07/09/2009 | Yazar: Engin Pala

Almanya'da AIDS'e karşı son dönemde bir reklam şirketince başlatılan kampanya, hazırlayanların muhtemelen öngörmedikleri büyük bir skandala yol açacağa benziyor...

Almanya'da AIDS'e karşı son dönemde bir reklam şirketince başlatılan kampanya, hazırlayanların muhtemelen öngörmedikleri büyük bir skandala yol açacağa benziyor... Şimdiden endirekt bile olsa ‘HIV Pozitif kişilere karşı ayrımcılığı teşvik etmekle’ suçlanıyorlar.

Engin Pala'nın haberi

Profesyoneli olmasak da, bir reklam kampanyanın başarısı, ‘hakkında ne kadar çok konuşulduğu, yazılıp çizildiğiyle ölçülür’ diye duymuşuzdur. Bu kampanya da kullandığı çarpıcı tarihi kişilikler ve güçlü sloganla çok konuşulacak gibi... Ancak bu teorik başarısı ayakta alkışlanır mı? Pek öyle gözükmüyor. Zira şimdiden bireysel tepkiler, kişiler arası yayılan e-mail mesajlarıyla yükselmeye başladı bile... Bu tepkilere kısa zamanda HIV/AIDS dernekleri, insan hakları savunucuları ve LGBT derneklerinin de katılması beklenebilir...
 
Dünyanın başına büyük bela açan soykırımcılar başrolde

Ajansın hazırladığı kampanyada, yakın tarihin en korkunç üç şahsiyeti ‘kahraman’ olarak seçilmiş: Aldolf Hitler, Joseph Stalin, Saddam Huseyin. Bu kişilerin ortak yönleri ise dünyanın başına ‘büyük bela’ olmaları ve ‘toplu katliam ve soykırım’ suçu işlemeleri. Bu çarpıcı benzetmelerden yararlanan kampanya dünyanın ‘büyük bela’sı olarak nitelendirdiği AIDS’in ‘toplu katliam ve soykırım’lara neden olduğu fikrinden yola çıkıp çarpıcı sloganı patlatmış: ‘AIDS is maas murderer’ yani ‘AIDS kitlesel katliamcıdır/soykırımcıdır’
 
Kampanya, HIV virüsü rolündeki kahramanlar (Hitler, Stalin, Hüseyin ) ile cinsel ilişki sırasında görülen genç bir kadının yer aldığı 3 değişik poster ve yine Hitler ile genç bir kadının sevişme sahnesinden oluşan bir videodan ve bu öğeleri destekleyen ve barındıran bir web sitesinden oluşuyor. (www.aids-is-a-mass-murderer.com) Kampanyaya karşı yükselen seslerin sebebi ‘zaten hayatın pek çok alanında ayrımcılığa uğrayan ve dışlanan HIV Pozitif kişilerin bu üç canavar kişilikle özdeşleştiriliyor ve topluma karşı büyük bir tehlike gibi sunuluyor olması...  

HIV Pozitif kişiler soykım slusu konumuna mı indirgeniyor?

İşte tam bu noktada, kampanya ‘amacını aşarak’ AIDS ile savaş pahasına kullandığı semboller ve yarattığı çağrışımlarla HIV Pozitif kişileri soykırım suçlusu konumuna mı indirgiyor şüphesi akıllara düşüyor. ‘AIDS’e dikkat’ ve ‘kendinizi AIDS’ten uzak tutun’ gibi naif çıkarımlarla, HIV’nin temel yayılma kaynağı sayılan ‘HIV Pozitif kişilere dikkat’, kendinizi ‘HIV Pozitif kişilerden uzak tutun’ gibi çıkarımların biri birine karışma ihtimali hiç de uzak görünmüyor. Ve sonuç olarak; savaş cephe değiştirip asıl düşman AIDS’ten, HIV Pozitif kişilere yönelebilir endişesi güçleniyor.
Üstelik bu kampanya, tam da Kuzey Amerika ve Avrupa’da ‘HIV Pozitif kişilere ayrımcılığa karşı’ başka kampanyaların yoğunlaştığı bir döneme rastlıyor. Bir yandan diş tedavisi yapacak dişçi, ameliyat edecek doktor bulmakta zorlanan, turistik seyahat için dahi (ABD’ye bile) vize alamayan/sınır dışı edilen, ailesi/arkadaşlarınca dışlanan ‘HIV ile yaşayanları’ topluma kabul ettirme çabaları sürerken, diğer yandan ayrımcılığı körükleyebilecek yanlış çıkarımlara gebe bu kampanya ‘dam üstünde saksağan’ deyimini akla getiriyor.

HIV alanındaki bilimsel gelişmelerle de çelişiyor

Almanya orijinli kampanya, hem simge ve işleniş tarzı, hem kullanılan diller ve hem de dağıtım kanalları göz önüne alındığında ‘çağdaş dünya’yı hedef kitle olarak görürken, bu dünyadaki bilimsel gelişmelerle de çelişiyor: HIV’nin kronik bir hastalık haline dönüştüğü, yayılımının büyük ölçüde kontrol altına alındığı, hemen her kişinin ilaca ve tedaviye ulaşımının sağlandığı bir dönemde, Afrika ve kısmen Asya kıtasının bazı fakir ülkeleri hariç AIDS, kitlesel değil bireysel ölümlere dahi yol açmıyor artık. İlaç tedavisi gören bir HIV Pozitif kişi, kampanya filminde özdeşleştirildiği kişilikler gibi tehlikeli ve bulaştırıcı bir canavar olmak bir yana, korunmasız cinsel ilişkide dahi ‘tıbben ölçülemeyecek kadar az (yani hemen hiç) bulaştırıcı’ kabul ediliyor. Bu tespit kesinlikle, korunmanın artık gereksiz olduğu gibi algılanmasın!
 
Bir tarafta, tüm bu tıbbi gelişmeler anlatılıp, HIV’nin öpüşmek-dokunmak-ortak tuvalet veya eşya kullanmakla bulaşmayacağı vurgulanarak milyonlarca HIV Pozitif kişiyi gizli-saklı yaşamaktan kurtarıp toplumunla bütünleştirmek, yanlış önyargıları silmek çabaları devam ederken, diğer tarafta ortaya atılan bu video ve afişler ‘kaş yaparken göz çıkaracak’ endişesi yaratıyor. Hazırlanırken sadece teorik reklamcılık ilkeleri gözetilen, konuyla ilgili kurum, kişi ve derneklerden bilgi ve yönlendirme alınmadığı belli olan bu kampanyanın ömrünün gelen tepkiler karşısında çok da uzun olmayacağı düşünülebilir.
 
İki soru

Bu tür kampanyalarda; ‘çok ses getiren ama kısa ömürlü olanlar mı makbuldür, yoksa daha soft ama uzun soluklu olanları mı?  Ve ‘kampanyanın başarısı, söyleminin vuruculuğuyla mı ölçülür, yoksa asıl amacına (-ki burada amaç toplum sağlığına katkı) ulaşıp ulaşamamasıyla mı? 
İşin uzmanları mutlak cevapları biliyordur...
 
Kampanya afiş ve videosunu izlemek için: (Kampanya: ‘AIDS katliamcıdır/soykırımcıdır’)
HIV Pozitif ayrımcılığa karşı video için: (Kampanya : ‘Seropozitifleri dışlamak, serofob’luktur!’) 
http://www.stopserophobie.org/
Bir başka kampanya videosu için: (Kampanya: ‘Free Hugs – HIV/Aids )
http://www.youtube.com/watch?v=r4vBX38T_38 


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret