05/07/2016 | Yazar: Cihan Dağ

Şimdi koca bir soru var önümüzde: Ne boka yaradı normal olmak?

İki yıl önce, Soma’dan iki ay sonraydı. Bir cümle alnımızın ortasına mıhh gibi çakılı vermişti: Ne boka yaradı normal olmak?

Bu soru görünümlü cevabın altında hangimiz ezilmedik ki?/!

Ege’nin koca yürekli delikanlısı aramızdan ayrılmıştı tam iki yıl önce. Okyanus Efe sanki bir anlık silüet gibi görünüp kaybolmuştu. Ama hep aklımızda, hatırası hep yüreğimize bir kalaydı.

Bilmezdik varlığını, haberimiz yoktu yüreğinin güzelliğinden. Öyle sevmiş öyle sevmişti ki… Kavuşamayınca canına kıymıştı! Aslında mesele kavuşamayışı değil, bu ‘normal’in dışına itilip bozuk oyuncak muamelesi görmesiydi belki de.

Soma için topladığımız yardımları dağıtmak için dolaşırken o köylerde 'ya buralarda bir de Okyanus adında biri varmış, kendi canına kıymış' diye soramadım. Ama oralarda bir yerlerde bir okyanus kokusu almış, hüzünlü bir ferahlığa kapılmıştım. Buralardan kalbi kırık bir Efe geçmiş demiştim içimden. Ama hep içimden işte…

Şimdi koca bir soru var önümüzde: Ne boka yaradı normal olmak?

Al her şeye yor bu soruyu. Hayatla çarp, gerçeğe böl… Koca koca laflar edene kadar şu soruya mütevazı bir cevap hayatımızı epey basitleştirecek sanki.

Belki yüreği yanık bir Efe, böyle karşılığını bulur bu hayatta. Normalin, standardın, ‘olması gereken’in suratına tokat atacak o cümleyi, cümlemize kurdurarak. Hadi bir kez daha soralım hep birlikte:

Ne boka yaradı normal olmak?


Etiketler:
nefret