25/04/2011 | Yazar: Zeynep Akkuş

Yapımcı firmaya, ne kadar tehlikeli sularda yüzdüklerini anlamaları için bir teklifim var: Madem -her ne kadar aksini iddia etseler de- eşcinsel olarak algılanabilecek bir kara

Yapımcı firmaya, ne kadar tehlikeli sularda yüzdüklerini anlamaları için bir teklifim var: Madem -her ne kadar aksini iddia etseler de- eşcinsel olarak algılanabilecek bir karakterle reklam filmleri çekecek kadar cesurlar, bir başka reklam kampanyasında yine eşcinselliği “kullansınlar”. Hatta bir de değil, iki karakter olsun yeni reklamda. Maskulen eşcinsellerden, hatta “ayı”lardan seçilmiş iki erkek mesela. 

Doktor, hastasına bir ilaç yazmış ve reçeteyi uzatırken uyarmış: “Bu ilacı içerken sakın ama sakın fareleri aklınıza getirmeyin.” 11833 reklamına gelen tepkiler sonrasında aktör Burçin Bildik’in ve yapımcı firmanın açıklamaları bana hep bu fıkrayı hatırlatıyor. Yaygın olan eşcinsel erkek algısına dair bütün doneleri kullananların bir de üstüne üstlük İddaa sonuçlarıyla ilgili bölümde 33’ü elinde bir “top”la göstererek eşcinsellere takılan ve hakaret unsuru içeren adları da hatırlatmaları ve buna rağmen hâlâ “Bu kişinin eşcinsel olduğu belli değil, hatta bence aseksüel” diyebilmeleri inandırıcılıktan uzak, beyhude ve açıkçası aymazca bir çaba. Devlet konservatuarında eğitim almış Bildik’in de bu reklamın yaratıcı-yapımcı kadrosunun da gerçeklerden bu kadar uzak ve habersiz olabilmeleri mümkün değil. Bu reklamın farklı algılanması gerektiğini savunanların amacı ya RTÜK’ün hışmından kurtulmaktır ya da insanların zekâsına hakaret etmek; başka bir ihtimal göremiyorum. Bu toplumda pek çok kişi, karşılarında “ayol” sözcüğünü kullanan, pul işlemeli gömlek giyen, gerdan kırarak, bilek bükerek konuşup şarkı söyleyen bir erkek gördüğü zaman lafı yapıştırır: “İbne lan bu!..”

Saçını uzatan, küpe takan, belli renklerde giysiler giyen erkeklerin “ibne”, makyaj yapmayan, hanım hanımcık(!) giyinmeyen kadınların “sevici” ilan edildiği bir toplumda yaşıyoruz. LGBT olmak maalesef hâlâ geniş bir kesimde tepki ve nefret uyandırıyor. Eşcinselliğin ekrana getirilmesi; programı yayınlayan kanalın ceza yemesiyle, basında pek çok olumsuz yazı ve yorumun çıkmasıyla ve eşcinsellerin bir kez daha türlü hakarete maruz kalmasıyla sonuçlanıyor. Kılıç Günü’ndeki yatak sahnesinin, o sahnedeki karakterlerin ahlaksızlığını vurgulamak amacıyla çekildiği açıklandı. (Nasıl yani? Bu mantıktan yola çıkarsak dünyadaki bütün heteroseksüeller birer ahlak, namus, erdem timsali mi?) Bir filmdeki eşcinsel nikâh sahnesi için RTÜK, filmi yayınlayan kanaldan savunma istedi. Yapılacak açıklama ikna edici bulunmazsa, yüz binlerce liralık ceza yolda. Eşcinselliğin bilimsel olarak tartışıldığı programlar bile, “özendirici oldukları, Türk aile yapısına, gençlerin ahlaki ve psikolojik gelişimine zarar verdikleri” gerekçesiyle ceza alabiliyor…

Peki konuya tarafsızca yaklaşan yapımlar bile yerden yere vurulurken nasıl oldu da bu reklam bu kadar uzun soluklu olabildi? (Youtube’dan baktım, tam 12 “episode” çekilmiş. 13. de var ama artık orada “kardeş”i izliyoruz.) Başka zaman olsa hemen ertesi gün harekete geçenlerin bu reklama ses çıkarmamasındaki amaç, amiyane tabirle “iti kurda kırdırmak” mı? Bu reklamı ekranlarda olabildiğince uzun tutarak eşcinsellere olan tepkinin alay, hakaret, tehdit boyutlarında gezinen nefret söylemleriyle dile getirilmesine ve oradan hareketle olası saldırılara çanak tutmak mı? (Facebook ve ekşi sözlük gibi sosyal paylaşım ortamlarında yapılan yorumlardan örnekler aktararak kimsenin sinirini zıplatmayacağım.) Bakın eşcinsellik budur işte dedirtmek mi?
 
Kaldı ki, evet, bazıları için eşcinsellik bu. Erkek eşcinseller arasında “ayı”lar ve maskulen olanlar gibi feminen olanlar da var. Hatta bu kişiler, cinsel yönelimlerini gizle(ye)medikleri için trans bireyler gibi saldırılardan paylarına düşeni daha fazla alıyor. Böyle bir reklamla onları bir kez daha homofobik saldırıların, nefret söylemlerinin ve de eylemlerinin hedefi haline getirmekteki amaç ne? Bu reklama sinirlenen bir “err’kek”in, önüne çıkan ilk geye şiddet uygulamasının, can almasının, bunu duyan birilerinin de “Oh, oh, bir ibne daha eksildi,” demesinin vebalini kim üstlenecek?
 
Yapımcı firmaya, ne kadar tehlikeli sularda yüzdüklerini anlamaları için bir teklifim var: Madem -her ne kadar aksini iddia etseler de- eşcinsel olarak algılanabilecek bir karakterle reklam filmleri çekecek kadar cesurlar, bir başka reklam kampanyasında yine eşcinselliği “kullansınlar”. Hatta bir de değil, iki karakter olsun yeni reklamda. Maskulen eşcinsellerden, hatta “ayı”lardan seçilmiş iki erkek mesela. Bu iki erkek birlikte otomobil almaya gitsin, ev baksın, bir mutfak aletinin ya da margarinin tanıtımında biri kek yapsın ve partnerinin burnuna parmağıyla pudra şekeri bulaştırsın, bir tatil köyünün tanıtımında sahilde güneş batarken el ele yürüsünler… Bakalım o reklam kaç gün barınabilecek ekranlarda? Başları sıkışırsa, “Onlar eşcinsel değil, biz o reklamda ‘bromance’ yaşayan iki arkadaşa yer verdik” der sıyrılırlar. Yedirebilirlerse… 
 

Etiketler: medya
İstihdam