19/05/2019 | Yazar: Kerem Dikmen

Ankara Valiliği LGTBİ+lara OHAL dönemini yansıtmaktadır.

Ankara Valiliği’nin 17 Kasım 2017 tarihli yasaklama kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından kesin olarak kaldırıldı. Kesin olarak diye belirtmemin nedeni bunun adli süreçte konunun kapandığı anlamına gelmesi.

Ne var ki Valilik bilindiği üzere 3 Ekim 2018 tarihli bir yazıyı, ODTÜ’te yapılması planlanan bir etkinlik üzerine rektörlüğe iletmiş, bu da kamuoyunda ikinci yasak kararı olarak adlandırılmıştı.

Sivil toplum, tedbir istemlerine çare olamayan Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutumsuzluk şeklinde kendini gösteren tutumlarını bir kenara koyup, bu ikinci yasağa karşı da dava açtı.

İkinci yasağa karşı açılan davada Valilik verdiği ilk savunmada, yasağı teyit etti ve nedenlerini belirterek davanın reddedilmesini istedi. Ankara İdare Mahkemesi ise bu ikinci davada, yasağın icrai niteliği olmadığını, icrai niteliği olmaması nedeniyle işlem vasfı da taşımadığını, olmayan bir idari işlemi de iptal etmeyeceğini söyledi esasında. Netice olarak dava hakkında incelenmeksizin red kararı verdi. Yani içeriğine girip hukuka uygunluk denetimi yapmaya gerek bile görmedi.

Bu görünürde davanın reddi olsa da içerik olarak kamuoyuna “bu yasak yokmuş gibi davranabilirsiniz” mesajıydı.

Tabi ki LGBTİ+ toplumunun beklentisi Mahkemenin esasa girerek hukuka aykırılığı tespit etmesiydi. Zira Mahkemeye göre üçüncü taraflar için etkisi olmayan, bu yönüyle idari işlem bile olmayan 3 Ekim 2018 tarihli yasak, üçüncü kişiler için açık şekilde sonuç üretiyor ve haklarını kısıtlıyordu.

Bu nedenle hemen ikinci davada verilen red kararı Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf edildi. Sanıyorum iş buradan sonra karmaşıklaşıyor.

Valilik, ilk kararı istinaf etmedi! Bu ilginç bir durumdu. Çünkü Mahkemelerin kararları gerekçelerinden bağımsız değildir, onunla bütündür. Yani davayı kazansanız dahi gerekçesi size göre hukuka aykırı ise ona itiraz etmelisiniz.

Anlaşılır kılmak açısından bir örnek vermek gerekirse, aldatılma nedeniyle açtığınız bir boşanma davasında Mahkeme davanızı kabul ederse ancak gerekçesinde akıl hastalığı nedeniyle boşanma gereklidir derse, sonuç kabul yönünde olsa bile gerekçe farklı bir şeyi söylediğinden böyle bir karara karşı üst mahkemeye başvurmanız gerekir.

İşte, ikinci yasak kararına karşı açılan davada, Mahkemenin, “bu yasak kararı üçüncü kişilerin menfaatini etkilemez, kurum içi yazışmadan ibarettir” gerekçesine Valilik itiraz etmedi!

Yani Valilik karara itiraz etmemek suretiyle 3 Ekim 2018 tarihli kararın yürürlükte olmadığını ifade etmiş oldu.

Bunun ardından konunun açıklığa kavuşturulması gerekiyordu ve bunu teminen hemen Valiliğe bilgi edinme başvurusu yapıldı. Valiliğe çok kısa olarak şu soruldu: “Ankara Valiliği tarafından, il sınırları içerisinde LGBTT-LGBTİ haklarına ilişkin sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi basın açıklaması, toplantı, gösteri yürüyüşü v.b. eylem/etkinliklerin yasak olup olmadığına ilişkin bilgi verilmesi, yasaksa bu yasaklama kararının tarih ve sayısının bildirilmesi”. Valilik tarafından verilen yanıt, yukarıda anlattığımız tutuma uygundu. Valilik aynen şöyle yanıt verdi bu bilgi edinme başvurusuna: ”konu ile ilgili olarak yapılan incelemede; Her başvuru kendi içinde değerlendirilmektedir.”. Yani Valilik ikinci kez Ankara ilinde genel bir yasaklama kararı yok dedi.

Ondan sonra olanlar malum. Valiliğin “artık yok” dediği yasak kararı ODTÜ Rektörlüğü tarafından gerekçe gösterilerek, barışçıl toplanma özgürlüğünü kullanan ODTÜ öğrencilerine polis saldırısı gerçekleşti. Yasak özel miydi genel miydi belirsizliği sürdürülürken bu de Ankara Valiliği, Ankara Barosunun adliye önünde yapmak istediği basın açıklamasını 3 Ekim 2018 tarihli kararı gerekçe göstererek yasakladı.

Ankara Valiliğinin bu tutarsızlığı, açıktır ki en baskıcı dönemlerinde bile istikrar ve devamlılığa vurgu yapan devlet geleneğine uygun değildir. Hoş, o istikrar döneminde bile devlet kurumları homofobinin ideolojik üretim merkezleriydi.

Verili durum farklı.

Bugün ODTÜ’ye başka bir şey diyen, Mahkemenin “bu yasak bile değil” kararını istinaf etmeyen, bilgi edinme başvurusuna “böyle bir yasak yok” diye yanıt veren, Ankara Barosuna ise “bu yasak nedeniyle basın açıklamasını yapamazsın” diyen aynı Valilik!

Evet, Ankara’da fiziki olarak tek bir Valilik olduğu kesin. Ancak bu fiziksel bütünlük söylemsel bütünlüğe yeterince yansıtılamıyor ki havanın değişimine göre yanıtları değişen bir Valilik var.

Sonuç, Ankara Valiliği LGTBİ+lara OHAL dönemini yansıtmaktadır. OHAL kalkmış değildir. Ve Valilik “OHAL döneminde bile genel yasak kararı veremezsin” diyen Bölge İdare Mahkemesi kararına uymamaktadır.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam