21/01/2011 | Yazar: Seven Kaptan

‘Çocuklar dolaptan çıkar aileleri dolaba girer’ şeklinde bir ifade vardır.

‘Çocuklar dolaptan çıkar aileleri dolaba girer’ şeklinde bir ifade vardır. Yakınlarının LGBTT bireyi olduğunu öğrenen aile üyeleri, toplumsal önyargılar nedeniyle haksız bir utancın altına girerek bu durumu paylaşmaktan çekinirler, çevreleri ile iletişimi kısıtlarlar, sessiz ve derin bir acıyı içlerinde taşıyarak hayatlarına devam etmeye çalışırlar. Yaptıkları en genel savunma durumu görmezden gelmektir. Bazen de sarsıcı bir şekilde Ahmet Yıldız örneğinde gördüğümüz gibi bu utancın bedelini çocuklarının hayatıyla ödemeye çalışırlar.
 
Sık rastlanan bir durum da sevdiklerinin cinsel yönelimlerini ya da cinsel kimliklerini değiştirebilmeye yönelik çare bulma amacıyla aile üyelerinin ruh sağlığı profesyonellerine başvurmasıdır. Gelen bireylere bu konuda ihtiyaç duydukları bilgileri vermek ve bekledikleri değişimin mümkün olmadığını bildirmek, aile üyeleri tarafından o anda yakınlarının ölümcül ve tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa sahip olduğunu bildirmekle aynı etkiyi yapar. Zira aileler bu kabul sürecini daha çok, psikiyatride tanımlanan ‘yas reaksiyonu’ şeklinde yaşarlar.
 
Bir gey annesi; ‘çocuğum bana açıldığında babamı kaybettiğim zaman yaşadığım acıya benzer bir acı yaşadım.’ şeklinde duygularını ifade etmişti. Bir trans annesi ise yaşadığı deneyimi; ‘oğlumun trans olduğunu öğrendiğim gün hastane bahçesinde gelen geçen insanların ‘başın sağ olsun’ tesellileri arasında hıçkırarak ağladım, çünkü oğlumu kaybetmiştim.’ şeklinde paylaşmıştı.
 
Bu türden bir kayıp duygusu yaşayan kişiye salt bilgi verip, kendi kendine kabul aşamasına geçmesini beklemek pek de gerçekçi değildir. Yasın şok evresi gibi, peşi sıra gelen inkar, öfke, suçluluk ya da suçlu arayışı, sonrasında da kabulleniş şeklinde tanımlanabilecek dönemlerinin aslında her birinde bireylerin desteğe ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç isteğe göre kendilerine açılan yakınları, diğer aile üyeleri, sosyal çevreleri ya da ruh sağlığı profesyonelleri tarafından karşılanabilir.
 
LGBTT bireylerin açılma süreçlerinde ruh sağlığı profesyonellerinden alabilecekleri destek önemli olsa da, sosyal örgütlenmelerin sağlayabileceği karşılaşmalar ve paylaşımların bireyin yeni oluşturmaya çalıştığı kimlik gelişiminde oldukça işlevsel bir yere sahiptir. Tıpkı bunun gibi, aile üyelerinin kabul sürecinde de benzer süreçleri yaşamış farklı ailelerle tanışmalarının, birbirlerine dokunabilmelerinin, dertleşebilmelerinin, kendilerini ifade edebilmelerinin daha kolay ve güvenle ilerlemelerinde önemli bir katkısı vardır.
 
Tam da bu ihtiyacı karşılamak üzere 2008 Ocak ayında gönüllü aile üyeleri tarafından kurulan Lambda İstanbul Aile Grubu (LİSTAG) bu alandaki eksikliği kapatmaya çalışmaktadır. LİSTAG’ın kurulumundan itibaren geçen bu iki yıllık süreçte Cinsel Eğitim ve Araştırma Derneği’nde (CETAD) düzenlenen aylık bilgilendirme ve destek toplantılarında gönüllü terapist olarak çalışma fırsatı buldum. Sadece aile üyelerine açık olan toplantılarımıza bu güne kadar altmışın üzerinde aile yakını değişen aralıklarla katılım sağladı.
 
LİSTAG’ın en önemli işlevi, sevdikleri kendilerine yakın bir zamanda açılan aile üyelerine olumlu ya da olumsuz düşüncelerini, hissettiklerini, öfkelerini paylaşabilecekleri bir ortam sunmak oldu. 2 yıldır oğlunun gey olduğunu bildiğini belirten bir anne, ilk ay iki kez gittiği terapist dışında kimseyle bu konuda konuşmadığını söylemişti. Sonraki toplantılarda sadece bu konuda konuşabilir olmasının bile yükünü hafiflettiğini fark ettik.
 
Grup etkileşimi konusunda çalışan araştırmacılar “model almanın” ** ve bir grup tarafından anlaşılmanın, “dünyada tek olmadığını görmenin” *** insanlar için çok motive edici olduğunu gösteriyor. LİSTAG grup üyelerinin de çoğu farklı kabul aşamalarında yer almalarına rağmen bu farklılık birbirlerine destek olmalarının temel kaynağını oluşturuyor. Yaşamlarına dair öznel nüanslar var olsa da, yaşadıkları toplumun bu konudaki yargıları aynı olduğu için duydukları kaygı, güvensizlik, çevrelerinden gelebileceğini düşündükleri baskı, kabule dair gelgitler ve dirençler fazlasıyla ortak bir paylaşım alanı yaratıyor. Kendisini tüm bu sorunların başında bulan aile üyesi, yolun ilerisinde, hatta sonlarında kendisi gibi benzer aileleri gördükçe daha güvende ve daha güçlü hissediyor...
 
Kabul sürecinde aile üyeleri her ne kadar başlangıç aşamasında sevdiklerini kaybettiklerini, ya da olduklarını düşündükleri kişi olmadıklarını fark ettiklerini belirtseler de ilerleyen zamanlarda çocuklarının aslında değişmediklerini görüp, bu yeni özellikleri hakkında daha fazla paylaşımda bulundukça öncesinde söylenen yalanların ya da araya konulan mesafelerin ortadan kalkması ile çok daha sağlıklı bir ilişki geliştirme olanağına sahip oluyorlar. Çocuğunun gece evden kaçmalarını anlayamaması ve sürekli yalan söylemesinden dolayı kaygı yaşadığını grupta paylaşan bir gey annesi, ilerleyen grup sürecinde çocuğuyla iletişimin gelişmesiyle birlikte çocuğunun artık yalan söylemeye ihtiyacının kalmadığını ve dolayısıyla kaygılarının önemli ölçüde azaldığını ifade etmişti.
 
Aile üyelerinin yaşadığı bir diğer önemli kayıpsa bilinçsiz bir şeklide çocuklarına yaptıkları gelecek tasavvurlarıdır. Yerleşmiş toplumsal ön kabuller nedeniyle çocuklarının ilerde evlenip çocuk sahibi olacaklarını varsayar. Bu temel varsayımların dışına çıkan her durum aile üyelerinde derin bir hayal kırıklığı şeklinde yaşanır. Grup sürecinde tanıklık ettiğim pek çok aile üyesi, LGBTT çocuklarının partnerleri ya da sosyal çevreleri ile karşılaştıkça çocuklarının aslında mutlu ve sağlıklı ilişkiler içinde yaşadıklarını görerek toplumsal varsayımların dışında da bir yaşamın mümkün olduğunu fark edebilmektedirler.
 
Gerçek kabul sevdiklerini değiştirmektense toplumu değiştirmeye çalışmakla gerçekleşiyor. Her aile üyesinin böyle bir kabul geliştirmesini beklemiyoruz, çevrelerindeki her insana açılmalarını da… Gelinen ortak nokta kendilerine yakınları hakkında soru sorulduğunda ya da çevrelerinde olumsuz bir yargı belirtildiğinde konuşmaktan ve inandıklarını paylaşmaktan artık çekinmedikleri… Arkadaşlarına açılmaya çekinen bir anne bir gün arkadaş grubunun olumsuz bir yargısına müdahale ederken planlamadan açıldığını, bundan ötürü de kendisinden gurur duyduğunu belirtmişti. Yakın bir zaman sonra Eskişehir aile grubu ile tanışma toplantısına gelmeye gönüllü oldu ve orada yaptığı konuşmada şu duygusunu ifade etti: “Yapabileceğim sadece duygularımı anlatmak ama artık başka insanlara da dokunabilmek istiyorum.”
 
Ruh sağlığı çalışanlarından biri olarak aile üyelerine verebileceğimiz temel katkının doğru bilgilendirme olduğunu düşünsem de grup deneyimiyle birlikte ailelerin beklentisinin daha çok süreçlerine tanıklık etmemiz şeklinde olduğudur. Yürümeye yeni başlayan bir bebeğin geri dönüp zaman zaman ebeveynlerini destek ihtiyacı için kontrol etmesi gibi, biz de her adım attıklarında onları biraz daha cesaretlendiriyoruz.
 
‘her şey yolunda…’

Psikiyatr Dr. Seven Kaptan
 
* LİSTAG: Lambda İstanbul Aile Grubu
** Barlow, Hansen (1982), Linden (1990), Fram (1990), Bandura, Blanchard, Ritter (1969), Bandura, Ross, Ross (1963), Moreno (1939), Colinj(1991)
*** Frank (1955), Culbert (1967), Yalom (1967), Hurley (1967), Worthy, Gary, Kahn (1969), Bloch, Crouch (1985), Truax, Carkhuff (1965), Lieberman, Yalom, Miles (1973)


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam