01/09/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Ölümler, cinsel yöneliminiz ne olursa olsun, baskıdan ve zulümlerden kaynaklanıyorsa, toplum sizi adım adım ölüme itiyorsa, bu hepimizin sorunudur.

Figen’in ardından…
 
An itibariyle 1 Eylül Dünya Barış Günü. Ne barış ama diye bağırıyorum şu an, yaklaşık bir hafta önce Figen’in atladığı Akdeniz’in o sakin sularına.

Evet, Mersin’den yazıyorum bu hafta sizlere ve yazmaya başladığım andan beri düşündüğüm tek bir şey var. Ne zaman bitecek bu ölümler de, biz dünya barış günü de dâhil, güzellikleri yazacağız bir yerlere.
 
Daha kaç kişi ölecek? Daha kaç trans arkadaşımız intihar edecek? Ben burada, Figen’in bu sulara atladığı şehirde neden engel olamadım arkadaşımın ölümüne? Biz neden birlik olamadık? Neden hayatı zindana dönen arkadaşlarımızın kollarından tutup kaldıramadık?

Trans cinayetleri sadece LGBTİ’lerin sorunu mu?
 
Daha kaç soru soracağım?
         
Yüzlerce soru sorsam ne olacak, diye geçiriyorum içimden. Figen’in bu sulara atlayışı bizim yapamadığımız, olamadığımız, gerçekleştiremediğimiz her şeye bir cevap değil mi zaten?
 
Bütün sorular, engellenemez gerçekler ve umutsuzluk. Bitti mi peki?
 
Hayır!
 
Mersin’de, bu sıcak ve nemli yaz gününde, nasıl da haykırasım geliyor bir bilseniz. Haydi, kim olursan ol gel, sokaklara dökül, ölüme itilen her yoldaşımızın ardından bağıralım, çağıralım, yıkalım, bu düzeni değiştirelim haydi…
 
Bunu anlatabilmek için ne kadar bağırmak gerekiyorsa bağıracağız. Alanlara çıkacağız, Facebooklarda, Twitterlarda, çıkmaz sokakların dip bucaklarına kadar yazacağız. Ölümler, cinsel yöneliminiz ne olursa olsun, baskıdan ve zulümlerden kaynaklanıyorsa, toplum sizi adım adım ölüme itiyorsa, bu hepimizin sorunudur.
 
Bugün dünya barış günü ve bugün birlik olma zamanı. Bir diğer ölümü beklemeden, şimdi şu an da, hangi ideolojide olursan ol, hangi yönelime sahip olursan ol, hangi dine, ırka, millete ait olursan ol, bugün bir diğer ölümü beklemeden birlik olma zamanı.
 
Neden mi?
 
Çünkü katil belli… 

Etiketler:
nefret