30/05/2013 | Yazar: Erdal Partog

LGBT hareketi AKP’nin eşcinsellik korkusunun geçmesini beklemeyecek. İnanç özgürlüğü nasıl bir hak ise, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği özgürlüğü de en temel insan hakkı olarak devletler tarafından tanınacaktır.

LGBT hareketi AKP’nin eşcinsellik korkusunun geçmesini beklemeyecek. İnanç özgürlüğü nasıl bir hak ise, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği özgürlüğü de en temel insan hakkı olarak devletler tarafından tanınacaktır.
 
AKP İktidarının 11 yıllık Homofobik ve Transfobik Siyaseti
 
AKP 2002 seçimlerinden beri tek başına iktidarını muhafazakâr bir tarzda sürdürüyor. Kendisini demokrat muhafazakâr olarak nitelendiren AKP ne yazık ki LGBT hakları gibi konularda sadece muhafazakâr değil aynı zamanda bildiğimiz homofobik ve transfobik bir parti olarak iktidarda. Yani nasıl Avrupa’da bazı partiler İslamofobi söylemlerini üretiyorsa AKP de homofobik ve transfobik söylemeler üretmekten çekinmiyor.
 
Daha vahimi bu partinin aynı zamanda 11 yıldır iktidarda olması ve aynı çizgiyi iktidarda da hâlâ devam ettiriyor olmasıdır. Yani LGBT bireylerin demokratik süreçlere katımını ve kanunlar önünde eşitlik hakkını da açıkça reddeden, bu konuda en ufak bir adım atmayan parti iktidardaki AK Parti’dir.
AKP 2001 yılında Erbakan’dan ayrılan bazı kesimlerce kısa sürede kuruldu ve 2002 seçimlerinde yüzde 34 ile tek başına iktidar oldu. Ancak bu sırada Tayyip Erdoğan milletvekili olmadı. Çünkü siyasi yasaklıydı. İşte bu sırada herkese gül dağıtan Tayyip Erdoğan 2002 yılında Abbas Güçlü’nün bir programında bir öğrencinin ‘eşcinseller için evlilik hakkı tanınmalı mı Avrupa’da olduğu gibi?’ diye sorumuş, salonda uzun gülüşme faslından sonra Tayyip Erdoğan ‘Eşcinsellerin kendi hak özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart’ demişti. İşte bu yumuşak siyasi yaklaşımın üzerinden 11 yıl geçti LGBT hakları LGBT örgütlerinin onca hak taleplerine ve yol göstermelerine rağmen LGBT bireyler görmezden gelindi.
 
Ancak AKP’nin LGBT hakları konusundan kaçamadığı zamanlarda da AKP’nin LGBT hakları konusunda ne kadar homofobik ve transfobik olduğu gerçeği bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı. “Demokrat” AKP LGBT hakları konusunda ümmetçi ve muhafazakâr yani dinin egemenliği altında bir siyaseti bu 11 yıllık sürede benimsemekten çekinmedi.
 
Çünkü AKP hükümeti ilk demokrat tutum olarak TCK’yı (Türk Ceza Kanunu) yeniden ele almayı önemli bir demokratik açılım olarak görüyor, ancak söz konusu LGBT hakları olunca bu konuyu kulak ardı ediyordu. AKP, LGBT hakları konusunda ilk ciddi sınavını TCK kampanyası ile verdi.
 
O dönemde LGBT ve feminist örgütlerin çabaları ile TCK taslak metinine giren cinsel yönelim ibaresi AKP iktidarı tarafından taslaktan çıkarıldı. LGBT’lere yönelik ayrımcılığın önlenmesi ihtimali AKP iktidarı tarafından ortadan kaldırıldı. Çünkü o dönem Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek TCK taslağında yer alan ‘cinsel yönelim’ kavramının meclise sunulan metinden çıkma gerekçesini şöyle açıklamıştı: ‘cinsel yönelimi eklemek gereksiz çünkü cinsiyet zaten onu karşılar’ demişti.
 
Bir anlamda Cemil Çiçek cinsiyet ile cinsel yönelim arasındaki ayrımı görmezden gelmekle kalmamış, LGBT bireylerin ayrımcılığa uğramasına bile bile kendi ideolojisinin kendine verdiği ilahi yetki ile bilinçli bir şekilde engellemişti. Böylece LGBT bireyler için tarihi bir fırsat AKP iktidarı tarafından bertaraf edilmişti.
 
AKP iktidarının LGBT hareketine ve LGBT bireylere karşı homofobik ve transfobik tutumu ve LGBT hak taleplerine karşı direnci tabii ki bununla sınırlı kalmadı. Dönemin AKP Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat 2006 yılında bir CHP milletvekilini hedef alan ‘yanlış bir seksüel tercih içindeymiş gibi konuşuyor’ ifadesiyle yine AKP’nin kinlerini ve korkularını ortaya çıkardı.
 
Nitekim 2010 yılında LGBT hakları konusunda en büyük skandal açıklamayı dönemin aileden sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf yaptı. Aliye Kavaf ‘Ben eşcinselliğin bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum, tedavi edilmesi gerekir’ açıklamasında bulundu. Türkiye Cumhuriyeti bakanlarından birisinin toplumun bir kesimini hasta olarak nitelemesi LGBT bireylere karşı AKP’nin ayrımcı açık tutumunu bir kez daha ortaya seriyordu.
 
Ancak her demokratik ülkede olduğu gibi böylesine büyük bir skandal açıklamanın ardından bakanın istifa etmesi beklenirdi. Fakat tam tersi oldu, bakan böylesine bir açıklamayı yapmasına rağmen görev süresinin sonuna kadar kabinede kaldı. AKP bu açıklamadan dolayı LGBT bireylerden hiç özür dilemedi. LGBT örgütlerinin protestolarına rağmen Aliye Kavaf koltuğunda oturmaya devam etti. İşte bu homofobik ve transfobik açıklama AKP iktidarının LGBT hakları konusunda ne kadar fütursuzca davrandığını bir kez daha ispatlamış oldu.
 
Ancak AKP iktidarının toplumun gözünde demokrat bir parti olduğu imajı kimilerince nedense hiç sarsılmadı. Çünkü AKP her seçimde oyunu arttırarak tek başına iktidar oluyordu. Son seçimlerde de AKP yine halka vaatler verdi. Bu seferki vaat anayasayı toptan değiştirmekti. Bu gazla başa gelen AKP yeni anayasa için hazırlık sürecine başladı. Mecliste bulunan her dört partiden üç kişi toplumun tüm kesimlerinden talepleri toplamakla ve dinlemekle görevliydi.
 
Bu amaçla yapılan talep toplama toplantılarına LGBT örgütleri de katıldı. Mecliste LGBT bireylerin talepleri anlatıldı. Komisyonda bulunan milletvekilleri not aldı. Hemen ardından anayasa yazım sürecine geçildi. İşte bu süreçte AKP yine tavrını ortaya koydu. Anayasada kanunlar önünde eşitliği düzenleyen maddeye cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin eklenme talebi komisyon görüşmelerine takıldı. Çünkü CHP ve BDP bu öneriyi destekliyor, ancak AKP ve MHP karşı çıkıyordu. Nitekim bu konuda anlaşma sağlanamadan diğer maddelere geçildi.
 
Bu çalışmalardan bir süre sonra AKP’nin homofobik ve transfobik çizgisi yeniden hortlamış oldu. Yeni anayasa yazım komisyonunda yer alan AKP milletvekili Ahmet İyimaya LGBT hak ve talepleri konusunda yine AKP’nin tavrını açıkça ortaya koydu. İyimaya, eğer kanunlar önünde eşitliği düzenleyen maddeye cinsel yönelim ifadesi eklenirse eşcinsellerin evliliğine izin vermiş olacaklarını iddia etti. Bu gerekçeyle bunun olmayacağını ilan etti. Bir anlamda bir kez daha AKP kime karşı demokrat olmadığını, kime karşı kin ve düşmanlık beslediğini bir kez daha açıkça kamuoyuna ilan etti.
 
Tarihler 29 Mayıs 2013’ü gösterdiğinde ise AKP’nin LGBT hakları konusunda nasıl bir poltikası olduğu şüpheye yer bırakılmazsızın bir kez daha tescillenmiş oldu. Çünkü TBMM’nde 59 CHP Milletvekili LGBT bireylere yönelik hak ihllaleri hakkında meclis araştırma önergesi teklifi sundu. Önerge sahibi CHP’li Binnaz Toprak LGBT hakları lehinde on dakika konuştu. Ardından Yine CHP milletvekili Aykan Erdemir ve BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü önerge lehinde oldukça güzel konuşmalar yaptılar.
 
Ancak bu önerge tabii ki AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi. Yani AKP ve MHP LGBT bireylere yönelik ayrımclığın araştırılmasına gerek olmadığına hükmetti. AKP milletvekili tıp kökenli Türkan Dağoğlu eskimiş tıp bilgisiyle eşcinselliğin bir hastalık, normal olmadığından dem vurdu. Ayrıca ‘gerek halkımızın onaylamayacağı yaşam biçimlerine kapı aralayarak ve bir nevi özendirerek gerek toplumsal bozulmayı tetikleyecek uygulamaları bir demokrasi kriteri olarak görmüyoruz’ diyerek kendi demokrasi anlayışlarının ne kadar sığ olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Aliye Kavaf örneğinden sonra Türkan Dağoğlu’nun AKP adına yapmış olduğu bu açıklama AKP’nin hangi konuda kırmızı çizgisi olduğunu da ortaya koydu. LGBT hakları konusunda AKP’nin çizgisi belirginleşti.
 
AKP’nin bu homofobik ve transfobik tutumuna karşı LGBT örgütleri son on yıldır LGBT bireylere yönelik ayrımclığın önlenmesi için bir dizi düzenlemenin yapılmasını istemekten vazgeçmedi. Örgütler, medyaya yansıdığı kadarıyla onlarca ama belki yüzlerce nefret cinayeti kurbanı LGBT bireyin kanunlar önünde hakkının eşit bir şekilde savunulmasını ve hazır anayasa tamamıyla değişiyorken LGBT bireylere yönelik her türlü ayrımclığın önlenmesini defalarca talep etti. Çünkü LGBT örgütleri ve bireyler cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dolayısıyla uygulanan ayrımcılığın bir insan hakları ayrımcılığı olduğunu, devletlerin sorumluluğunun ise bütün vatandaşları için eşitliği sağlamak olduğunu biliyorlardı. Ancak bütün bu çabalara rağmen bugün gördüğümüz üzere AKP, LGBT bireyleri kendi vatandaşı gibi görmüyor. Hatta LGBT örgütleri biraz daha sokakta görünür olsa LGBT bireyleri ve örgütleri yasadışı örgüt ilan edecek kadar bu kesimlere karşı kin ve öfke besliyordu.
 
Çünkü AKP iktidarı vatandaş olarak sadece heteroseksüel, muhafazakâr ve Sünni bir nesil istediğini zaten siyasi olarak açıklayan bir partiydi. Bunun içinde tabii ki LGBT bireyler AKP demokrasisi içinde yer almayacak bir toplumsal kesimdi.
Bu anlamda AKP’nin LGBT hakları karşında aldığı bu tutum onun demokrasi anlayışını da ortaya koymuş oluyordu. AKP demokrasisi muhafazakâr ve ümmetçi bir demokrasinin daha ötesinde homofobik ve transfobik bir demokrasiydi. Çünkü AKP hiçbir zaman insan haklarını esas alan bir demokrasi anlayışını benimsemiş değildi. AKP için ölçü İslam’ın insan haklarıydı. 11 yıldır LGBT hakları konusunda takındıkları tavır da bunun ispatı olarak ortada durmuyor mu?
 
Peki, bu aşamadan sonra ne yapılabilir? AKP iktidarının LGBT hakları konusundaki görünen homofobisini ve transfobisini daha nasıl teşhir edebiliriz? Herkese demokrat ama LGBT bireylere karşı acımasız siyasetini nasıl sarsabiliriz?
 
Kanımca bütün bu sorular için tek bir cevap bulmak oldukça zor. Zaten aradığımız da tek bir cevap değil. Aynı anda hem o hem bu olan siyasi yaklaşımlar olabilir. Bu anlamda AKP hükümetinin korkularını depreştirmek LGBT haklarının görünür olması açısından daha anlamlı olabilir.  Eğer Ahmet İyimaya ve Türkan Dağoğlu ve diğer AKP’liler eşcinseller de evlenirse düzen bozulur diye düşünüyorsa -ki düşünüyorlar- eşcinseller evlenebilmek için örgütlenmelidir. Ama LGBT bireyler AKP daha fazla korksun diye değil, bu bir hak olduğu için bunu talep edebilmeliler. Çünkü on yıllarca beraber yaşayayn LGBT sevgililer mirastan ve sağlık hakkından heteroseksüel çiftler gibi faydalanabilmelidir. Bununla birlikte evlilik sosyal hakları daha geniş kapsayacak şekilde yeniden biçimlendirilmelidir. Evlilk sadece kadın-erkek arasında değil, hane birlikteliği, sosyal hak evliliği olarak da anlaşılabilmelidir. Yani LGBT hareketi tek tip evlilik talebi ile değil çoklu evlilik ya da sosyal hak evliliği şeklinde taleplerini açıkça sıralayabilmelidir.
Bu anlamda LGBT hareketinin LGBT hakları için taleplerinin bundan sonra artarak devam edeceğinden sanırım kimse kuşku duymuyordur. Çünkü LGBT hareketinin son 20 yılda yaptıkları önümüzdeki 20 yılda yapacaklarının bir garantisi olarak ortada duruyor. Çünkü LGBT hareketi temel insan hakları için mücadelesini AKP’nin tüm olmazlarına rağmen sabırla sürdürüyor. Bu anlamda barış, yeni bir anayasa ve yeni bir demokrasi fikri LGBT hakları olmadan olamaz görünüyor.
 
Ancak bugün geldiğimiz noktada Ahmet İyimaya ve Türkan Dağoğlu’nun son açıklamaları AKP hükümetinin muhafazakâr ve ümmetçi bir demokrasi anlayışını ne kadar benimsediğini bir kez daha LGBT bireylere göstermiştir. Özellikle AKP, LGBT hakları konusundaki homofobik ve transfobik tutumları dolayısıyla gelecek nesiller tarafından eleştirilecek, AKP’nin demokratlığının sahte olduğu herkes tarafından kabul edilecektir.
 
AKP’nin eşcinsellik korkusu belki bir yüz yıl daha sürecek ama LGBT hareketi her geçen gün biraz daha güçlenecektir. Muhafazakârlar ne kadar özgür yaşıyorsa bu topraklarda LGBT bireyler de en az onlar kadar özgür yaşayacak bir geleceği her dakika talep etmeye devam edecektir. İnanç özgürlüğü nasıl bir hak ise, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği özgürlüğü de en temel insan hakkı olarak devletler tarafından tanınacaktır.
 
Buradaki sorun hakkın hak olup olmadığından çok siyasetin ne kadar demokratik olup olmadığıdır. Çünkü siyasi iktidarlar gelip geçer ama hak mücadeleleri sonunda kadar devam eder. İnsanlık tarih de bunun yüzlerce örneği ile doludur.  

Etiketler:
İstihdam