25/02/2019 | Yazar:
Vizyona yeni giren, Çağla Zencirci ile Guillaume Giovanetti’nin filmi “Sibel” kendi dilinde başkaldıran bir kadının hikâyesi.
Vizyona yeni giren, Çağla Zencirci ile Guillaume Giovanetti’nin filmi “Sibel” kendi dilinde başkaldıran bir kadının hikâyesi.
Bu hafta sonu, uzun zamandır vizyona girmesini beklediğim bir film izledim. “Başka Sinema” kapsamında gösterime giren filmin adı “Sibel”di. Filmin yönetmenliğini ve aynı zamanda senaristliğini Çağla Zencirci ile Guillaume Giovanetti üstlenmiş. Muhteşem bir başrol sergileyen Damla Sönmez’e Erkan Kolçak Köstendil ve Emin Gürsoy oyunculukları ile eşlik etmiş.
Filmin hikâyesi ilginç… Senarist Giovanetti ve Zencirci’nin ellerine “Dünyanın Dilleri” adlı bir kitabın geçiyor ve bu kitapta bahsi geçen kuş dilinin konuşulduğu Kuş Köyü’ün varlığından haberdar oluyorlar. İşte Sibel’in hikâyesinin ilhamı o zaman ortaya çıkıyor.
Karadeniz’de bir köyde geçiyor film. Çocukluğunda geçirdiği bir hastalık sebebi ile konuşma yetisini kaybeden Sibel’in hikâyesini anlatılıyor. Belki de filmi özel ve anlamlı kılan en önemli unsur Sibel’in iletişimini kuş dili ile sağlıyor olması. Konuşamadığı için köyde “lanetli”, “hastalıklı” ve hatta “ucube” ilan edilen genç kadının ataerkil düzene ve işbirlikçilerine nasıl inatla karşı koyduğunu izlemek bende -ve inanıyorum ki filmi seyredecek pek çok kişide- tarifsiz bir mutluluk ve umut yeşertti. Filmin başrol oyuncusu Damla Sönmez, kuş dilini öğrenebilmek için çekimlerden 2,5 yıl öncesinden çalışmaya başladığını söylüyor.
“Sibel” filminden bir sahne
“Güzel” olduğumuz ya da “yeterince güzel” olmadığımız, kısa saçlı ya da uzun saçlı olduğumuz, cinsiyet kimliğimiz ya da cinsel yönelimimizden dolayı… Hiç bitmeyecek sınıflandırmalarla yaşamın her alanında hiç durmadan ötekileştiriliyoruz heteroseksizm ve cinsiyetçilik yüzünden. Sibel’in hikâyesi de ötekileştirilen bir kadın hikayesi. Üstüne kapatılan kapıları kıran, babasına itaat etmeyen, etrafındaki insanların ne düşündüğünü umursamadan düzene karşı koyan bir kadın izleyeceksiniz. Ve o kadın sanki kulağınıza eğilip, şunları fısıldayacak: “Ben buradayım, hiçbir yere gitmiyorum. Beni her gün göreceksiniz.” Bu slogan LGBTİ+ hareketinin de “Alışın, gitmiyoruz” sloganını hatırlatmıyor mu? Mücadele ortak!
Film biterken kafamda şu sorula da cevapsız kaldı; belki de cevabı sizdedir. Cinsiyetçi bir toplumda inşa edilen dil toplumsal cinsiyet kalıplarına uymayanları ne kadar var eder? Var olabilmek için gerçekten dile ihtiyacımız var mı? Başka bir yazının konusu olsun…
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: