25/05/2009 | Yazar: Deniz Deniz

Hiç unutmam ağabeyim arkadaşlarımla beni karşısına alıp "artık hepiniz fenerbahçelisiniz" demişti. Biz de itirazsız "tamam ağabey hepimiz fenerliyiz" diye karşılık vermiştik.

Hiç unutmam ağabeyim arkadaşlarımla beni karşısına alıp "artık hepiniz fenerbahçelisiniz" demişti. Biz de itirazsız "tamam ağabey hepimiz fenerliyiz" diye karşılık vermiştik. Oysa "Fener nasıl bir takımdır, Galatasaray ya da Beşiktaş'tan farkı nedir?" ne araştırmaya yetimiz ne de hakkımız vardı. İlkokula başlamış mıydık onu dahi hatırlamıyorum, o kadar küçüktük yani. İşte biraz da zoraki başlayan taraftarlığımız sonraki yıllarda "fener aşkına" dönüşürken, bizi ölümüne fenerli yapan ağabeyim ise Galatasaray'ın UEFA başarısından sonra ‘cimbombom’lu olacaktı. Benim fener aşkımsa gençlik yıllarımda bir fener-cimbom derbisini tribünden izleyene kadar sürecekti. 

Allahım o ne faciaydı öyle. Bir sürü erkek birbirlerini ezercesine hep bir ağızdan habire küfür ediyordu. Kendimi bir an için cehennemde sandım. "Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam..." diye devam eden antlarla eğitilmiş tribün dolusu gençlik, İstanbul semalarına, tarihlerine, geçmişlerine dahası tüm insanlığa ağız dolusu küfür yolluyordu. İşte o küfrü ilk orda duydum: "İbne hakem!".
 
Nasıl ilginç gelmişti anlatamam. O zamanlar bir Bülent Ersoy'u, Bir Zeki Müren'i bir de kendimi biliyorum pek çok eşcinselin pek çok transın öyle sandığı gibi. Tuttum hakeme dikkatli dikkatli bakmaya çalıştım, tabi bir taraftan da kendimi de etrafımdaki erkek görünümlü mahlûklardan da koruyup saklamaya çalışıyorum. Ben tam hakemin cinsel yönelimini gözlemlemeye odaklanmışken, tribünlerden bu kez "İbne Rıdvan", tezahüratı yükseldi. Derken buna Aykut, Oğuz eklendi. Yok canım dedim kendi kendime bu işte bir iş olmalı. Bunun yüce Türk halkına has bir futbol kültürü olduğunu öğrenmem için bütün fenerli oyuncuların isimlerini önünde "ibne" olduğu şekilde duymam gerekecekti. Haa bu arada unuttum yazmayı, yanlışlıkla Galatasaray taraftarının olduğu tribüne girmiştim, yaşadığım ekstra ızdırabı varın siz tahmin edin. Maçtan çıktığım anda, içimden "Nalet olsun böyle fener aşkına" dedim ve bir daha maça gitmeye tövbe ettim. Fener aşkımsa, ne yalan söyleyeyim taraftar düzeyinde hâlâ devam ediyor. 
 
Yukarıda aktardığım bu futbolla adeta özdeşleşen o meşhur küfür bu ara onu üretenlerin yüzünü kızartacak şekilde ortaya çıktı. Eşcinsel Hakem Halil İbrahim'in olayı malumunuz. Olay duyulur duyulmaz bilumum yorumcu, eski hakem, amigo, Emre, Tuncay, Semih aşıkları "olmaz abicim" ayaklarına başlamasın mı? Şimdi soracaksın bu zavallılara, "siz değil misiniz ki, yıllardır tribünlerden avazınız çıktığı kadar 'ibne hakem' diye bağıran... Peki, şimdi bu eşcinsel hakem tartışmasına karşısına dikilip bu 'olmaz abicim' ayakları ne ola ki? Alın size işte her şeyiyle apaçık bir ibne hakem.. üstelik devletten tescilli.. üstelik devletin Genelkurmayından ibneliği tescilli… Bu yaygara niye?" diye sorası geliyor.
 
Bu toplum böyle anlaşılmaz bir toplum işte… Erkekler kendi arasında bolca "göt", "ibne" der ama arkadaşı bir gün karşısına çıkıp "ya kanka biliyon mu… ben hakkeden ibneyim" demeye dursun, hemen itirazlar başlar. "yapma yavvv. oğlum sen cinlendin mi?"
 
Yani handiyse ben de şaşıracam bu toplumsal karmaşıklığa, daha doğrusu inanacam bu salak oğlan durumlarına. Gerçekten bu toplum üzerine çalışan antropologların, sosyologların vay haline, delirmeleri için her şey var. Dedim ya ben de kapılacam bu salak oğlan durumlarına. Acaba bizim toplumun erkekleri hiç olmayacak, olması mümkün dâhilinde olmayan, bizlere çok uzak durumları mı kankalarına yakıştırıyorlar sinir anında. Siz hiç bizim küfür literatüründe, fiiliyatta imkânsız olan bir küfür duydunuz mu? Aklınıza getirin tüm o "erkekçe" küfürleşmeleri… Buraya almak istemiyorum. Nasıl gerçekleşmeleri imkânsız mı? Nasıl ama hepsi de yeri geldi mi bal gibi de gerçekleşiyor. Zaten hepsi de olmuş, olan ve bu gidişle olacak olmaya devam edecek olan fiiller değil mi? Ha pardon aslında cinselliğin ta kendisi değil mi o küfür. Yani neresinden tutalım şimdi bu anlı şanlı küfür kültürümüzün. Sadece bizim değil belki tüm dünyanın erkeklerinin... Daha vahimi cinselliği küfür addetmek aslında. Zaten "ibnelik" de bir tür cinsellik değil mi? Hani biz "öyledir" diyoruz ya onlar "hayır sapkınlıktır" diyorlar. O cinsellik yani. 
 
Emre'nin Uche'nin makatında yaptığı ve kameralara yansıyan araştırmanın görüntüleri hâlâ hafızalarda. Gol atan, sinirlenen futbolcu, karşı takımın taraftarlarına neyini gösteriyor. Şeyini. Kime gösteriyor, tribün dolusu erkeklere. Peki, erkekler ne yapsın o futbolcunun şeyini. Bence bir şey yapan vardır ki gösteriyor.
Güleyim mi, ağlayayım mı şunların haline. Kendi kazdıkları kuyuya düşüyorlar da haberleri yok.
 
Halil İbrahim mevzusuna her zamanki laçkalığı ile yaklaşan anlı şanlı Erman hocayı buraya almıyorum bile, fakat, güya İbrahim’e hoşgörülü yaklaşan - ki hakkını da yemeyelim öyle de sayılır hani- Ahmet Çakar soruyor da soruyor, boyalı Halil’e, zavallı İbrahim’e, zoraki deşifre olmuş hakem Dinçdağ'a. Sigara içenle eşcinseli karşılaştırmaktan bile geri durmuyor ve soruyor, Ahmet Çakar "futbol dünyasında platonik veya fiili aşkların oldu mu" diye. Halil İbrahim’in "Olmaz mı? İlhan Mansız'la flört ettim. Emre Belezoğlu’yla da platonik aşk yaşadım" demesini bekliyor herhalde Dr. Ahmet Çakar. İbrahim çaresiz "Hayır hiç olmadı" diyor. Öyle ya kaymak gibi Emre'ye şiir yazacak derecede aşkını ancak Küçük İskender gibi cesaretliler ilan edebilir bu ülkede. Oysa "sana ne hocam" deme hakkın var be İbrahim. "O benim özelim, oldu olmadı sizi ilgilendirmez" desene. Ama diyemiyor, diyemez, çünkü dedik ya o boyalı Halil, o zavallı İbrahim, o zoraki deşifre olmuş hakem Dinçdağ.
 
Simon Kiper'in 1994'te İngiltere de yayımlanan "futbol asla sadece futbol değildir" kitabını anımsıyorum. Hani futbol'un mafya-şiddet-siyaset dolu arka planını analiz eden şu ünlü kitap. İşte ben de hep düşünmüşümdür madem "futbol asla sadece 11 erkeğin yuvarlak bir objeyi karşı 11'li takımın ağlarına gönderme uğraşı değil" o halde daha başka başka şeyler olmalı. Mesela erkekler arasında olanından. Ha bu arada Ahmet Çakar şunu da sormuştu Halil İbrahim'e: "Sahalarımızdaki durumu biliyorsun (İbne hakem küfrünü kastediyor) Peki bu bile bile lades değil mi?" İbrahim "evet biliyorum. Her şeyi göze aldım" babında cevap verdi. Biz de Kiper'in kitabını cevap olarak anımsatalım bu soruya ve zoraki bile olsa uzun yıllardır sürdürülen ikiyüzlülüğe kırmızı kart gösteren Halil İbrahim Dinçdağ'ı da alkışlayalım. 


Etiketler: yaşam, spor
nefret