18/06/2018 | Yazar: Kerem Dikmen

2013’te “sapkınların derneği” ifadesini nefret söylemi olarak gören Anayasa Mahkemesinin Birinci Bölümünün aksine, Anayasa Mahkemesinin İkinci Bölümü, ifadenin bir nefret söylemi olmadığına oy birliği ile karar verdi.

Aslında başlığı “Mazlumun AİHM'i Varsa Yeni Akit'in AYM'si Var” diye atacaktım, olmadı, çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de son zamanlarda vermiş olduğu kararlarla, hareket noktasının siyasal gerilimler değil insan haklarının temel değerleri olduğuna dair on yıllara dayanan algının ortasına büyük bir soru işareti bıraktı.

Konumuz AİHM değil, bu yazı da konuya ilişkin son sözü söyleme niyetinde değil.

Geçtiğimiz günlerde, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar, gerekçeli kararın yayımlanmasının ardından herkesin dikkatini çekti. Haber, “sapkınların çatı örgütü Kaos GL” söz dizisindeki sapkın sözünün bir nefret söylemi olmadığına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararından bahsediyordu.

Karara dayanak olay dizisine göz atmakta fayda var.

Saç dökülmesine karşı şampuan üreten bir firma, reklam filminde Hitler'e yer verir, reklam aynı zamanda bir antisemitizm propagandasıdır. Bu reklam filmine karşı suç duyurusunda bulunulur, suç duyurusunda bulunanlardan biri de insan hakları savunucusu Av. Sinem Hun'dur. Sinem, aynı zamanda geçmişte Kaos GL adına da dava takibi yapmış aktif bir hak savunucusudur.

Ne var ki yapılan suç duyurusu takipsizlik kararı ile sonuçlanır, bu aslında antisemitizm propagandasına yargısal bir koruma sağladığı kadar bu tip yayımları cesaretlendirici bir etkiyi de tetiklemiştir. 

6 Kasım 2011'de Habervaktim isimli internet sitesinde takipsizlik kararı haberleştirilir, başlık “Siyonist uşakları yine teröre sarıldı”dır.

Antisemitizmin kazandığı “hukuk” zaferini haberleştiren internet sitesi, Yahudilik karşıtı propagandasının içine, homofobik nefretini iliştirmeyi ihmal etmez ve başvurucudan “Kaos GL isimli sapkınların derneğinin avukatlığını da yürüten” diyerek bir haberle birçok mesaj vermiş olur.

Tabi ki süreç yeni bir boyut kazanır ve internet sitesi hakkında bu defa nefret dili ile ilgili yeni bir hukuki süreç başlar. “Bu defa “sapkınların avukatı” ifadesidir yeni suç duyurusunun konusu. Savcılık, “Kaos GL isimli sapkınların derneğinin avukatlığını da yürüten” ifadesini haber ve ifade özgürlüğü sayar, takipsizlik kararı verir. Karara yapılan itiraz da kesin olarak reddedilince, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılır.

Adalet Bakanlığı, bireysel başvuruya yanıt verir. İlginçtir, Bakanlık, ifadenin nefret söylemi olmadığı iddiasında değildir. Hatta “gazetecilerin, insanların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan olgular isnat ettikleri takdirde bu iddialarını desteklemek için güvenilir delil sunmaları gerektiğini, gazetecilik etiğine uygun biçimde davranılarak doğru ve güvenilir bilgi vermek için iyi niyetli hareket etmeye yönelik ödev ve sorumluluklarının olduğunu” belirtmektedir. Sonuç olarak Bakanlık, bu çerçevede değerlendirme yapılmasını ve somut olayla ilgili olarak takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğunu” belirterek, dolaylı olarak da olsa, savcılık kararına sahip çıkmamıştır.

Anayasa Mahkemesi, başvuruyu “içeriği ve veriliş biçimi dikkate alındığında "sapkınlar" ifadesi toplumda yer alan belli bir kesimi ve derneği hedef almasına rağmen bu ifadeyle ilgili olarak hedef alınan dernek tarafından başvuruda bulunulmadığı” gerekçesiyle reddeder. Kararın devamında ise “başvurucu yönünden nefret suçu veya nefret söylemi niteliği taşımadığı”nı belirtir.

Aslında Anayasa Mahkemesi 2013 tarihli kararında şunu söylemiştir: Haberde bir nefret söylemi vardır fakat bir kişiye sapkınların avukatı dendiğinde, sapkınlar kelimesine yüklenen nefret ifadesinin muhatabı avukat değil, avukatlığını yaptığı her kimse odur. Dolayısıyla başvuru, ifadenin asıl muhatabı tarafından yapılmalıdır.

Karar oy birliği ile alınmamıştır. Karara bir üye muhalefet etmiştir ve şerhinde “esasen devletçe koruma altına alınması gereken bir grubun avukatlığını yapan başvurucunun kişilik hakları arasındaki adil ve demokratik toplum gereklerine uygun denge, başvurucu aleyhine bozulmuştur. Zira başvurucu, alelade bir suçluyu savunduğu için değil, aksine, nefret söylemine muhatap olan bir grubun avukatı olduğu için hakaret içerikli ifadelerin hedefi olmuştur.” şeklinde belirlemede bulunmuştur.

Yani günlük dile tercüme edersek Mahkeme, kararı ile “başvuruyu dernek yapsa kabul ederdik” derken, üyelerden biri “buna bile gerek yok” diyerek tarihi önemde ve kısmen pozitif bir karara imza atmıştır.

Peki sonrasında ne olur? Bu defa Kaos GL doğrudan suç duyurusunda bulunur, zira Anayasa Mahkemesinin kararı açıktır. Ancak savcılığın kararı da açıktır ve savcılık, “sapkınların derneği” ifadesinin AİHS koruması altında olduğunu tekrarlar. Süreç gene aynı şekilde gerçekleşir, takipsizlik kararına itiraz reddedilir, karar kesinleşir. Ve konu, bu defa Kaos GL tarafından Anayasa Mahkemesinin gündemine getirilir.

Ortalama bir mantıkla bakıldığında, “sapkınların çatı örgütü Kaos GL” ifadesini nefret söylemi olarak niteleyen bir Mahkemenin, bu yaklaşımının değişmesi için bir neden yoktur ve ikinci başvuruda ihlal kararı verilmesi beklenir.

Maalesef süreç bu şekilde gerçekleşmedi. Ve 2013'te “sapkınların derneği” ifadesini nefret söylemi olarak gören Anayasa Mahkemesinin Birinci Bölümünün aksine, Anayasa Mahkemesinin İkinci Bölümü, ifadenin bir nefret söylemi olmadığına oy birliği ile karar verdi.

Bu girişi uzun uzun yapmamızın nedeni, Anayasa Mahkemesinin geçtiğimiz günlerde verdiği kararın aslında kendisinden başka anlamlar ifade ettiğini göstermek ve olaylar dizisinin başına gitmekti. Tabi ki atılan başlık doğrudan Anayasa Mahkemesine gönderme yapsa da biliyoruz ki LGBTİ+ hakları konusunda dünyadaki trendi takip eden üyeler var ve cinsel yönelim temelindeki nefret söyleminin ırk, renk temelindeki nefret söylemi kadar ciddi olduğu konusu, birçok Anayasa Mahkemesi üyesinin kabulünde olan bir konu. Bu anlamda bölümler arasındaki farklılığa dikkat çekmek, haksızlığa dönük bir tespiti yaparken, başkalarına da haksızlık etmemek adına bir gereklilikti.

Somut kararda Anayasa Mahkemesinin ikinci bölümü, konunun hem usul boyutuna hem esas boyutuna ilişkin iki farklı yanlışa böylelikle imza atmış oldu. Bir sonraki yazı, bu yanlışın altını çizmeye çalışacak.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler:
nefret