03/05/2014 | Yazar: M A

‘Beni öldürecekler, fakat sesimi öldüremeyecekler; çünkü sesim bütün Afgan kadınlarının sesi olacak. Çiçeği koparabilirsiniz, fakat baharın gelişini durduramazsınız’

Türkiyedeki sosyalist hareket çoğu zaman Batılı ya da Batılı olarak algılanmaya ve kodlanmaya daha müsait olan devrimci kadın profilleri üzerinden ’’devrimci kadın olmak’’ fikrini inşa etti.Sadece sosyalistler için değil Feminist hareket içinde böylesi bir eleştiriyi yapmak hiç de abartı olmayacaktır.
 
Clara Zetkin’i , Rosayı, Ulrikeyi, Beauvoir’ı,Millet’ı çoşku ile okuduk ve fikirlerinden kendi mücadele pratiklerimize eklemeler yaptık peki acaba doğunun kadınları bizlere neler anlatıyordu? İşte sanırım bunu pek fazla sorgulamadık. Tarihte nasıl “beyaz” bir feminizm bir şekilde var olmuşsa ve siyahi feministler bu beyaz feminizme karşı kendi varoluşlarından ve deneyimlerinden yola çıkarak bambaşka bir ses duyurabilmişlerse Batılı olmayan veya batılı bir yerden algılanmayan devrimci militan kadınlarda kadın özgürlüğüne dair böylesi  özgün bir sesi duyuracaklardır ve bizler bu sese kulak vermek durumundayız.
 
Yaşadığımız çağda bu sesin Ortadoğulu devrimci kadınlar tarafından yükseltildiğini düşünüyorum. Artık İranlı ve Afganistanlı kadınların erkek egemenliğine ve sömürüye karşı haykırışlarına daha fazla sessiz kalamayız.
 
Bu coğrafyada çok bilinmeyen bir kadının, Afganistanlı bir kadının hikayesinden, Ortadoğu’nun ortasından erkek egemenliğine ve sömürüye karşı yayılan bir çığlıktan bahsetmek istiyorum.
Malalai Joya, kadın hakları savunucusu, parlamenter ve sosyal aktivisttir. 1982’de Ailesinin Afganistan işgalinden kaçmasıyla çocukluğu İran ve Pakistan’daki mülteci kamplarında geçmiştir. Daha dokuz yaşındayken diğer Afgan kadınlara okuma yazma öğretmiştir. 1998’de Taliban’ın iktidarı sırasında Afganistan’a dönmüş, Herat ve Farah  vilayetlerinde kadın ve çocuk hakları için mücadele etmiştir.
 
2003 yılında Loya Jirga’da (Kabil’de bulunan Afganistan meclisi)  Farah bölgesinden  delege olarak seçildiği sırada  savaş çığırtkanlığı yapanların anayasanın hazırlanmasında bulunmasını eleştiren tarihi bir konuşma yapmıştır. Joya’nın konuşması boyunca savaş ağalarının nasıl bu mecliste bulunabildiğini sorması ve Afganistan’ın ulusal ve uluslararası bir çatışmanın ortasında bırakıldığını açıkça söylemesi konuşmasının engellenmesiyle sonlanır:
 
“Bizim insanlarımız, çıplak ayaklı Afgan insanları bu yaptıklarınızı unutsa dahi tarih bunu unutmayacaktır. Bütün yaptıklarınız ülkenin tarihine yazılacaktır”
 
Malalai Joya Loya Jirga’dan sonra 2 yıllığına meclisten uzaklaştırma almış ve yaşadıklarından sonra hayatında çok ciddi değişimler olmuştur. Yüzlerce tecavüz ve ölüm tehdidi alması, burkasını çıkaran bir orospu olarak adına bildiriler basılması, tam dört suikast girişimiyle yüz yüze kalması, aynı evde iki geceden fazla kalmaması ve hiç istemediği halde gizlenmek için burka giymek zorunda olması egemenlerin onu nasıl bir tehdit olarak gördüğünün en açık şeklidir.
 
Danimarkalı yönetmen Eva Mulvad 2005 Afganistan parlamento seçimleri boyunca Malai Joya ile seyahat ederek çektiği Enemies of Happiness belgeselinde Joya; Taliban liderlerinden aldığı tehditlerden, evine ve ofisine yapılan saldırılardan, dost kılığında gelip ona saldırmaya çalışan kimliği belirsiz kişilerden ve yaşadığı baskılardan tüm çarpıcılığı ile bahseder.
 
Dünyanın çeşitli yerlerinde mücadelesini sürdüren Malai Joya; Avrupa’da, Avusturalya’da ve Kanada’da işçi ve kadın haklarına dair birçok konferans verdi ve birçok insan hakları ödülüne layık görüldü. Taliban’ın ve savaş efendilerinin Afgan halkına özellikle de Afgan kadınlarına uyguladığı şiddeti sert bir dille eleştirirken ve adeta onlara karşı savaş açmışken ABD’nin Afgan halkına yapılan zulümlerdeki payını da tüm gerçekliği ile söyledi.
 
Malalai Joya mücadele başlamasını şöyle aktarıyor:
 
“Bir aktivist olarak mücadele etmeye başladığımda çok gençtim. Kendi insanlarımla yan yana geldiğimde özellikle kadınlarla, bu benim için gerçekten keyifliydi. Herhangi bir öğrenim görmemiş olmalarına rağmen onlardan çok şey öğrendim. Daha önceleri politikaya dair hiçbir şey bilmiyordum. Öğrenim görmemiş, herhangi politik bir konuma ait olmayan insanlardan öğrendim. Mülteci kamplarında bulunan birçok farklı grup ile çalıştım. Şunu hatırlıyorum ki gittiğim her evin çok farklı acı dolu hikayeleri vardı. Tanıştığım bir aileyi hatırlıyorum. Bebekleri bir deri bir kemik kalmıştı. Bebeklerini doktora götürecek durumları yoktu sadece bebeklerinin ölmesini bekliyorlardı. Hiçbir yönetmenin hiç bir yazarın onların bu acı dolu trajedisini anlatabileceğini düşünmüyorum. Sadece Afganistan’da değil aynı zamanda Filistin’de, Irak’ta… Afgan çocukların durumu Filistin’deki çocuklar gibi. Onlar düşmanlarına karşı sadece taş ile savaşıyorlar. Bu çocuklar benim erkek ve kadın kahramanlarım” (1)
 
Belki de tam bu noktada Malalai Joya’ın gençliğinde yaşadığı bu deneyimler onu Batılı, okumuş, akademik bir süreçten geçmiş kadınlardan ayırıyor. Akademik öğrenim görmüş ve mücadele içinde olan kadınlara burada bir eleştiri getirmeye çalışmıyorum. (akademik bir kurum içerisinde bulunan biri olarak bunu söylemem biraz çelişkili olurdu) Söylemeye çalıştığım dünyayı anlamanın, dünyayı değiştirmeye dair teoriler üretebilmenin kitaplara ve birikim ile kutsanmış akademik bir sürece bu kadar bağlandığı bir dünyada tüm dünyaya mücadelesini kanıtlamış Afgan bir kadın “okuma yazma bilmeyen” kadınlardan dünyayı değiştirmeye dair ne kadar çok şey öğrendiğinden ve Filistinli çocukların eylemlerinin kendisi için nasıl bir ilham kaynağı olduğundan bahsetmesinin ne kadar önemli olduğudur.
 
Ben de dünyayı anlayabilme yetisine sahip olmanın okumak,yazmak veya akademik bir ünvan ile çevrelenmiş diğer yeteneklerden bir bağlantısı olmadığını düşünenlerdenim.Malalai Joya belki de cahil ve dünyayı anlamaktan yoksun görülen ve dünyanın dinlemek istemediği afgan kadınlarını dinleyip onlardan öğrenmeye daima hazır olduğu için afgan kadınlarının sesi olabildi ve belki de onu batılı kızkardeşlerinden ayıran yönü de budur.
 
Batının büyük teorisyenlerinin ve eylemcilerinin ne söylediğini eksiksiz bir şekilde dinlemeye çalışanlar belki de artık Ortadoğu’nun kalbinde yükselen eylemcilerin özellikle de kadınların sesine de kulak vermelidir. Malalai Joya'nın mücadelesi hem Ortadoğulu kadınların asırlık mücadelesinin sembolü hem de tüm dünyadaki kadınların mücadelelerine ilham kaynağı olarak görülmesi gereken bir direniş olarak karşımızda duruyor.
 
“Beni öldürecekler, fakat sesimi öldüremeyecekler; çünkü sesim bütün Afgan kadınlarının sesi olacak. Çiçeği koparabilirsiniz, fakat baharın gelişini durduramazsınız”
 
“Bir daha asla korkunun gölgesi altında fısıldayarak konuşmayacağım. Ben sadece halkımın mücadelesinin sembolü ve davasının hizmetçisiyim. Eğer inandıklarım uğruna öldürülürsem, bırakın kanım gelecek nesiller için bir kurtuluş işareti ve sözlerim bir devrimci paradigma olsun.”
 
1) Whitfield, Gina (2007-11-05). "Malalai Joya: "truth has a very strong voice"
http://www.malalaijoya.com/rabble2.htm

Kaynaklar:
*Devrimci Kadınlar Queen of the neighborhood kolektifi :Versus Kitap,2012
*Enemies of Happiness (Documentary ) 

Etiketler:
İstihdam