27/05/2011 | Yazar: Samet Atasoy

Devrim bazen bir günde, bazen adım adım olur. Ama her zaman ekilmiş bir tohumun tomurcuğunda patlayan çiçek gibi görünür.

Devrim bazen bir günde, bazen adım adım olur. Ama her zaman ekilmiş bir tohumun tomurcuğunda patlayan çiçek gibi görünür. Ama devrimlerin en güzeli, gelecekte başka bir devrimle sevişeceğinin sözünü veren, bitmemiş devrimdir.
 
24 ve 25 Mayıs akşamı Ankara'da ODTÜ kampusunda çok güzel bir şey oldu. Nerede yaşadığını, ne zaman yaşadığını bilen bir grup insan, gençliklerini, yaşlılıklarını, meraklarını, sorularını birbirlerinden ve izleyenlerinden gizlemediler. Annesinin memesine hasret, çıplak, çaresiz bebekler gibi de oldular, Tanrıya iki çift lafı olan gençler de oldular, kendi hayatına dur diyememiş yetişkinler de oldular. Bunların hepsini bugün yaptılar, ama dün de yapmıştılar.
 
24 ve 25 Mayıs akşamı Ankara'da ODTÜ kampusunda herkesin aklına bir miras bırakıldı. Miras Müzikali, Zahter ekibi tarafından hazırlanmış, Emre Akın'ın yazıp yönettiği 2 perdelik bir müzikal. Bu müzikal, genç ancak deneyimli, aklında farklı dünyaları yaşayan yine de aynı toprağın kokusunu bilen bir grup tarafından sahneye koyuldu. Farklı işlere, okullara devam edenaşağı yukarı 70 kişilik bir gönüllü grubuydu bu. Hepsinin bu işe inandığı belliydi.

İstedikleri konuşmaktı, aynı dili konuşmak değildi dertleri, yalnızca konuşmak istiyordular. Birbirlerini tanımak da güzel olurdu, ortak geçmişleriyle açtıkları bir odada, farklılıklarını sevdiler.
 
Miras, karanlık ve ümitsiz bir hikâyeyi gözü kara bir ton ile kanı soğumamış, ümitli gençlerin yüksek sesleri ve özverili çalışmalarıyla anlatıyor. Eskiyeni nesilleri konuşuyor Miras, kendilerine bırakılan mirasın hepsini bir seferde yemek istemeyen, oturup hesabını yaparak yeni çocuklar büyütmek istediğini söylüyor.
 
Susturulmadığı belli olan bir ses ile Anadolu'nun aklını severek sahneye koyulan Miras Müzikali, sağduyulu ve tarafsız bir biçimde, doğal ve gerçekçi bir üslup ile Türkiye'de Kürt olmanın, Alevi olmanın, Sünni olmanın, Eşcinsel olmanın, Kadın olmanın, Erkek olmanın, Baba olmanın, Anne olmanın, Asker olmanın, Ölü olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışıyor. Bu hikâyenin anlatıldığı salondan, gururlu ve buruk gözyaşlarıyla çıkmak muhtemel.
 
Belki de bu çabanın gerçek önemini ilk temsillerinde anlamadık ancak bu müzikalin yarına ''Miras'' kalması belki Anadolu yarımadası için çok özel bir anlam ifade edecek. 

Gelecekte de bugünü ve dünü olduğu gibi korkmadan izlemek isteyen herkesin kesinlikle görmesi gereken bu müzikalin Türkiye'nin farklı şehirlerinde de gösterilmesi ile ilgili planları duymak (Eskişehir, İzmir, İstanbul gibi) büyük bir mutluluk. Hem Ankara'da tekrarını ve daha başka şehirlerde de Miras'ın yankılanmasını diliyorum.


Etiketler: kültür sanat
nefret