06/04/2014 | Yazar: Denizhan Tutar

Özetle LGBT hareketi için de Ak Parti düşmandır, onun mücadele koşullarını kötürümleştiren bir toplumsallığı yaratmıştır ve ona dayanmaktadır.

Denebilir ki LGBT hareketi toplumsal bir hareket, hadi diyelim mikrosiyasal bir hareket, makrosiyasetle siyasi partilerle falan neden özel olarak ilgilensin, karşısındakine göre ilişkilensin? Yani neden LGBT hareketi AKP karşıtı olsun da CHP karşıtı olmasın? Çünkü toplumsal devinimle ve varoluşla büyük siyaset arasında çift taraflı bir ilişki vardır. Her siyaset bir dizi toplumsallık zemini üzerine inşa edilir, onun tarafından kısıtlanır ve onu dönüştürür. Daha sonra da bahsi geçecek AKP siyaseti güzel bir örnektir, geleneksel sağ muhafazakar toplumsallık üzerine inşa edilen siyaset onu dinselliğin çok daha ön plana çıktığı çok daha biatçı bir biçime dönüştürdü. Türkiye toplumu şu anda iki kutuplu bir toplumsallık skalasıyla tarif edilebilir durumdadır; kısaca en belirgin özellikleriyle tanımlayacak olursak birincisi isyana meyyal ve özgürlükçü, ikincisi dinsel ve biatçı toplumsal varoluş biçimleri arasındaki mücadele toplumun yönünü kabaca çizmekte, yani kadınların LGBT’lerin vs. nefes alıp alamayacağını belirlemekte.
 
Bu tablonun yaratıcısı kuşkusuz ki AKP iktidarı, ikincisini bilinçli olarak inşa etti, birincisiyse ona karşı oluştu. geleneksel sağ-sol varoluş biçimleri bunun öncülü olabilir, veya Kürt toplumsallığı isyancılığını inkarcı rejimi reddettiği süreçte kazanmıştı vs ama genel hatlarıyla böyle söylenebilir.
Bunların ilki, en çok Haziran Direnişi’nde somutlanır, ikincisi de en çok AKP destekçiliğinde. LGBT mücadelesi, diğer toplumsal mücadeleler gibi, farklı ufuklar, boyutlar ve etkilerle sınırlanmış da olsa pek çok toplumsallıkta var olabilir, bu ikisi de buna dahil ver her toplumsallığın her özgürleştirici dinamiği (LGBT mücadelesi de) kendi toplumsallığını dönüştürme mücadelesinde desteklenmelidir. Buna AKP’li LGBT’ler de dahil. Ancak bilelim ki eğer Ak Partili, Ülkücü LGBT vs. var olabiliyorsa bu birinci toplumsallığın ve bunun üzerinde inşa edilen LGBT mücadelesinin ikinci toplumsallık ve aradakiler üzerindeki etkisinin ürünüdür. Queer islam, feminist teoloji de ilk toplumsallığa oturur, İBDA-C Baas yeşil sosyalizm(kaddafi, çerkez ethem vs) Antikapitalist Müslümanlar da. İlk toplumsallığın ikinciden kopuşları kolaylaştırmak için ürettiği araçlar veya ikinciden kopup ilkinin çekim alanına giren parçalardır.
  
Sonuç olarak bu iki kutuptan biri LGBT’lere ümit vaad ediyor, diğeri mahkumiyet. Mikrosiyaset-makrosiyaset ilişkisi bu kadar net, çakışması bu kadar yakıcıyken LGBT hareketinin bu çekişmede taraf olması hayati önemdedir. Zaten Gezi patlak verdiğinde, hiç tartışma olmadan hareket açıkça taraf olmuştur.
 
Özetle LGBT hareketi için de Ak Parti düşmandır, onun mücadele koşullarını kötürümleştiren bir toplumsallığı yaratmıştır ve ona dayanmaktadır. Burada ne mevcut olan kadar bile ileri bir LGBT siyasetine yer vardır ne de başka bir özgürlük arayışına. Bu toplumsallığın içinde var olan hareketlenmeler onun karşıtı olarak gelişmiş ve özgürleşme arayışlarına açık olan karşı kutbun ürünüdür, ancak son tahlilde bu toplumsallığın parçasıdır ve bu toplumsal varoluş biçimi bütün olarak kaşıya alınırken o tarafta yer alır. Yani LGBT hareketinin Gezi’nin parçası olmaya, yani ilan edilmese dahi tavizsiz bir AKP karşıtlığına, AKP’yi ve AKP taraftarlığını gayrı meşru gören bir tutuma ihtiyacı vardır. AKP’li LGBT’ler; LGBT hareketi içinde siyasal kimliklerinden dolayı, onları meşru görmek o kimliğe meşruluk kazandıran bir hareket olacağından dolayı gayrı meşru ilan edilmeliler, LGBTİ aktivisti varoluşu Haziran tarafına denk düşmeli. Bu ne Ak Partili LGBT’lerin DE var olmasına engeldir, ne de bunu görmezden gelir; aksine bunu hem AKP’yi zayıflatmak hem de LGBT mücadelesini ilerletmek için değerlendirmenin tek yoludur. 

Etiketler:
nefret