22/01/2009 | Yazar: Murad Esin



‘Sanırım Obama’ya Kasım’dan bugüne stajını iyi yaptırmışlar. Başkanlığı iyi öğretmişler. Obama için hep denilen başkan olunca dediklerini yapamaz sözü daha ilk günde başkan olunca eski konuşma üslubu ile bile konuşamaza döndü.’ Yazarımız Murad Esin, Başkan Obama’nın seçilmesini ve yemin töreninde yaptığı konuşmayı değerlendiriyor.

‘God-given promise that all are equal, all are free, and all deserve a chance to pursue their full measure of happiness.’

Herkesin eşit, özgür ve kendi mutluluklarının peşinde olmayı hak etmesi, Tanrının vermiş olduğu bir yemindir.

Bundan iki yıl önce Barack Obama’nın adını çevremdekilere söylediğimde benimle alay etmişlerdi. Birçok kişi ismini bile doğru söyleyemiyordu. Dünkü manzara karşısında yaşadığım o günleri hatırladım. Dün bir ülkenin nasıl kendi seçiminden gurur duyduğunu ve başkanlarını ve ülkelerini nasıl sevdiklerini gördüm. Daha çok geride değil 2001 yılının 11 Eylül sabahında bu ülke Arap teröristlerce düzenlene saldırıya uğramış ve 4 bin insanını kaybetmişti ve dün ismi Arapça olan biri başkan olarak yemin etti. Çok değil daha 1980’lerin başlarına kadar bu ülkede siyahlarla beyazlar ayrı okullara gitmek zorundaydılar, otobüs ve trenlerde arkada oturmak zorundaydılar. Onlara Lincoln araba satmıyordu. İşe alınırken ayrımcılığa maruz kalıyorlardı. Ya şimdi? Obama’nın yemin törenini izlerken, Yüksek Mahkeme Başkanının adını anons edip herkesi ayağa kalkmaya davet ettiği an, yanımda oturan siyahî genç adamın hemen ayağa kalkarak, tüm töreni ağlayarak izlemesini hayatım boyunca hiç unutamam.

Yıllar önce lise yıllarında edebiyat dersinin ilk gününde edebiyat hocamızın bizlere sorduğu o soru ve sınıfın verdiği cevabı hatırladım. Suçlu kim diye sormuştu. Bizi bu hale bırakan kim? Sınıf Amerika demişti. Ancak o susmuştu. Ders yılının son gününde cevabını vermişti bize. Suçlu bizdik. Dertli Divaniye ait bir deyişte geçer ‘Cahiller kendini aklar, kâmiller özünü yoklar’ diye. Yıllar sonra Anayasa Hukuku dersinde asistanla girdiğim Amerika’nın emperyalist yönüyle ilgili kavgayı hatırladım. Ve sonra Obama’nın yemini.

Başkanlık seçimlerini ertesi günü Amerikan Halk Radyosuna Güney Afrika’dan bağlanan Bişhop Desmond Tutu tüm Amerikan halkını kutluyordu. Bir rüyayı gerçekleştirdi, diye. Ve dün o rüya tümüyle gerçek oldu. Ve neden Amerika halen daha güçlü, halen daha dünyadaki tek süper güç, bunu anladım. 20 Ocak’ta yaşanan tabloyu yaşayamayan ülkelerin hep geri kalacağını tekrar gördüm. Osmanlı bunu yaşamıştı. Dün abime İlber Ortaylı’nın bir kitabında okuduğum, Osmanlının Rum kentlerine atadığı Rum asıllı paşaların Rumlar tarafından Osmanlıyız dedikleri için kabul görmediğini anlatırken, Osmanlı’nın Amerika’ya gönderdiği ilk büyükelçinin Ermeni asıllı olduğunu söyledi bana. Sonra yıllar öncesinde Cefi Kamhi’nin Tansu Çiller tarafından milletvekilliğine aday gösterildiği günleri anımsadım. Evet dünya ülkelerinde babası Müslüman, Kenyalı olan biri başkan olabilir ya da Selanik’ten Macaristan’a oradan Fransa’ya yerleşmiş bir Yahudi ailenin oğlu cumhurbaşkanı olabilir. Bu özellikler artık gelişmişliğin bir göstergesidir. Ve insanlar bu kişileri isimleri renkleri ya da geçmişleri ile değil ne düşündükleri, ülkeleri için neler yapacaklarını düşünerek oy verir. Bu gelişmiş ülkelerde kimsenin anneanne tarafı Ermeni’dir diye inkâra ya da itirafa zorlanmaz. Bu nedenle bu ülkeler süper güçtür.

Ve Obama’nın konuşması. Yazının başında aldığım sözden de görüleceği gibi biraz duygusal ancak genelde akılcı bir konuşma oldu. Obama’nın öteki akıcı, şiirsel, şarkı sözü gibi olan konuşmalarına benzemiyordu. Daha rasyoneldi. Biraz duygusuzdu diyebiliriz. Kitlelerin pek sevmediği klasik bir devlet adamı nutku cinsindendi. Yemin töreninin başında dua eden gey hakları karşıtı Evangalist papaz yüzünden zaten eleştirilen, Katolik, Yahudi ve Müslümanların dışlandığı bir tören olduğu nedeniyle suçlanan yemin programı Obama’nın yaptığı bu konuşma nedeniyle daha çok konuşulacak gibi. Farklı bir şey söylemedi. Olanı tekrarladı. Bir başkomutan edası vardı. Sanırım Obama’ya Kasım’dan bugüne stajını iyi yaptırmışlar. Başkanlığı iyi öğretmişler. Obama için hep denilen başkan olunca dediklerini yapamaz sözü daha ilk günde başkan olunca eski konuşma üslubu ile bile konuşamaza döndü. Sözü uzatmayacağım. Dün konuştuğum bir arkadaşın anlattığı bir fıkra ile bitireceğim;

Adamın biri karısının kendisini aldattığından şüpheleniyormuş. Bir gün evden kent dışına çıkacam diye ayrılmış. Gece eve dönmeye karar vermiş. Kaldığı otelden bindiği taksiyle eve gelmiş. Eve girmeden onca taksi şoföründen kendisiyle birlikte gelmesini, karısının aldattığından şüphelendiğini, şahit olmasını istemiş. Şoför de kabul etmiş. Eve girmişler. Doğrudan yatak odasına gitmişler. Kapıyı açtıklarında ne görsünler kadın yatakta başka bir adamla. Bizim adam aman demiş. Yataktaki karısı dur demiş. Sinirlenme, sen bu süper lüks evin kirasını nasıl ödediğimizi sanıyordun, geçen seneki Paris tatilinin ya da oğlanın üniversite parasını nasıl bulduğumu diye anlatmaya başlamış. Adam duraklamış, şoföre dönmüş ve sormuş ne yapmalıyım şimdi diye. Şoför de, aman abi yorganı ört üşümesinler demiş.

Kıssadan hisse!
Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam