12/05/2009 | Yazar: Deniz Deniz

Biri çıkıp, "Bu topraklara solun maksimum hali Kemalizm tarafından getirilmiştir, ondan sonra gelen solcuların ulaştıkları en yüksek mertebe gene Kemalizm olmuştur" dese Türkiye’de solun hali adına

Biri çıkıp, "Bu topraklara solun maksimum hali Kemalizm tarafından getirilmiştir, ondan sonra gelen solcuların ulaştıkları en yüksek mertebe gene Kemalizm olmuştur" dese Türkiye’de solun hali adına en büyük teşhisi yapmış olacaktır. Şimdi birileri bu yazdıklarıma karşılık, "yok daha neler, AKP’li Günay mı solcu oluyor?" diye karşı çıkabilir ama bu karşı çıkışları var olan gerçeği değiştirmeyecektir. Çünkü zaten onlara göre "Eşcinselliği 12 Eylül üretti" şeklinde absürt ötesi saçmalamaya imza atan, Ergenekoncu Doğu Perinçek de solcu değildir. Yalçın Küçük de, Kemal Alemdaroğlu da, Deniz Baykal da. Hatırlayın PKK Genel Başkanı Öcalan da 90'lı yıllarda Oral Çalışlar'a verdiği röportajda, eşcinsellikle ilgili fikrinin sorulması üzerine "Kesinlikle karşıyız. Bunu cinsel sapkınlık olarak görüyoruz" diyecekti. "Eşcinselliği 12 Eylül üretti" diyen Perinçek’le "kesinlikle sapkınlık olarak görüyoruz" diyen Öcalan'ın son derece "erkek" ve son derece "kadın" gerillaları birlikte selamlamaları hâlâ bize bir şey düşündürtmüyorsa, o zaman kalkıp kafalarımızı tahtalara vuralım derim. Şimdi bazıları gene itiraz edecek, "efendim Öcalan, değişti, içimdeki erkeği öldürmek diye bir kitap yazdı" diyecekler. Güldürmeyin lütfen. Militarist bir hareketin lideri içindeki erkeği öldürse ne olur. En fazla şu olur; Kemalist yuvaya dönüş. Nitekim gerek mahkeme safhasında gerekse, avukatları aracılığıyla yaptığı beyanatlar, eski Türk solu arkadaşlarına, hatta ve hatta Genelkurmaya zeytin dalları uzattığı görülecektir. Yani sadece Türk solcularının ulaştıklarının değil, Kürt solcularının da ulaştıklar ulaşabilecekleri en yüksek mertebe Kemalizm’dir. Ve bu sol adına ilericilik adına, dahası LGBTT hakları adına hazin bir durumdur. 

Solcu Günay absürdü

Ne demiş solcu Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay? "Nice yalanlar gördük. Ben bir yıl hatırlıyorum, Zeki Müren Türkiye'nin en büyük erkek sanatçısı, Bülent Ersoy ise en büyük kadın sanatçısı seçilmişti, böyle absürt, dramatik, toplumun aklının karıştırılmaya çalışıldığı dönemlerden geçtik''. İşte aynen böyle demiş. Gerçi sonradan özür babında bir şeyler söyledi ama, iş işten geçmişti. Şimdi ben yazının başındaki girişi neden yaptım herhalde daha iyi anlaşılacaktır. Günay'ın absürt dediği gelişme ne zaman olmuş 12 Eylül darbesi sonrası. 12 Eylül'ü eşcinselliği hortlatmakla suçlayan kim? Doğu Perinçek. Perinçek kim? Darbe planları içinde yer almaktan, Ergenekon terör örgütü yöneticisi olmaktan cezaevine konulmuş, Türk solunun önde gelen isimlerinden. Murathan Mungan "Kırk Oda" hikâye kitabında boşuna, 12 Eylül öncesi solcu gençlik hareketi içindeki eşcinsel düşmanlığını vurgulamıyordu. Solcu devrimci gençlik hareketi içindeki kahramanımız, devrimci öğrencilerin, özellikle de kızların "Yoldaş hareketlerine dikkat et" uyarılarıyla karşılaşıyordu. Mungan'ın aktarımından yaklaşık 20 sene sonra bu satırların yazarı aynı ihtarları alacaktı. Bu ülkede ilerici olması beklenen sol ne yazık ki, LGBTT hakları söz konusu olunca muhafazakâr kesimden daha mazbut kesilebiliyorlar. Ben bunu şuna bağlıyorum. Sol materyalizmdir ve materyalizm teolojiden çok daha statükocudur. Hele söz konusu olan cinsellik olursa. Bakın ben iddia ediyorum, muhafazakâr hatta kimilerince faşist olarak tanımlanan Nazlı Ilıcak, hem Günay'dan, hem Perinçek’ten, hem Öcalan’dan çok daha solcudur, dahası çok daha fazla yenilikçidir. Hatırlarsanız BirGün yazarlarından bir zat, yine Bülent Ersoy'dan bahsederken alay edercesine, "kestirmiş, kestirmemiş" gibi laflar etmiş, kaş yapayım derken göz çıkarmıştı. İtirazlarımız üzerine o da geri adım atmıştı ama tıpkı Ertuğrul Günay olayında olduğu gibi hepimiz çoktan üzülmüştük, üzüldüğümüzle, hayretimizle kalmıştık.
 
Alın size Çağdaş Yaşam

Günay'ın açıklamaları önceki gece Reha Muhtar'ın programında masaya yatırıldı. Elbette Ali Bulaç'a gelecem ama önce ismini hatırlayamadığım Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Avukatı zatın (Ki o da muhtemelen solcudur) eşcinsellik konusunda sağcı Yeni Çağ yazarı Arslan Bulutla aynı düşüncede kesişmesi çok manidardı. Hani hepimize sol adına bir kez daha kafayı tahtaya vurduracak derecede manidardı. Yeni Çağ yazarı, "Kültürümüzde yiğit savaşçı olarak bilinen Tarkan gitti onun yerine popçu Tarkan getirildi. Birileri kültürümüze eşcinselliği bulaştırıyor, gençleri bu yönde özendiriyor" diyordu. Sorsanız yere göğe sığdıramayacağı Osmanlı'nın saraylarının hareminde resmen yaşatılan oğlanlara rağmen bunu diyordu o zat. Bu sözlere "Çağdaş yaşam" avukatı da harfiyen katılıyordu. Ali Bulaç'a gelecem demiştim ama solcu geçinen çağdaş yaşamcı geçinenlerin gaflarından sonra kolaysa, zaten ihtisasını teoloji konusunda yapmış olan Ali Bulaç'ın LGBTT konusundaki bilgisizlik ve gaflarına gel. Solculardan Bulaç'a "vakit" mi kalır? Neyse yetiştirmeye çalışarak şu kadarını söyleyeyim. Keşke Ali Bulaç'ın yerinde Ali Şeriati oturmuş olsaydı. Biliyorsunuz İran Devrimi'nin fikir babalarındandı ve devrimden hemen önce gitmek zorunda bırakıldığı Londra’da zehirlenerek öldürüldü. Bu cinayetin bizzat devrim mollaları tarafından işlendiği de iddia edilmiştir. Nitekim devrimden sonra yeni yönetimin gençlik tarafından çok beğenilen Şeriati'nin modernite ve İslam konusundaki görüşlerine sırt çevirmesi anlamlı olsa gerek. Sartre gibi bir insana dahi "Herhangi bir dine inanmıyorum ama seçecek olsam bu din şeriatininki olurdu" dedirtecek derecede irfan sahibi filozof, sosyolog ve düşünce adamıdır Ali Şeriati. Bülent Ersoy'un kimliği konusunda - ki bunu tekrarlamaktan dilimde tüy bitti- İran'da bile transseksüalite resmen tanındığı halde, hâlâ utanmadan köktenci bir tavır takınan Ali Bulaç yerine keşke Ali Şeriati otursaydı dememin nedeni az çok anlaşılmıştır belki. Alaka görmeyenlere o zaman şunu da hatırlatayım. Evet Bülent Ersoy'un kişiliği dincisi solcusu aydını köylüsü herkesi rahatsız ediyordu. Zaten Ali Şeriati de o meşhur konferanslarında, "hocam bizi rahatlat" diyen bir dinleyiciye, "Ne münasebet ben sizi rahatsız etmeye geldim" dememiş miydi. Hakkını yemeyelim Ali Bulaç ta o gece bizi en az Ertuğrul Günay, ÇYDD Avukatı, Yeni Çağ yazarı kadar rahatsız etti, ama din ve transseksüalite konusundaki cehaleti ve köktenci bakış açısıyla daha çok rahatsız etti. Oysa yaşadığımız çağla uyumlu, entelektüel, yenilikçi ve farklı fikirleriyle herkesi rahatsız etmesini beklerdik. Daha rahatsız edici olanı ise, bizzat kimliği etrafında dönen bir tartışmada kendini fikirsel açıdan tam olarak ifade edemeyen Bülent Ersoy'un durumuydu. Haklı olarak itiraz etti, yer yer isyan etti, ama Bülent hanım kendisini dini argümanlarla "yanlış" göstermeye çalışanlara karşı fazlasıyla dini donelere sahip olmalıydı. Yapamadı ve bu da akıllara "din konusunda kimseye pabuç bırakmayan Bülent hanım galiba İslam ve transseksüalite konusunda donanımsız" düşüncesini getirdi. Sonuç olarak o programda yenilikçi gibi duran Leman Sam'ın yer yer tutuk kararsız yer yer cılız sesine karşı, solcusu sağcısı, dincisi herkes gericilikte birbiriyle yarıştı. Peki hiç mi söz ettiğim tarzda rahatsız eden olmadı? Olmaz mı? Cemil İpekçi'ye düştü gene o görev. Ali Bulaç'a ağzının payını verdi. Hem de Bulaç'ın memleketi Mardin'den.
 
Sonuç olarak Sayın Günay'a birilerinin hatırlatmasında yarar var. Evet bu ülke tarihinde absürt olan çok şey var Sayın Günay. Ama bu sandığınız gibi, Zeki Müren'e yılın en iyi erkek, Bülent Ersoy'a da yılın en iyi kadın sanatçısı ödülü verilmesi değil. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, laiklik mitinglerini hatırlayın, sol kemalizm ve kemalist laiklik adına yürüyen yüzbinler ne diyordu o mitinglerde: "Kahrolsun Avrupa Birliği". Bir tarafta muasır medeniyeti (AB) işaret eden Atatürk, diğer tarafta Atatürkçülük, ilericilik ve solculuk adına "kahrolsun AB" diyen yığınlar. Öte tarafta ise, muhafazakâr sağcılıkla ilerici demokratlık arasında git gel yaşayan AKP hükümetinde vitrin amaçlı bulunan sol kökenli bir kültür bakanının ülkesindeki cinsel kimliği farklı sanatçıları için reva gördüğü sözler. Şimdi soruyorum size Sayın Günay, absürt olan erkek Zeki Müren mi, kadın Bülent Ersoy mu, yoksa solcu Ertuğrul Günay mı? 
 

Etiketler: insan hakları
İstihdam