15/08/2017 | Yazar: Ali Özbaş

Oysa aşk bu, sonsuza kadar kendiliğinden sürmez. Sevenler çaba gösterir. Sevenler birbirini anlamaya çalışır, birbirleri için fedakârlık yapmaya çalışır.

Oysa aşk bu, sonsuza kadar kendiliğinden sürmez. Sevenler çaba gösterir. Sevenler birbirini anlamaya çalışır, birbirleri için fedakârlık yapmaya çalışır.

Türkan Derya, İkinci Bahar dizisindeki yönetmenliğiyle bizleri mest etmiş –bu dizinin ilk bölümü Uğur Yücel tarafından yönetilmiş, Türkan Derya ise çoğu bölümün yönetmeni olsa da tüm bölümleri yönetmemiştir-, “Yeditepe İstanbul” dizisi ile başarısını kanıtlamış bir yönetmen. “Hırsız Polis” dizisi mükemmel ilk on üç bölümünün ardından gittikçe bozsa da başarısını devam ettirmiş bir yönetmendir. Yeni TV dizi dünyasında iyi olmanın uzun soluklu olmaya yetmediği gerçeğinden hareketle sonraki üretimlerinde başarılı olsa da sezonu tamamlayan dizilerde görmek mümkün olmadı diye biliyorum. Sanırım iyice değerlendirilip düşünülmesi gereken bir durum var, eski kırk beş dakikalık diziler de olsa, şimdilerin üç saate yakın dizileri de olsa dizi dünyası ile sinema dünyası farklı dinamikleri barındırır. Oyunculuk, sanat, görüntü, ses, ışık, senaryo, yönetmenlik vb. aynı ekipmanları, aynı emekçileri kullansa da bölümlerce sürecek bir hikâye ile doksan dakika civarındaki filmi bir tutmak mümkün müdür?

Dizilere baktığımızda çok kişili hikâyeleri başarıyla aktardığını görüyoruz. Dolayısıyla iki kişi üstüne kurulan bir romantik aşk filmi belki de tökezlemesinin en büyük sebebi. Kötü bir film değil neyse ki ama bu defa olmamış diyoruz ister istemez yönetmene, başarı hanene yazamayacağız ne yazık ki.

İki sanat fakültesi öğrencisinin gece gizlice girip çalıştıkları fakülte binalarında tanışmaları ile başlıyor. Aslı sinema bölümünde, Cem ise resim heykel bölümünde okumaktadır. İzmir’de geçen hikâye İzmir’de geçmesinin güzelliğini yaşatamıyor. Sanki filmin ilerleyen dakikalarında Eskişehir ve nihayetinde İstanbul’da geçecek olması gibi farklı bir şehirde olması için İzmir seçilmiş. Oysa genelde İstanbul ya da sahil kasabalarında geçen romantik filmlere karşı İzmir’de geçen film şehri de kullanmalı orda geçmesinin bir anlamı olmalıydı.

Aslı’nın babasının sevgilileri fark edip “damat”la tanışması, zor da olsa izin verdiği tatilde geçirdikleri kısa bir mutluluğun ardından kötü durumların gelmesi elbette kaçınılmaz olacaktır. Gece okula girdiği tespit edildiği için okuldan atılan Cem, mecburen başka bir okulda öğrenimini tamamlayıp diplomasını alabilmek için İzmir’i ve çok sevdiği Aslı’yı terk edecektir. Tatilde aralarında geçen konuşmada Cem’in alevi olduğunu söyleyip, “dilersen bırakabilirsin beni” demesi ile bu farklılıktan kaynaklı bir şeylerin olacağını sanmak gafletinde bulunuyoruz. Yine aynı konuşmada bu ülkede yaşamasının pek mümkün olmadığını, mutlaka yurt dışına çıkmak istediğini belirtir Cem. Günümüz gençliğinin hayali yurt dışında yaşamak olsa da bir aşk filminde “gidecem ben buralardan” diyen bir karakterin aşkı çok da geleceği olan bir aşk değildir zaten.

Eskişehir’de okuluna devam ederken, artık diplomasını alan Aslı artık onsuzluğa dayanamaz ve babasının “çıkar onun peşinden gidersen bir daha dönemezsin bu eve” restini de göze alarak Cem’in yanına gider. Cem okuluna gider, Aslı fast foodlarda çalışır, aşklarını yaşarlar. Ama aralarında kopuş başlar. Bir galeride sergi açacak olmasının mutluğu ile arkadaşlarıyla kutlama yapar Cem. Aslı’nın da kıskançlık yapacağı tutar ve gözüne kestirdiği bir kızla birlikte olmakla itham eder Cem’i. E oğlan da salak. Kabul edeceği tutar. Neyse kızımız hayata bakışının ve aldatılmayı kabul etmemenin mağrur duruşuyla bavulunu alıp İstanbul’a gider.

Film ya da dizi setlerinde çalışmaya başlamıştır Aslı. Bir gün yoluna çıkar Cem, ne kadar özlediğini, ne kadar sevdiğini söyler. Asla aldatmadığını, o gece fevri davrandığını, sebepsiz yere kavga ettiklerini, haksız yere ayrıldıklarını söyler af diler. Yeniden bir araya gelseler de açtığı sanat atölyesinin saldırıya uğraması ile ülkeyi terk eder Cem.

Film baştan itibaren geri dönüşlerle okul döneminde yaşananları aktarmaktadır. Günümüzde Aslı’nın uluslararası bir avukatla evli olduğunu, Cem’in yurt dışından büyük bir sanat olayı için İstanbul’a döndüğünü bilmekteyizdir.

Aşklarının büyük olduğunu, birbirlerini çok sevdiklerini, sevmekten asla vaz geçmediklerini, hâlâ sevdiklerini söyleyip durur çiftimiz. Oysa aşk bu, sonsuza kadar kendiliğinden sürmez. Sevenler çaba gösterir. Sevenler birbirini anlamaya çalışır, birbirleri için fedakârlık yapmaya çalışır. Seviyorum nokta. E niye biz beraber olamıyoruz soru işareti değildir aşk.

Aslı’nın babasının restine karşılık İzmir’deki evden çıkıp gitmesi dışında taraflardan hiçbir çaba göremiyoruz. Ha “ya arkadaş ne çabası, aşk dediğin çaba gerektiriyorsa ben yokum” da deme özgürlüğüne sahipsiniz.

Ali Özbaş'ın sinema yazılarının tamamına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam