28/05/2014 | Yazar: Gözde Demirbilek

kuruluşlar topluluklar yetmiyor, mahallesel de örgütlenelim.

"meraba biraz, erikler olmuş, kuşlarım öyle güzel ki"
yıldız tilbe
 
izmir’de öldüren sıcakların içinden insanın balkonda otursa mı içeride otursa mı bilemediği en sonunda bacağını kolunu duvara yaslayıp serinlemeye çalıştığı bi günden sesleniyorum. bir süredir güne ferhunde olarak uyanıyorum ve leyla’nın pembe montlu hali olarak devam ediyorum. aşkın içinde aşk var’ı söylerken ara geçişteki "canım canım canım" kısmını da söyleyenlere özellikle merhaba. aynı insanlar (şayet dinliyorlarsa) birsen tezer söylerken de malum şarkının "heyecanlandım sizin yüzünüzden" kısmını da söylüyorlardır mutlaka. zaten kuvvetle ihtimal o insanlar şarkının adının ne tuhaf olarak değişmesini de kaldıramamıştırlar. neyse, boşverelim şimdi bunları. bundan sonraki 3 paragraf "ankara+dönmek" üzerine kombinasyonel(?) kurulmuştur, dikkat.
 
ankara’dan döndüğümden beri tavan yapmış kaos gl milliyetçiliğimi dizginleyemiyorum. insanın etnik milliyetçiliği olmayınca böyle böyle milliyetçilikleri doğuyor. "bana bak sus dedim, kaos gl’ci hareket engellenemez" diye dolaşmaya başlamam yakındır. umut sarıkaya karikatürlerine kaosglöven karakteri olarak girmeme ramak kaldı çünkü panomdan da görüleceği gibi. 
 
ve ankara’dan dönerken bir kez daha anladım ki "din kitlelerin afyonudur" sözünü en çok afyon halkı ciddiye almış. maalesef bayağı almışlar 15 dakikalık otobüs molasında bile buram buram fark ediyorsun o ciddiye almışlığı sen. asıl ml’yi hak eden afyondur bu bağlamda. afyon/ml kurulsun ve hep birlikte rahat edelim. önemli olan niyet değil miydi sonuçta? kim inkar edebilir afyonun istese özerklik ilan edebilecek bir islam ülkesi olabileceğini elbette konya’yla birlikte.
 
döndük, anlamam bayağı zor oldu ama döndük. (dönmüş bulunduk ya da belki)
 
ama ankara’dan döndüğümün farkına haftasonuna girmeden vardım. cuma günü gece evde ne yapacağımızı bilmediğimiz sert kartonlardan ne yapsak diye kafa patlattık. ben ve benim gibiler evde işe yaramayan kutuları ıvırları zıvırları bi şeye çeviremediği zaman büyük sıkıntılara girerler. ona o an bi görev vermek isterler. bu da bu çeşit bi obsesyon işte. ve stencil’de kararlandık. ama önce anlatmam gereken hikaye 3 ay önce ne yaptığımıza dair. kızılay’ın yine ultra homofobik zamanlarıydı, özkanlar migros’un orada bi kızılay yardım kutusu vardı. üzerine de "içine çöp atmayın -kızılay" yazmışlar,  o gece yazının altına "homofobi yapmayın - özkanlar lgbti" yazarak kendimizce ayaküstü mahallesel örgütlenmeleri başlatmıştık. 3 kişiydik, saniyelerle kurmuştuk, olsundu. sonrası işte bundan 4 gece önce benim "e madem mahalleye yapıyoruz, evka-4 lgbti olsun" dememle geldi. gece saat 4 sularında evden çıkıp pazar yeri duvarlarına stencil’i bastım. mahalleliye pazar yeri duvarlarına olmayan topluluk yazılaması yaparak noluyo                                                                                       dedirtmek için sabahın 4’ünde yapılmış güzel bi can                                                                                               sıkılmasıydı. 
 
kuruluşlar topluluklar yetmiyor, mahallesel de örgütlenelim. hani en getto bizdik asuman? mahallelerimizi biz özgürleştireceğiz. mücadele edersek.
 
yazılamaların öneminden bu denli bahsetmişken bu yazıyı, adana/seyhan’a bıraktığım o muhteşem armağanla bitirmek istiyorum. 
 
ya ne sandınızdı? 

kalın hoşça. 


Etiketler:
İstihdam