07/02/2020 | Yazar: Can Yaman

Hayatımızın büyük bir bölümünü heteroseksizmin savaş tutsağı olarak geçirdiğimizi düşünürsek; açılmak, ağızda gevelediğimiz acı bir tada dönüşüyor sanki.

Açılmak istiyorum Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eve yorgun argın geldikten sonra yemek yapmak mı? Kalsın lütfen. Bazen o kadar bitkin düşüyorum ki değil soğan doğramak, kıçımı kanepeye zor atıyorum. Gene muhteşem geçen bir günün sonunda, tam da açlığın dibe vurduğu anda, pizza siparişi verecektim.  Beynelmilel bir firmanın pizza ürününü aldığım akşam, içinden çıkan sos paketinin üzerinde yazan “pizzaya açılmak istiyorum” sloganını fark edecektim.

Bazı sırlar bilinmezlikleriyle kalırlar. Acaba sözünü ettiğim pizzanın malum kola firması gibi gizli bir formülü mü vardı da artık kendini ele vermek istiyordu?  Kendi özelini, gerçekliğini paylaşmak bu kadar kolay mıydı? Her nesne gibi her canlının bir mahremiyet alanı olduğunu düşünürsek cevap, hayır olacaktı. Kimse zorla ve didinerek geldiği noktayı heba etmek istemeyecekti Adeta askeri karargâhta saklanan bir sır gibi, kişilerin hayatını tehdit eden bu şey ne olabilirdi?

Cinselliğin, cinsel edimin ve cinsel yönelimin hâlâ tabu olduğu ülkemizde, kişinin kendiyle barışması, bunu sevdikleri ve tüm dünyasına açması büyük sorumluluk ve yük getirmekteyken cinsel yönelimler üzerinden özgürlük naraları atmak hariçten gazel okumaya benzemiyor muydu? Sistemin yarattığı hava alma alanları, bu boşluğu belli yere kadar doldursa da hayatın kendisi, seni hep şu reklam sloganıyla harekete geçirmeyi bilmeyecek miydi? “Daha fazlasını iste!”

Sanırım LGBT aktivizmin oynadığı rol, özgürlük ihtiyacından doğan doğal haklarımıza başka anlamlar ve değerler katarak, yeni ihtiyaçlar yaratmaya çalıştığında başlıyor. Kişiyi kendiyle barıştırıp, yalnızlığına çareler ararken, aynı zamanda kendiyle bir muhasebeye sokuyor.  Makara ipi misali özüne ilerledikçe, çekme hızı daha da artıyor. Kişi sonsuz bir sorgulama sürecine girerken, özgürlüğün yarattığı boşluğu doldurmak için yeni oyunlar üretiyor. Bir bakıma, başkalarıyla beraber hikâyesini yeniden yazıyor. Yaşam labirentinin geometrik düzeninde bu tür eşleşmelerden kurtuluş olmadığından açılmak bir sonuç değil, nedene dönüşüyor. Tabi çocuklara özgü bir telaşla öğrendikleri her şeyi bir anda yaşama arzusu, kimi zaman yaratılan hava boşluğunu varlıklı aile kızlarına özgü buyurgan bir nezaketle dikte edilmesini salık vermiyor değil. Bu gibi durumların aktivizmin hanesine olumsuz bir yan etki olarak geçtiğini unutmamak gerekir.

Hayatımızın büyük bir bölümünü heteroseksizmin savaş tutsağı olarak geçirdiğimizi düşünürsek; açılmak, ağızda gevelediğimiz acı bir tada dönüşüyor sanki. Hâlbuki bir giz havuzunda yüzmenin getirilerini avuçlamak, hem yaşamın hem çevremizin daha kolayına gelmez miydi? Beat kuşağının kutsal kitabı sayılan Çıplak Şölen’de değinildiği gibi eşcinseller en iyi ajanlar değil miydi? Heteroseksist dünyanın karanlık dehlizlerinin her yerine böcek gibi sızmanın mükâfatı bu olabilir miydi?

Sonuçta yaşamın tüm nimetlerinden yararlanan heteroseksüellerin bir atom bombasıyla yok oluşunu izlerken, biz hamam böceklerinin bu saldırıdan tek kurtulan canlılar olması tesadüfü olamazdı. Her medeniyet kendi sonunu, yarattığı ötekiye geri ödemeye mecburdu. Bugün Amerika ve Kıta Avrupa’sında artan muhafazakârlık ve savaş çığırtkanlığına rağmen, LGBT görünürlülüğünün onaylanması ve hatta desteklemesi bu korkunun getirisi olamaz mıydı? Çünkü onlar da biliyorlar ki sağ kalmak için bize ihtiyaçları var. İktidar ayakta kalabilmek için ötekisiyle var olmaya mecbur. Açılmaksa kaçınılmaz. Şimdi neden küresel sermayenin, şakayla karışık “sübliminal” hareketlere başvurduğunu daha iyi anlıyoruz di mi?

Belki şu an kendi coğrafyamız için geçerli olmasa da batılı kardeşlerimizin ve ileride bizim, bu kozu en iyi şekilde oynamamız şart. Aklımızı ve kalbimizi, geliştirdiğimiz stratejilerle en iyi şekilde var etmeliyiz ki kalbin karanlığına ve aklın körlüğüne teslim olmayalım. Çünkü kalbin ve aklın gözleri aynı anda görürse ancak biz, biz oluruz. Yoksa bu çırpınışlar yarı kalmış varoluşlar olarak kalacaktır. Unutmayalım dünya, yarım varlıklarla doludur.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, cinsellik
nefret