25/02/2018 | Yazar: Janset Kalan

İki gün önce 31 yaşına girdim. Hâlâ evden çıkmaya korkuyorum. Evsiz kalmaktan korkuyorum.

Facebook’ta bir arkadaşımın paylaşımı üzerine aşağıdaki satırları yazdım. Arkadaşım tıpkı benim gibi penisli doğmuş. Tıpkı benim gibi erkek değil. Ama yine de kendi kız kardeşi ile bir kıyaslama da sunarak hayattaki erkek atfedilmiş olmanın getirdiği hayatı deneyimleme halini sunmuş. Buradan yola çıkarak da neden 8 Mart’ın onun alanı olmadığını yazmış. Ben çok beğendim yazısını. Keşke herkes onun kadar akılcı olabilse.

Durun! Ben de başka bir şey yazayım buraya not kalsın. Malum 8 Mart trans katılımının her daim sorun yaşadığı, hâlâ da yaşayabileceği bir alan.

Ben doğmuşum penisim ve testislerimden ötürü erkek olduğum tayin edilmiş. Ablam benden 15 ay önce doğmuş ona da vajina ve yumurtalıklarından ötürü kadın denilmiş. Benden 2,5 yıl sonra da erkek kardeşim doğdu. Onu da önce kıl yumağı zannetmiştik. Ama penis ve testislerinden dolayı meğersem erkek insan evladıymış!

Ablamla akran yetiştik. Ben onun kıyafetlerini o benim kıyafetlerimi değiş tokuş şeklinde giyerdik. Erkek kardeşimizin mamasını çorlar masa altına ya da mutfak tezgahının altına saklanır birlikte yerdik. Ablam göbek atamazdı, vücut senkronizasyonu yoktu. Ben çengi misali eve her misafir geldiğinde bir etek giyiverir müziği açar şak şak göbek atardım. Mutfağa ikimiz de daha çok küçük yaşlarda meraklıydık, yemek yapmayı öğrenme hevesimiz vardı. Annem eşitlik olsun diye 3 kardeş üçümüze de yemek yapmayı öğretti, temizlik yapmayı, yatağımızı toplamayı, sofra kurup kaldırmayı, bulaşık yıkamayı öğretti. Görev dağılımı vardı ve sırayla herkes görevini ama oflaya poflaya ama güle oynaya yapardı. Otoriter kadındı annem, bir şey söyledi mi ikiletmemek gerekirdi. Erkek kardeşim de ben de ablam da bakkala gidip ekmek almıştık. Annemle beraber çarşı pazar gezmiştik. Evde oturup yemek yapmıştık, ütü yapmıştık, temizlik yapmıştık.

Erkek kardeşim okula başlayınca haşarılaştı, erkek olmayı öğrendi ve dış işlerine bakacağım dedi. Elinde kazma kürek, keser çekiç orayı burayı tamir etme hevesiyle gezindi. Bakkala, markete gitti geldi. Ev işleri denince akla gelen yemek, bulaşık, temizlik, ütü yapmaya devam etmedi mi? Etti ama çok daha az.

Ablam benden bir yıl önce okula başladı. Okul öncesi sınıfında mutluydu, birinci sınıfın ilk bir ayı başka bir okuldaydı, şirret bir öğretmene düşmüştü. Kadın psikolojik işkence ve fiziksel şiddet uygulayınca öğrencilerine annem okulu ayağa kaldırdı, başlarına yıktı. Ablamı oradan alıp biz üç kardeş üçümüzün de okuyup bitirdiği okula verdi. Oradaki öğretmeni de azıcık "tembel"di. Kadın anca yesin içsin aheste aheste salınsındı. Bizim kız azıcık deliydi. Çabuk sinirlenirdi (hâlâ da öyle ya). Söverdi, döverdi, kavga ederdi, hizaya sokardı. Büyüdü, liseye başladı. Eve 1 saat mesafede bir lisede tam gün eğitimdeydi. Bazen okuldan kaçardı arkadaşlarıyla bilardo salonuna giderdi, AVM'ye giderdi, evde toplantılara giderdi. Çok çevresi vardı, arkadaşları vardı. Çocuğun biri bir gün buna çıkma teklif etti diye önce ağlayıp sonra çocuğu dövmüştü. Sonra lisede çıktığı bir çocuk ayrıldıktan sonra babama küfredince çocuğu gözü yüzü morarana kadar dövmüştü. Lise sonda da hasta olduğu bir gün (ki haklı burada eline sağlık iyi yapmış) müdür yardımcısından izin kağıdı olmasına rağmen, yan lisenin (orası karışık detaya girmeyim) nöbetçi öğretmeni okuldan çıkmasına izin vermemiş, küfretmiş ve hakaretler yağdırmıştı bizim kıza. Bizim kız durur mu "eeeh yeter, lan" deyip bir güzel evire çevire dövmüş okuldan çıkıp eve gelip, anne ben öğretmeni dövdüm böyle böyle oldu sizi okula çağırırlar haberiniz olsun deyip hasta haliyle yatağına geçmişti. Annem de tamam kızım sen haklıymışsın dedi. Ertesi gün o öğretmen de okul yönetimi de ablamdan özür dileyip öğretmene disiplin cezası gelmesini sağlamışlardı.

Bu iki kardeşim de birisi benim hakkımda "top, ibne, vs." dediği zaman müsaade etmezler kavga ederlerdi. Sahip çıkardık 3 kardeş birbirimize ama bir o kadar da birbirimizle de kavga ederdik. Ablamla saç saça baş başa girdiğimizi çok hatırlarım. Bazen o beni alt ederdi bazen ben onu ama annem araya girip de ayırana kadar pes etmezdik ağlamazdık. İnattık.

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

Gelelim bana. Ben küçüktüm bana erkek çocuğusun sen demediler. Rüşvet verirlerdi küfür edeyim diye. Etmezdim. Bu çocuk da bir değişik, kafası da kocaman, büyüyünce büyük adam olacak herhalde derlerdi. Babam etek giymemi vs sevmezdi ama annem karışmazdı. Sadece gece yatarken annemin yanında yatarken hikayeler anlatırdı, dinlerdim. Bir de meşhurdu annem bütün çocuklarını "anası da yesin üllüşten büllüşten falan" diye şarkılar uydurur "ananız yolunuza ölsün, kurban olsun" falan diye sevgi gösterisinde bulunurdu. Babam da biz küçükken gece vardiyasında çalıştığı için gündüz uyurdu. Uyanınca yarım saat, bir saat ilgilenirdi. Eski boksör olduğu için illa düzgün yumruk atmayı öğretmeye çalışırdı. Voleybol öğretmeye çalışırdı. Bir de amuda kalkmayı öğretmeye çalışırdı. Ben şişko bir çocuk olduğum, canım kıymetli olduğu için hiçbirini beceremezdim. Ablam pek güzel becerirdi. Ahmet de çakal şirindi, kafaya alırdı. E adam beni napsın, ne dese ne öğretse yapamıyorum. Öbür iki kardeşimle daha fazla vakit geçirirdi. Ben de izlerdim. Anneciydim ben zaten. Annem öğretsin bana derdim. Annem beni bildiği için yavaş yavaş, zorlamadan, hevesimi kırmadan yumruk atmak olsun, amuda kalkmak olsun öğretirdi. Zorlamazdı, aşağılamazdı, beceremiyorum diye kötülemezdi babam gibi dalga geçmezdi.

Neyse ben 4 yaşındaydım, okul öncesi sınıfa başladım. İlk kez orda erkeklerin beni dışladığını hissettim. Ama zaten umrumda değildi. Onlarla arkadaş olmam gerektiğini hiç düşünmüyordum. Sonra ilkokula başladım. Öğretmenim Hülya'ya aşıktım, çok kıskanırdım. En çok beni sevsin, en birinci öğrenci ben olayım derdindeydim. Başka sınıf arkadaşlarımı takdir etti mi kudururdum. Okulun en ufacık tefecik, tombalak, yuvarlana yuvarlana koridorda gezinen öğrencisi bendim. Ortaokul kısmından büyük sınıflardan abiler ablalar beni görmeye gelir; oramı buramı mıncırır, severlerdi. Çok rahatsız olurdum, utanırdım, sıkılırdım. Ben hiç okul tuvaletlerine giremedim. Bütün arkadaşlarım kızlar tuvaletine giriyorlardı ama bana yasaktı. Erkekler tuvaletinden korkardım. Benim sokağa çıkmam hep bir olaydı. Korkardım, izin de vermezlerdi zaten. Evin bahçesinde oynardım. Evciliği çok severdim. Oyunu yönetmeyi severdim falan. İlk kez 3. sınıfta bana "top" demişlerdi. Ben de eve gidip annemle babama sormuştum. Babam öfkelendi, annem sinirlendi. İkisi farklı sebeplerden. Babam bana öfkelendi, annem nasıl böyle bir şeye müsaade ederlere sinirlendi falan. Anlamadım. Sadece sindim, korktum, endişelendim. Kötü bir şey olduğunu anladım. Sonra 4. sınıfta bir grup erkek sınıf arkadaşı kollarımdan bacaklarımdan tutup beni taşıyarak zorla erkekler tuvaletine sokmaya çalıştılar. Kıyameti kopardım. Çok ağladım. Öğretmenim geldi ve yine bana kızdı. İlk kez orada "sen ne biçim erkek çocuğusun, ağlama" dendiğini duydum. Çok üzüldüm, korktum, endişelendim.

Ortaokuldaydım arkamda oturan iki erkek sınıf arkadaşımın 2 yıl bilfiil fiziksel cinsel tacizine maruz kaldım. Dersin ortasında dahi elle taciz ediyorlardı. Sürekli kulağıma enseme üflüyorlardı. Teneffüslerde de grupça toplanıp dalga geçip, hakaretler ediyorlardı. Kimse müdahale etmiyordu, etmedi de. Beden eğitimi dersinde üstümü değiştirmekten nefret ederdim. Çünkü sürekli taciz edilirdim. Zulüm gibi geçti okul hayatım ve keşke ölsem diye hep bekledim.

Liseye başladım orada kendim gibi arkadaşlarım oldu. Gruplaşmayı ve ilk kez bana sahip çıkacağını bildiğim arkadaşlarım oldu. Yine de her gün 45 dakika sabah dolmuşla gittiğim o yolda yanıma oturan adamların sikini kaldırıp beni ellemelerine ya da okul dönüşü otobüste arkama dayanmalarına engel olmadı bu. Cinselliğimi keşfetmeye başladım. Adı nedir ben neydim bilmiyordum. Ama gece evin bahçesinden gizlice kaçıp park köşelerinde köprü altlarında adamlara sakso çekmek acayip bir adrenalindi benim için. Bir keresinde bir tanesini gırtlağımı sıkıp bir güzel dövmüştü de ertesi gün morlukları ve boğazımdaki parmak izlerini açıklayamamıştım. Daha 14 yaşındaydım.

16 yaşında İstanbul'a üniversite okumaya gittim ben. Devlet yurduna yerleştirdiler. Kimim kimsem yoktu. Cebimde param üç kuruştu. Yol iz bilmiyordum. Koca bir gayya kuyusuna tek başına salınmıştım. Orada yaşadığım taciz, şiddet, aşağılanma, dışlanma olaylarını hiç saymıyorum bile.

Büyüdükçe kendimi öğrenmeye başladım. Neyin ne olduğunu öğrenmeye başladım. Yaşamaya başladım. Kendimi savunmaya çalıştım. Gel gör ki 6 ay evsiz kaldım günlerce tren garında yattım kalktım yine de ertesi gün okula gittim. Tarlabaşı'nda bir lubunya arkadaşıma sığındım bir gece uyurken tecavüze uğramaktan son anda cıngar çıkarıp kaçarak kurtuldum. 6 ay orda burda şurda yattım kalktım.

Okudum çok okudum. Başarılı olmak zorunda hissettim kendimi. Belki o zaman biraz saygı görürdüm diye düşündüm olmadı. Adana'ya döndüm, önce Elmas annem demans oldu 5 ay onun altını temizledim, yemeğini yedirdim, bezledim, yıkadım, bazen öfkelendim bazen ağladım. Birkaç yıl sonra yine Adana'ya döndüğümde annem hastalandı ameliyat oldu 3 ay yataktan kalkamadı. Altını temizledim, yatak yaralarını sardım merhem sürdüm ve ölümünü seyrettim. (Kardeşlerim de keza).

Aktivist oldum ki zaten aktivisttim, örgütlü değildim sadece. Tehdit edildim. Bir Ramazan akşamı 8 kişiden dayak yedim. Eve dönerken takip edildim. Arkamdan taş vs fırlattılar gündüz vakti. Toplu taşımaya bindim saldırıya uğradım. Restorana girdim alınmadım. Bara gittim kapıdan sokmadılar çok belli ediyormuşum diye. Yol kenarında arkadaşımı beklerken iki araba durdu zorla kaçırmaya çalıştılar.

Büyüdüm orospu oldum, orospuluk yapmayı öğrendim. Orospu olduğum için değersizleştirilmeye çalışıldığımı da gördüm.

İki gün önce 31 yaşına girdim. Hâlâ evden çıkmaya korkuyorum. Evsiz kalmaktan korkuyorum. Sokağa atılmaktan, beş parasız kalmaktan korkuyorum. Öldürülecek miyim diye her seferinde düşünüyorum. Ama yaşamaya devam ediyorum. Mücadele ediyorum kendimle de başkalarıyla da.

Ablam ya da erkek kardeşim bunların ne kadarını nasıl yaşadılar bilmiyorum. Benim şahit olabildiğim kısmı, anlattığım kısmı. Onlar anlatsa kendilerine dair daha neler söylerler bilemem.

8 Mart alanı benim alanım çünkü ben bir kadınım. Ve o alana gelen birçok kadın gibi benim deneyimlerim de hepsininkinden farklı.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam