30/12/2011 | Yazar: Selçuk Candansayar

Her şeyi satan, dolayısıyla artık ben kamu hizmeti vermeyeceğim paran varsa istediğin hizmeti satın al diyen devlet, nasıl oluyor da dini tersine kamulaştırıyor?

Her şeyi satan, dolayısıyla artık ben kamu hizmeti vermeyeceğim paran varsa istediğin hizmeti satın al diyen devlet, nasıl oluyor da dini tersine kamulaştırıyor?
 
AKP iktidarının “mele-molla açılımı”nda tartışma kimlerin devlet kadrosuna alınacağı ve alınacak olanların iktidarın asimilasyon politikasının taşıyıcısı olup olmayacakları üzerinden yürüyor. Hizbullah imamları mı yasallaştırılıyor, Kürt meleler devlet emrine mi alınıyor, Alevi dedelerine de kadro verilecek mi, Caferiler ne olacak, soruları gündemi kaplamış durumda.

Oysa sorulması gereken temel soru, her şey özelleştirilirken dinin neden daha da kamulaştırılıp, devletin tekeline alındığıdır.

Başta AKP değil miydi, Kemalist Cumhuriyet’in halkın dinini tekkesinde, zaviyesinde, tarikatında özgürce yaşamasına engel olduğunu savunan? Dinciler değil miydi, Kuran kurslarının Diyanet’in tekelinde olmasına karşı çıkan?

Çok sevdikleri jargonla seksen yıldır halk dinini devletten gizli öğrenmek zorunda kalıyor, devlet dinden elini eteğini çeksin, böyle laiklik olmaz diye yaygara koparanlar, şimdi devletin bordrosundan kapmak için neredeyse birbirlerini ezecek duruma geldiler.

Devlet neden eğitim ve sağlığı kamu hizmeti olmaktan çıkarırken dini kendisinin üstlenmesi, karşılaması ve denetlemesi gereken bir hizmet olarak elinde sıkı sıkıya tutmaya çabalıyor. Daha önemlisi yıllardır elini üzerimizden çek dedikleri devlete kapılanmak için dinciler birbirlerini ezmeye başladılar?

Bu hafta doktorlar devletin sağlığı bir kamu hizmeti olmaktan çıkarmasını protesto etmek için greve gidiyorlar. Doktorlar mı dertlerini tam anlatamıyorlar, yurttaşlar mı anlamak istemiyorlar bilinmez ama artık bu ülkede sağlık devletin yükümlülüğünü üstlendiği bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp, parası olanın parası kadar satın alabileceği bir tüketim metasına dönüştürülmüş durumda.

Artık sadece muayene olmak için değil, reçete yazdırmak için bile herkes para ödemek zorunda. İktidar 1200 özel muayenehaneyi kapatıyorum efeliği yaparken, 21 000 Aile Hekimi muayenehanesi açmış durumda. Bundan sonra paran yoksa değil muayene olmak reçete bile yazdıramayacaksın.

Eğitim zaten AKP öncesinden özelleştirilmiş durumdaydı. Şimdi atanamayan öğretmenlere sana verecek işim yok, git ne iş bulursan onu yapmaya çalış diyor, Eğitim Bakanı. Kamu ya da özel okulda iş güvencesi ve sosyal hakları olmadan sözleşmeli olarak çalışan öğretmen sayısı, kadrolulardan daha çok. Üstelik bu çalışma koşulları Üniversite öğretim üyeleri için de geçerli oluyor. Yakında kadrolu öğretim üyesi olma olanağı kalmayacak.

Her şeyi satan, dolayısıyla artık ben kamu hizmeti vermeyeceğim paran varsa istediğin hizmeti satın al diyen devlet, nasıl oluyor da dini tersine kamulaştırıyor?

Çünkü bu kadar vahşi kapitalizm Allah’ın yardımı olmadan halklara yutturulamaz ve devletin kontrol etmediği din, iktidar karşıtlığının yaygınlaşması ve isyan ateşlerinin tutuşması için en uygun alanlardan biridir.

Kapitalizmin bütün büyük dönüşümlerinin ancak en gerici ve muhafazakar iktidarların boyunduruğu altında tamamlanabilmesi tarihsel bir zorunluluk. Sanılanın tersine kapitalizm liberallerce değil, muhafazakarlarca dönüştürülür. Ekonomik yapı dönüşürken ideolojiler gericileşir.

Şimdi iktidarın her kafadan ayrı sesin çıktığı dinsel cemaatlere değil, iktidarın borazanı olacak birörnek din kurumuna ihtiyacı vardır.

O yüzden illa karşılaştırılacaksa öyle Weber’den aparma Gülenciler Protestan İslamı kuruyor vs abuklamaları değil, AKP’de kristalize olan dinci kapitalist iktidarın İslam’ın Katolik damarı olan Sünniliği, tıpkı Kemalistlerin yaptığı gibi devletin kontrolüne almak istediğini ve olup bitenin, tek elden yönetilen Sünnileştirme süreci olup olmadığını tartışmak gerekiyor.

Eh bu açıdan bakınca bordrolu olmak için birbirini ezen mele/mollalar da bize bir özgürlük teolojisinin kurulabilmesi için bizim dincilerimizin daha çok fırın ekmek yemelerinin şart olduğunu gösteriyor.

Baksanıza hiç biri ne maaşı ne kadrosu, tersine sen Diyaneti kapat biz, bize inanan halkın desteğiyle karnımızı doyururuz demeyi akıllarının ucundan bile geçirmiyor. Zaten cemaatine güvenmeyen dinciden de olsa olsa devlet memuru olmak beklenir.   
 

Etiketler:
nefret