02/07/2013 | Yazar: Erkan Bayır

Bugün 2 Temmuz 2013. Hepimizin gözlerinin önünde masum insanların yakıldığı kapkaranlık bir günün 20. yıldönümü.

Bugün 2 Temmuz 2013. Hepimizin gözlerinin önünde masum insanların yakıldığı kapkaranlık bir günün 20. yıldönümü. Sünni ve inançlı dindar bir aileden gelen laik bir insan olarak, bu yazıyı yazmayı hem bir sorumluluk, hem de Alevi bireylere ve Alevi toplumuna karşı ödenmesi gereken bir vicdan borcu olarak görüyorum.

"Kendimi Alevilerin yerine koyuyorum" desem de koyamam; çünkü Türkiye’de dini inancımdan ve mezhebimden dolayı hiçbir zaman baskı görmedim, asimilasyona ve katliamlara maruz bırakılmadım, inancımın ve mezhebimin dışındaki dini bilgiler bana zorunlu ders olarak dayatılmadı, devlet görevlileri veya siyasetçiler ibadetimle dalga geçmedi. Dini inancımı ve mezhebimi komşularımdan, arkadaşlarımdan, yakın dostlarımdan saklamak zorunda kalmadım. Mahalleme ve okuluma, evimin önünden geçen cadde ve sokaklara, geçtiğim köprüye, uçağa bindiğim havalimanına katilimin adı verilmedi.

Bu özür ve özeleştiri yazısını yazıyorum; çünkü Sünni toplumunun bir ferdi olarak bugüne kadar gözümüzün önünde gerçekleşen veya görmediğimiz; sessiz kaldığımız veya katıldığımız, doğrudan veya dolaylı olarak suç ortaklığını yaptığımız ayrımcı nefret söylemlerinin ve ayrımcı nefret suçlarının ağırlığı altında eziliyorum. Bugüne kadar Alevi bireylere ve Alevi toplumuna karşı işlenen, cezasız bırakılan ve vicdanlı insanların vicdanını yaralayan nefret söylemlerini ve nefret suçlarını lanetliyorum. Sünnilerle Aleviler arasında eşitlikçi, onurlu, adil ve kalıcı bir barışın yolunun özür dilemekten ve özeleştiri vermekten geçtiğini düşünüyorum.

* * *

Bu topraklarda Çaldıran’dan bugüne kadar geçen 500 yıl boyunca Aleviler sayısız katliamlarla katledildi. Kazananların yazdığı ve kasten tahrif edilmiş olan kirli resmi tarih, Alevi katliamlarını "isyan" diye adlandırıp meşrulaştırdı. Alevi mahallelerine "Çaldıran" ve "Yavuz Selim" adları verildi. 500 yıllık bir travma, yaşam alanlarına bile katillerinin isimleri yazılarak, Alevilere tekrar tekrar yaşatıldı.

Alevilerin devlet tarafından azmettirilen veya desteklenen katliamlarla öldürülmesi, Alevilerin başına gelen tek felaket değildi. Alevilerin evlerinin kapısına çarpı işareti koyuldu. Aleviler devlet tarafından fişlendi ve önemli devlet görevlerine getirilmedi. Yargıda Alevilerin kadrolaştığı iddia edildi. Bu yalan dolaşıma sokuldu, ve bu kara propaganda ile seçim kampanyaları yürütüldü. Alevilik meydanlarda yuhalatıldı.

Sünni inancının din hizmetlerinden sorumlu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, kağıt üzerinde "laik" olan din ve mezhep ayrımcısı devletin bütçesinden aslan payını alırken; Alevilerin inanç ve ibadet hizmetleri için tek kuruş harcanmadı. Alevilerin ödediği vergiler, Sünni inancının propagandası ve finansmanı için kullanıldı. Alevilerin varlığı inkar edildi, tarihsel ve kültürel mirasına hakaret edildi, Alevilerin ibadethanelerini yok etmek için yıkım ekipleri gönderildi. Alevi şehitlerin cenazesi, devlet tarafından “ailelerinin itirazına rağmen” cemevinden kaçırılıp zorla camiye getirildi. Aleviler, kendilerine ayrımcılık yapan devlet için can verdiklerinde bile ayrımcılıktan kurtulamadılar.

* * *

"Benim Alevi kardeşlerim" ve "Benim de Alevi arkadaşlarım var" diye başlayan samimiyetsiz, küçümseyici, eşitliğe aykırı ve ayrımcılığı meşrulaştırıcı ifadeleri kesin bir dille reddediyorum. Kendimi Alevilerin büyük ağabeyi veya samimiyetsiz bir arkadaşı olarak değil; Alevilerle eşitlikçi bir ilişki kurmak isteyen ve öğrenmeye açık, hatalarından ders çıkaran ve ayrımcılığa karşı olan bir birey olarak görüyorum.

Dersim’de, Koçgiri’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta ve Gazi Mahallesi’nde insanlar Alevi oldukları için öldürüldü. Bu katliam ve kıyımlar kim tarafından yapılmış olursa olsun, failleri hangi iktidarlar tarafından korunmuş veya yargıdan kaçırılmış olursa olsun, ayrım gözetmeksizin tamamını lanetliyorum. Sadece tetiği çeken maşaları ve kiralık katilleri değil, onları azmettirenleri ve onlara yardım-yataklık edenleri de lanetliyorum. Hak ettiği cezayı almayan, yargı karşısına çıkaramadığımız, zaman aşımı yüzünden cezasız kurtulan her bir katil için bütün Alevilerden ayrı ayrı özür diliyorum. Alevilerin derin üzüntüsünü ve kederini paylaşıyorum, sahipleniyorum.

* * *

Bugüne kadar yaşanan katliamlarda öldürülen Alevilerin ailelerine, yakınlarına, dostlarına, arkadaşlarına şunu söylemek istiyorum: Kaybettiğiniz insanları haddim olmayarak ben de sahipleniyorum ve onların hatırasına saygı duyuyorum, onların hatırasını yaşatmak için yapılacak anıt ve müzelerin, üretilecek sanat eserlerinin, projelerin ve fikirlerin tamamını destekliyorum.

Sünniler arasında Alevilere karşı önyargılı olan çok sayıda insan var. Bu önyargılara ve ayrımcılığa karşı Alevilerle birlikte olduğumu, önyargıları ve ayrımcılığı aşmak için elimden gelen katkıyı vermeye devam edeceğimi bildiriyorum. Bugüne kadar size yaşattığımız acılardan dolayı özür diliyorum, tekrar etmemesini diliyorum. Beni de kendinizden biri olarak kabul edeceğinizi ve bundan sonra birlikte kuracağımız cümlelere “biz” diye başlayabileceğimizi umuyorum.


Etiketler:
İstihdam