19/01/2016 | Yazar: Nazlı Gizem Yıldırım

Bir sene olacak birkaç gün sonra. Oysa üzerinden yıllar geçmiş gibi, öyle bir özlem.

Hep kızardın ya bize, “İşten/kariyerden önemli şeyler de var; biraz da kendinize, sevdiklerinize zaman ayırın” diye, onu çok geç kavradık. 

Bir sene olacak birkaç gün sonra. Oysa üzerinden yıllar geçmiş gibi, öyle bir özlem.

Bir senede o kadar çok şey değişti ki Doğa; terasa çıkıp Lunaparka (beraber gidebilme şansını kaçırmış olmak öyle acı ki) bakarak konuşacak bir sürü şey birikti. Olsan beraber sinirlenirdik çoğuna. İdrak edemiyorum hala birçok şeyi; en çok da gidişini.

Ah be Doğa…

Ofise girdiğimde içerden neşeyle “Sevgili Gizeeem, hoş geldin” diye çıkışını özlüyorum. Heyecanlı heyecanlı konuşurken nefesinin kesilişini… En çok da açık sözlülüğünü. Tanıştıktan bir hafta sonra karşıma geçip “Bak Gizem ben seni çok sevdim. İlerde bana kazık atar mısın n’aparsın bilmem. Ama şimdilik çok kanım kaynadı sana” diyişin geliyor aklıma, gülümsüyorum. Ben seni zaten hep gülümseyerek hatırlıyorum.

Öyle güzelsin ki.

Kulağımda sesin var hâlâ. O kadar çok söylemiştin ki o şarkıyı haftalarca. İsyan etmemiz sonuçsuz kalmış biz de söylemeye başlamıştık.

“Her sabah güneş doğarken

Yeni bir güne başlarken

Ne zaman ki güzel bir şey görürüm

Sensiz içime sinmiyor

Seni bana vermediler

Seni bana vermediler”

Hep kızardın ya bize, “İşten/kariyerden önemli şeyler de var; biraz da kendinize, sevdiklerinize zaman ayırın” diye, onu çok geç kavradık. Gidişinin ardından idrak etsek de yine unutuyoruz sanırım, sağda solda koşuştururken buluyoruz kendimizi. Yine durulmaya ihtiyacımız var Doğa, en çok da senin o güzel gülüşüne sığınmaya ihtiyacımız var.

Biliyorum, yalnızca benim aklımda değil “engel olabilir miydik?” sorusu. Hep olacak orada bir yerde. Ama şunu da biliyorum ki ne olursa olsun aklındakini yapacaktın sen.

Ah be Doğa…

Huzur içinde uyu. O güzel gülüşün hep bizimle.


Etiketler:
nefret