11/02/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

Aslında AKP - MHP Meclis Meydan Muharebesi için, ‘al birini, vur ötekine’ deyip geçmek mümkün.

Aslında AKP - MHP Meclis Meydan Muharebesi için, ‘al birini, vur ötekine’ deyip geçmek mümkün. Kavganın ardından yandaş ve liberal medyanın olayın sorumlusu olarak M H P’yi görmesi daha mühim.

Hadi yandaş medya, adı üstünde yandaş. Ama liberal iddiasındaki medyadaki analizlerin diğerleriyle nerdeyse aynı olması bir ruh haline işaret ediyor. İktidarın erkekliğine edilgen- boyun eğiş.

Nedir bu ruh hali? Güç karşısında kullaşma olarak tanımlanabilir bu hal. Birey olma halinden çıkma; lideri/ erkeği/ babayı, kadir i mutlak olarak görmek, kendi ruhunun liderin/ erkeğin/ babanın ruhuyla bütünleştiği hissine kapılmak. Kadir i mutlak gücün içinde eriyip, onun gibi olarak o olduğunu yaşantılamak.

Nasıl?
Başbakan öfkeden al al olmuş bir yüzle MHP’ yi ağzıyla dövmeye başlamış. Ardından başta Sağlık Bakanı olmak üzere AKP’ liler, MHP’lilere saldırmışlardı. Yandaş ve Liberal Medya ise çıkan kavganın nedeninin MHP’ nin ‘densizliği’ olduğuna karar verdi. MHP, hem peygamber benzetmesi yapmış, hem de Başbakan’ın hanımın adını ağzına almıştı! Başbakan ve AKP’li milletvekilleri kutsal peygamberlerine ve Başbakan’ın hanımına dil uzatılması karşısında çileden çıkmakta haklıydılar. Haklıydılar! Aslında benzetmeyi bir AKP il başkanının yapmış olmasının hiçbir önemi yoktu.

Olaylar dizisini MHP milletvekilinin konuşmasıyla bilerek başlatmıyorum. Çünkü onun ne olduğu önemli değil. Bir insana yönelik eylemin temel sorumlusu bizzat eylemi yapandır. O insanın eyleme neden olan davranışının bir önemi yoktur. Bir insan en kutsal değerlerimize en ağza alınmaz hakareti etmiş olsa bile, bu hakarete vereceğimiz tepki yalnızca bizim sorumluluğumuzdadır.

Aksi her durum, eylemi yapana, eyleme neden olana verilmeyen bir ayrıcalık, dokunulmazlık yani fazladan bir güç atfetmek anlamına gelir. Öyle bir güç ki, ona yönelik yapılabileceklerin bir sınırı olduğunu vaaz eden bir güç. Bu sınır aşıldığında, aşına başına geleceklerden sen sorumlusun diyen bir güç.

Ne demek bu? Tecavüz üzerinden düşünmek kolaylaştırabilir. Tecavüze uğrayan hiçbir kadın, tecavüzün nedeni olamaz. Tecavüz sadece saldırganın sorumluluğunda olan bir eylemdir. Kadının ne kılık kıyafeti, ne davranışları, ne sözleri ona tecavüz edilmesinin gerekçesi olamaz.

Değil mi? Yoksa o da mini etek giymeseydi, o da içki teklifimi kabul edip sarhoş olmasaydı, o da gece gece tek başına sokağa çıkmasaydı, diye tecavüze uğrayana da sorumluluk yüklenmeye başlanırsa, saldırganın eylemine tecavüz edilenin neden olduğu da kabul edilmiş olur.

Bu tecavüz edene, edilende olmayan bir güç vehmetmektir. Bu gücü vehmedenler tıpkı tecavüz edilende görmedikleri gibi, aynı gücü kendilerinde de görmemektedirler. Bu da güç açısından kendilerini, tecavüz edilenle aynı zayıflıkta hissettiklerini gösterir. Aynı zayıflıkta oldukları için kendilerini de tecavüz edilebilir bulup, karşı koymak yerine edilgen boyun eğiş tutumu geliştirmişlerdir. Yani onlar birleşme talebini gönüllü olarak kabullenmektedirler.
Bu kadir i mutlak gücün yeryüzündeki sembolü erkek (lik) olarak kabul edilir. Kadın karşısında erkekte, anne karşısında babada ve tebaa karşısında liderde. Tebaa lideri, evlat gibi değil, kadının kocası için ‘babamız’ diye söz etmesindeki baba gibi görür; çocukların ve kendisinin babası gibi. Erkek/lider/babanın babalığı, böyledir.

Bu erkek/ lider/ baba o kadar güçlüdür ki ona yapılabilecek, söylenebileceklerin bir sınırı vardır ve sınırı aşan başına geleni çekecektir. Tecavüz örneğinde akıl yürütme şöyledir: Erkek zapt edilmez bir cinsel istek ve arzusu olan, bu arzuyu doyurması gereken ve her durumda doyurabilecek güce sahip olarak kabul edilir. Bu durumda kadınlar hal ve hareketleriyle bu gücü harekete geçirmemelidirler. Bir kere harekete geçirmişlerse zorla da olsa doyacağını bilmelidirler. Bu güç kendiliğinden harekete geçtiğinde ise kadına düşen edilgence boyun eğmek ve doymasını sağlamak olmalıdır.

Son kavga sadece liderin kendisini kadiri mutlak görmediğini, milletvekillerinden başlayarak yandaş medya dahil, ona inananların da kendilerini onun tebaası gibi gördüklerini, liberallerin ise aynı edilgen boyun eğişe dahil olduklarını gösteriyor.

Bu daha önce “Hadım edilmiş liberalin baba nefreti” olarak tanımladığım sürecin devamıdır. Baba transferine haftaya devam edelim.
 


Etiketler: insan hakları
İstihdam