16/07/2010 | Yazar: KAOS GL

15 Temmuz 2008'de eşcinsel olduğu için öldürülen üniversite öğrencisi Ahmet Yıldız'ın davasında hâlâ bir gelişme yok.

15 Temmuz 2008'de eşcinsel olduğu için öldürülen üniversite öğrencisi Ahmet Yıldız'ın davasında hâlâ bir gelişme yok. Sanık baba yakalanamadığı için son duruşma bir kez daha ertelendi. Sevgilisi, arkadaşları ve LGBTT aktivistleriyse olayı unutturmamaya kararlı.
Ahmet Yıldız, aldığı ölüm tehditleri gerçeğe dönüştüğünde henüz 26 yaşında'ydı. 15 Temmuz 2008 gecesi, dondurma alıp sevgilisiyle serinleyeceklerdi. Birileri tarafından hayatının baharında öldürüldü. Cinayet, başka bir yaralamadan dolayı basına yansımıştı. Gazetelerin üçüncü sayfasında bir haberdi. Ancak, Ahmet'in dostları, arkadaşları daha gür bir şekilde seslerini çıkardılar.
Arkadaşları Türkiye'de yürüyüşler yaptı, "Hangi utanç katil olmanın utancından büyük olabilir?" sorusunun cevabını aradılar. Yaygın medya için haber değeri bile yoktu olayın, ne de olsa öldürülen kişi eşcinseldi. Ne var ki Britanya'daki Independent gazetesi olayı, "Türkiye'deki ilk eşcinsel töre cinayeti mi?" başlığıyla duyurdu. Akabinde medyada Ahmet Yıldız cinayeti daha çok yazılır oldu.
Olaydan uzunca bir süre sonra, Üsküdar Başsavcılığı'nın iddianamesinde, Ahmet Yıldız'ın babası cinayetin sorumlusu olarak geçiyordu. Polis tarafından yürütülen soruşturma dosyasında, cinayeti sadece bir kişinin işlemiş olma olasılığı, akıllarda bir soru işareti olarak duruyor. Tetiği çeken kişinin yanı sıra, bu cinayeti kolaylaştıran başkaca kimselerin olma ihtimali yüksek. Peki Ahmet Yıldız'ın öldürülmesine kimler karar verdi? Bu cinayetin işlenmesine ses çıkarmayan geniş kitlelerin bir ortaklığı yok mu? Eşcinsellerin öldürülebileceği düşüncesinin bir işbirliği yok mu?
Peki, Ahmet Yıldız'ın "ailemden ölüm tehditleri alıyorum" dediği şikayet dilekçesini Üsküdar yargı çevresinden Ümraniye yargı çevresine gönderen zihniyet bu suça ortak değil mi? Şikayet dilekçesi süresi içinde işleme konulmuş olsa, Ahmet Yıldız bugün aramızda olabilirdi.
Ahmet Yıldız cinayeti dosyası Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin önünde. 30 Haziran 2010 itibarıyla 4. celsesi görülen dava, çok uzun bir süre boyunca aynı şekilde devam edeceğe benziyor. Fail olarak aranan "baba" kayıplara karışmış durumda. Mahkeme, failin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde aranıp yakalanması kararını her bir defasında bizlere söyleyecek. Dava dosyasında tamamlanması gereken birkaç tanığın ifadesinin alınmasından sonra fail yakalanana kadar dava yerinde sayacak. Bir sonraki duruşma tarihi 25 Kasım. Bizler de Ahmet Yıldız cinayeti aydınlatılıp failleri cezalandırılana kadar gerek adliye dışında, gerekse duruşma salonlarında olmaya devam edeceğiz.
"Ben ailemin sevgili çocuğuyum, bir gün mutlaka kabul edecekler" diyordu Ahmet. Tehditlerin korkutmaktan öteye gidebileceğini hiç aklına getirmedi. Eğer savcılık Ahmet'in ölüm tehdidi şikayetini ciddiye alsaydı, belki de bugün hayatta olacaktı... Ahmet Yıldız cinayetinin üzerinden iki yıl geçti, ama adalet yerinde saymaya devam ediyor. (FS/TK)
* Fırat Söyle, avukat, Lambdaistanbul gönüllüsü.
Fotograf: 30 Haziran'daki duruşma öncesi Kadın Kapısı, İstanbul LGBTT, Lambdaisanbul, Emekçi Hareket Partisi, Yeşiller Partisi, Amargi'nin de arasında olduğu örgütler ve Ahmet Yıldız'ın arkadaşları Üsküdar Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaparak katillerin bir an önce bulunmasını ve olayın unutturulmamasını talep etti.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam