15/03/2010 | Yazar: Roni Margulies

SOLDUYU    Roni Margulies

SOLDUYU 
 
Roni Margulies

Almanya’nın Hasta Bakanı ve Kavaf Hanım
 
Selma Aliye Kavaf Hanım, Denizli’nin ilk kadın milletvekili. Hayalî bir senaryo ama, mesleğinde parlak başarı gösterdiğini ve önümüzdeki dönemde Almanya’ya resmî bir ziyarete giden bir meclis heyetine dahil olduğunu düşünelim. Ve kadın olduğu için, Almanlara caka satmak amacıyla Tayyip Erdoğan’ın en üst düzey görüşmelerde yanına Kavaf Hanım’ı aldığını hayal edelim.
 
İlginç olur. Denizli’nin ilk kadın milletvekili Almanya’nın ilk kadın başbakanıyla tanışır.
Angela Merkel’in yanında başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı olan kişi de bulunacaktır elbet. Guido Westerwelle. Ve böylece Kavaf Hanım Almanya’nın ilk eşcinsel başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı ile tanışmış olur.
“Zavallı adam, hasta” diye düşünür herhalde.
 
Tayyip Bey’i dirseğiyle hafifçe dürtüp “Ne kadar sağlıksız görünüyor, değil mi, mazur görsek de evine gidip yatsa” der belki.
Tahminimce, geleneksel Türk terbiyesi görmüş olduğundan hiç kuşku duymadığım Kavaf Hanım, Herr Westerwelle’ye “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence” demeyecektir. Tüm yardımseverliğine rağmen, “Bizim Denizli’de Dr. Şecaattin Bey var, çok iyi bir dahiliyecidir, isterseniz Berlin’e gönderelim, size yardımcı olur” önerisinde de bulunmayacaktır.
 
Dahiliyeci dedim ama, bu tür biyolojik bozukluklara bakan doktorların uzmanlık alanını tam olarak bilemiyorum. Tam olarak nasıl bir tedavi uygulandığını da bilmiyorum doğrusu. Yanılmıyorsam, bir bilen çıkmadı bugüne kadar. Kavaf Hanım’a danışma fırsatını ise henüz bulamadım.
 
Almanya’da Nazilerin bir çözümü vardı.
Yakalarına pembe yıldızlar takıyor, kırmızı yıldızlı komünistler ve sarı yıldızlı Yahudilerle birlikte eşcinselleri de toplama kamplarına tıkıp katlediyorlardı. Ama bunun tıbbî bir çözüm olduğu söylenemez.
 
Farklı cinsel tercihleri olan kişilerin köy meydanına toplanıp taşlanmaları da zaman zaman uygulanmış bir çözüm. Ama zaten hasta olan insanların taşlanma sonucu iyileşmeleri, ne yalan söyleyeyim, bana çok inandırıcı gelmiyor.
Kavaf Hanım’ın “Ben eşcinsel değilim” deme hakkı vardır. Hatta “Ben eşcinsellikten rahatsız oluyorum” deme hakkı da vardır. Ama temsil etmekle görevli olduğu insanlar ve hatta, emin olabiliriz ki, bir kısmı Denizli’de kendisine oy vermiş insanlar hakkında “hasta” ve “bozuk” ifadelerini kullanma hakkı yoktur.
 
Toplumda zaten hedef olarak gösterilen, dışlanan, şiddete maruz kalan bir kesim hakkında bu ifadeleri kullanma hakkı özellikle yoktur.
Ağzını açmadan önce en azından Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a danışsaymış. “Şu bir gerçek, Türkiye’de eşcinsellik yaşayanlarca zor bir şeydir. Ayrımcılık sebebi olabilir” demiş Akdağ. Bakan ya, temkinli konuşmuş. “Fena halde ayrımcılık sebebidir” dese daha doğru olurdu. Bir de, “Milletvekilleri ayrımcılık yapmamalıdır” demeliydi, dememiş.
 
Eşcinselliğin hastalık olduğu inancı, bu inancı hiç düşünmeden tekrarlayan Kavaf Hanım’a özgü değil elbet. Haddim olmayarak, bu inancın nereden kaynaklandığını anlatmaya çalışayım Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’mıza.
 
Aile kurumu, mevcut düzenin temel direklerinden biridir. “Böyle gelmiş, böyle gider” lafı ne kadar doğruysa, o kadar doğruluğunu en başta aile kurumuna borçludur.
 
Her çocuk resmî ideolojinin tek bir aracına maruz kalmadan, tek bir derse girmeden, tek bir TV programı izlemeden çok daha önce, toplumun tam da olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin değişmemesi gerektiğini ailesinden öğrenir. Atatürk’ün ulu önderliğini; Türk, doğru ve çalışkan (ve dolayısıyla mutlu) olduğumuzu; her Türkün asker doğduğunu; kadınların mutfakta, erkeklerin fabrikada çalıştığını; hep böyle olduğunu ve her zaman böyle kalacağını sıcak aile yuvalarımızda öğreniriz.
 
Aileyi tehdit eden her şey, mevcut düzeni tehdit eder.
Eşcinsellik bu nedenle hastalık, sapıklık olarak damgalanır, yok edilmeye çalışılır. Kavaf Hanım ve Recep Akdağ, bu nedenle en sağlıklı ilişkinin “tek eşli ve kadın erkek arasındaki ilişki” olduğunu zanneder.
 
 

Etiketler: insan hakları
İstihdam