11/11/2010 | Yazar: Emre Korlu

Ailemin beş erkek çocuğundan biriyim. Onlardan farklı olduğum ilk bakışta göze çarpmasa da ben onlar gibi olmak istedim.

Ailemin beş erkek çocuğundan biriyim. Onlardan farklı olduğum ilk bakışta göze çarpmasa da ben onlar gibi olmak istedim. Annem yağmursuz bir sonbaharda hastaneye yetişemeden oturduğu yere uzanarak doğurmuş beni. Kendi imkanlarıyla kollarının arasına aldığı tek bebeği olma unvanıyla büyümüşüm. Saçlarım kıvır kıvırmış ve boyum yaşıtlarımdan kısa...
 
Kendimi erkek gibi hissetmeye başlayınca, ailem tarafından öyle çabuk anlaşıldı ki bu durum, okuduğum okuldan alınıp psikolog doktorların ağızlarından çıkan cümlelerin esiri oldum. Her kafadan ayrı sesin çıktığı zamanlardı, o yıllar. İçkiye mahalle arkadaşlarının tavsiyeleriyle başladım. Eroin; adını bile hatırlayamadığım birinin bana ikramıyla damarımdan içeriye sızdı. Hiçbir şeyin suçlusu ben değildim.
 
Bir arkadaşım vardı. Ermeni asıllı. Türklerin çoğundan bana daha yakın hissettiğim... bir süre onunla yaşadım.. ona saklandım, ona yakalandım,ona tutundum,ona sığındım... bir yere gitmemiz gerekince benden daha önce hazırlanan ve sonra göğüslerime bez sarmamı bekleyen zayıfça bir çocuk...
 
Hayatta bir tek kişiye diğerlerinden daha çok güvenirsiniz ve onun gibi olmak için yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Her gündoğumuna istemediğiniz bir bedende uyanır ve tam tersi olsun diye dua etmekten sıkılırsınız. Tanrı sağırdır ve duymaz sizi. çünkü; Tanrı yanlızca ocakta unuttuğu yemeği düşünür .
 
Arkadaşım bazı günler duşa girerdi. Soyunması benim gibi zamanını almaz çarçabuk suyun altında durur, sonra banyodan çıkardı. Ayna karşısında traş olmalarını içimdeki o büyük arzuyla izler, markete gidip kendim için aldığım traş köpüklerini ve losyonlarını hayal ederdim.
 
Her hayal bir gün gerçekleşir.. oysa annemin sesini, evden kovulduğum o geceden sonra duymayı çok hayal etsemde, bir daha duyamadım. Ardımdan atılan montumdan başka o aileden bana hiçbir şey kalmadı. Ben onların beş erkek çocuğundan birisiydim. Zahmetsizce bir gidişti benimkisi ve artık onlara yük değildim.
 
Orada kalsaydım. Evlendirilecektim. Bana uygun bir erkek bulacaklardı ve ben bileklerini altın bileziklerle şımartmış bir kadın olacaktım.. sonra belki çocuk doğuracaktım. Damarlarında eroin taşıyan ve kendini erkek hisseden bir anneye sahip, o çocuğa, hayatın yüzüne tükürdüğüm halini anlatacaktım. 'İstanbul kötü yavrum ve anneler göğüslerini gizlemek için bezlerle sıkıca sararlar. Sen inanma o saçma masallara çünkü aslında hiçbir masalın sonu pudra şekerleri dökmez ağızlara ve elmalar düşmez gökyüzünden. Bazen bu dünya öyle çirkefleşir ki düşse bile o elmalar bir tanesi bile kalmaz senin payına. '
 
Orada kalsaydım ve ailecek buluştuğumuz akşam yemeklerinden birinde saçlarımı kestirdim diye dayak yiyor olsaydım. Yani; dönseydim 1990'lara dizlerimi karnıma doğru çekmiş, yatağımın üzerinde ağlıyor bulsaydım kendimi. Sadece bir gün ayakta işeyebilmek için dua etseydim kıyasıya ve Tanrı ocakta unuttuğu yemeğin farkına varmasaydı. Tekrar çıksaydım kapı eşiğinden, dudağımın kenarındaki kanı ellerimle silip, yüzüme yaydığımın farkına varmasaydım.
 
Ve adım Arİ.  Ailemin beş erkek çocuğundan biriyim.


Etiketler: yaşam
İstihdam