04/09/2018 | Yazar: Umut Güven

Umut Güven, Amsterdam Pride izlenimlerini ve oradaki karşılaşmalarını yazdı.

Hayatımda ilk kez sokakta yürürken yalnız olmadığımı bu kadar yoğun hissettim, unutulmaz bir hafta geride kaldı.

Ağustos ayında Hollanda Dışişleri Bakanlığı ve birçok kurumun ortaklığında gerçekleşen Building Bridges* programı ile Amsterdam’a davet edildim. Hayalimin çok ötesinde bir özgürlük ve eşitlik anlayışı ile selamladı beni Amsterdam. Gökkuşağı bayrakları ile çevrelenmiş, eşsiz bir görüntü vardı dört bir yanımda.

Sokakta yürürken tepki görmemek, taciz edilmemek ve dışlanmamak bana çok yabancı duygular ne yazık ki. Burada bunun tam tersine tüm şehir bana kucak açıp, insanlar olabildiğine sıcaktı, ütopya gibi.

Dışişleri Bakanlığı, COC Netherlands, Uluslararası Af Örgütü ve Amsterdam Belediyesi ile ortak etkinliklerde yer aldım. Toplantılar aldık, Türkiye’den bahsettim. Türkiye’deki LGBTİ+ Haklarını tartıştık, kendi hikayemi paylaştım ve ilk kez bu denli özgürdüm konuşurken.

Fotoğraf: COC Netherlands

Türkiye koşullarında bir aktivistin hikayesi

Programın en heyecan verici kısmı uzun aylar hazırlık yaptığımız “Kalpten Hikayeler” kısmıydı. Amsterdam’a gitmeden önce kendi hikayemi anlatmak üzere aylarca konuşma koçu Deborah Abrahams ile hazırlıklar yaptık. İnanılmaz güzel bir kalabalığın önünde kendi aktivizmimi ve hikayemi anlatma fırsatım oldu.

Hollanda’dan Bakanların, uluslararası çalışmaları olan derneklerin ve birçok aktivistin katıldığı gecede Türkiye’nin ahvalini, Olağanüstü halde aktivizmi ve sonu gelmeyen LGBTİ+ yasaklarını tartıştık. Bir dayanışma ağı oluşturmak adına ilk adımları attık.

Belki de en etkilendiğimse, Zimbabwe, Tunus, Mısır’dan gelen aktivistlerin hikayemi dinledikten sonra yaptıkları geri dönüşlerdi. Sınırlar ve mesafeler, birilerince uygun görülmüş politikalar ve yetersizlikleri, diller ve dinler ne olursa olsun, öteki* ilan edilmenin dili her daim nefret, ismi ahlaktı, bunu gördüm.

“Aşkımı Tanrının gölgesinde değil, ışığında yaşıyorum!”

Haftanın teması din ve inançların LGBTİ+ kimliklerle olan ilişkisiydi. Müslüman, Yahudi, Hristiyan gibi çok çeşitli inançlara sahip LGBTİ+’lar ile birlikte çok keyifli atölyelerde bir araya geldik.

Çok katmanlı ayrımcılıkları ve toplumsal ikiyüzlülüğü en net fark edebildiğim ilham dolu yaşam hikayelerini dinledim. İnançlarından da, kendi cinsel kimliklerinden de ödün vermeyen cesur insanların mücadelelerine şahit oldum.

Orada Nadav ile tanıştım. Sohbet etme imkanı yakaladık. Nadav, inançlı bir Yahudi ve aynı zamanda gey. “Aşkımı Tanrı’nın gölgesinde değil, ışığında yaşıyorum; ayrımcı olan sizin zihniyetleriniz” cümleleriyle başlayan konuşması hâlâ aklımda. Din ve eşcinselliğin ilişkisini yeniden ve yeniden sorgulamamız gerektiğini sonuna kadar hissettim. Nadav, duymadığımız nice hikayelerin bir yansımasıydı sadece.

Bunlardan bağımsız olarak Onur Haftası’nın Amsterdam’daki coşkusunu tarif edebilmem imkansız. Tüm şehir göz alabildiğine renkli bir festival alanı gibi. Seminerlerden Kanal Geçidi’ne tüm etkinlikler özgürlüğün beden bulmuş bir haliydi, her anında ruhumun en derinlerine işledi.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam