08/06/2009 | Yazar: Kaos GL

Birçok gey ve lezbiyen genç bu cümleyi kolay kolay kuramazken çocuklarının eşcinselliğini kabullenmekte zorlanmayan aileler de var.

Birçok gey ve lezbiyen genç bu cümleyi kolay kolay kuramazken çocuklarının eşcinselliğini kabullenmekte zorlanmayan aileler de var. Ayça Örer, anne Gülseren ve oğlu Can ile görüştü.

Lambda Eşcinsel Aile Grubu’na nasıl dâhil oldunuz?
Ben Gülseren. 54 yaşındayım. Lambdaİstanbul’da Semra anneyle tanıştıktan sonra böyle bir şeye ihtiyaç duyduk. Aile el kitabı hazırlanıyordu, biz de ona ufak katkılarda bulunduk. Sonra bize bir aile daha katıldı. Amacımız LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel)?bireylerin ailelere açılmasından sonra ailelerin hislerini, deneyimlerini paylaşmak, onlara destek olmak. Çocuklarımızın mücadelesinde arkalarında olmak için çalışıyoruz. Haftada bir Amargi’de veya başka bir ailenin evinde oturup konuşuyoruz. Ayda bir yemek yapıyoruz çocuklarımızla, çocuklarımızın cinsel kimliğini bilen herhangi bir akrabasıyla bir araya geliyoruz. CETAD (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği) Başkanı Nesrin Yetkin’le konuşup onlardan yardım istedik. Onlar da çok sıcak baktılar, gönüllü psikiyatrlarla birlikte ailelerle her ayın ilk perşembesi bir bilgilendirme toplantısı yapıyoruz. Her an yeni aileler katılıyor. Şu an otuza yaklaştık. Bu çok sevindirici. Bir de listag.wordpress.com diye bir blogumuz var. Lambda Eşcinsel Danışma Hattı (212) 244 57 62’den bize ulaşan aileler var.

İstanbul dışından aileler var mı?

Çok yeni. Mesela Almanya’dan ulaşanlar var. İngiltere’den var. İzmir, Ankara yok. Şimdiki hedefimiz bunu daha Türkiye çapında yaygınlaştırmak. Ankara’daki Homofobi Karşıtı Buluşmaya da gitti aileler.

Lambdaİstanbul’a Can’ın size açılmasından sonra mı ulaştınız?

Çocuğumun bir arkadaşının annesinin benimle tanışmak istemesiyle ulaştım. Bir kafede buluştuk, baktık ki aynı şeyleri konuşuyoruz, kalktık Lambdaİstanbul’a gittik. Bize sonradan katılan Eda anne bizi buldu. O bir trans annesi. Yardım istemek için geldi. Biz üç anne ve Lambdaİstanbul’dan gönüllü arkadaşlarla başladık. Geçen sene bir aile toplantısına davet edildik Floransa’ya. O bizim çok ufkumuzu açtı. Avrupa’da da ailelerin durumunun bizden farklı olmadığını gördük. Ayın 27’sinde Pera Müzesi’nde Aile Belgeseli’nin yönetmeni ve oyuncuları İtalya’dan gelecek, onlarla buluşma bizim için çok heyecanlı.

Çocuğu gelip ‘Ben eşcinselim’ diyen bir aile ne yaşar?

Çocuğu açıldıktan sonra insan genelde önce bir şok yaşıyor. Sonra korku, ‘Başına bir şeyler gelir’ kaygısı ve koruma eğilimi, ondan sonra bu konuda bilgilenme, sonra kabullenme. Bu süreçlerde insan çocuğuna yanlış davranabiliyor, kendini suçluyor, onu suçluyor. Bazı anne ve babalar ‘Biz nerede hata yaptık’ diyorlar. ‘Çocuğum mu bir hata yaptı’ diye de soruluyor. Anne baba birbirini suçlayabiliyor. Arkasından el âlem ne der, ailedeki diğer bireyler ne der, komşu ne der diye düşünmeye başlıyor. Toplum kadınla erkeğin evlenmesine, çocuk yapmasına alıştığı için, eşcinsel bireyler kötü diye düşünüyor. Ben ‘Nasıl destek olurum’ diye düşündüm. Ama genelde böyle yaşanmıyor. Çocuk söyleyene kadar yok sayılıyor. Söyledikten sonra da yok sayılıyor.

Can’ın eşcinsel olduğunu öğrenene kadar toplumdaki dışlamanın farkında mıydınız?
Her zaman görüyordum, farkındaydım. Ben ve Can çok şanslıyız. Biz yaşamadık ama yaşayanlar çok. Mutlu bir çocukluk ve mutlu bir ergenlik yaşadı Can. Bir trans çocuğumuz vardı, ailesi okuldan almak zorunda kaldı. Aslında Can’da da Lise 1’de ufak çaplı bir şey olmuştu. O da onu çok dert etmedi.

Nasıl açıldı size?
Ergenlikte Can’da farklılıklar olduğundan daha emin oldum. Onun daha çok bilgisayara, telefona yöneldiğini hissettim. Bizle hiçbir şey paylaşmıyordu. Psikiyatra gittik. Gittiğimiz psikiyatr da, ‘Çok güzel bir çocuk yetiştirmişsiniz, özgüveni var, sosyal bir çocuk, yalnız maço özellikleri yok’ dedi.

Can:
Orada ‘Ben geyim, şöyleyim böyleyim’ demedim. Aslında uzun zamandır farkındaydım ama orada söylemedim.

Gülseren:
Biz doğru bir psikiyatra gitmiştik. Piyasa cinsel eğitim almamış, homofobik psikiyatrla dolu. Son tanıştığımız bir ailenin çocuğuna elektro şoktan okunmuş suya kadar her şeyi yapmışlar. Çocuğun psikolojisi berbat olmuş. ‘Ailem benden utanıyor’ diye düşünüyor. ‘Değişeceksin üzülme’ demek bile yeterince üzücü.

Siz kabullenme sürecini nasıl yaşadınız?
Hemen kabullendim.

Can:
Aslında annem bana açıldı. Ben bir gün onu Lambdaİstanbul’a çağırdım. Benim gidip geldiğimi biliyordu. Baktım annem gelmeye başlamış.

Türkiye’de erkek çocuğu sahibi olmak çoğu aile için çok önemli. Siz bundan etkilenmediniz mi??
Benim hiç öyle şeylerim olmadı. Toplumun dayattığı şeylerden kendim de hoşlanmam. Mesela evlenirken gelinlik giymedim. Sünnet töreni yapmadık. Gençken bir kadın haklarını savunurdum zaten.  Biz çok istedik Can’ı. 33 yaşında anne oldum. Eşim dört sene kadar içeride kaldı, içeride evlendik. Geldikten sonra üç sene çocuk yapmadık, sonra çok istedik. Mutlu bir hamilelik geçirdim.

Hiç sarsıntı yaşamadınız mı?
Ben o açıdan kötü bir örneğim. Ama çoğu aile böyle değil. Bir annede çocuğunun asker olması, evlenmesi, erkek çocuk özlemi vardı. Bu konuda üzülen anne çok. ‘Nerede yanlış yaptım da benim oğlum böyle oldu’ diye kendini suçlayan anne çok.

Dışarıdan bakılınca yaşadığınız ortam bir fanus gibi. Toplumda çok önyargıyla karşılaşıyorsunuz...
Ne kadar çok insan doğru bilgilenir ve bunu konuşursa o kadar iyi diye düşünüyorum. Almanya toplantısında tekerlekli sandalyeli bir anneyle tanıştım. ‘Ne kadar güzel çok şeyi halletmişsiniz’ dedim, ‘Öyle demeyin 15 sene önce biz de böyle şeyler olacağını hayal edemezdik’ dedi. Tekerlekli sandalyelere de düşsek, devam edeceğiz diye düşünüyorum. Annelerin yaşadığı en büyük kaygı ‘Hayatı nasıl olacak’ kaygısı. Bir dolu ebeveyn çocuklarını okuldan aldı, akşam okullarına, açık liselere verdi. Aile grubumuzda bir çocuk gelmişti, en istediği okulda okuduğunu, iyi bir görevde olduğunu, eşcinselliğinin bilinmesi halinde bu işi kaybedeceğini söyledi. ‘Çok zor bir şey sürekli bir erkek muhabbetinin içinde olmak ama onunla yaşamak zorundayım’ dedi.

Eşcinsel cinayetleri de çok yaşanıyor. Eşcinsellere yönelik şiddet korkutucu değil mi?

Can: 29 Mart seçimlerinden sonra Beyoğlu’nda karşıdan gelirken bir adam bana saldırdı.
Bir anda. Ermeni Lisesi’nin önünde. Dudaklarım patladı, dişlerim yerinden oynadı, sağ kürek kemiğim incindi. Şiddet yaşadım ama bunu homofobiye yormadım.

Gülseren:
Beyoğlu’na çıkıyor, barlara gidiyor, korku hep oluyor. Bir de homofobi çok yaygın. Kendilerini korumalarını önermekten başka bir şey yapamıyorum.

‘Sana kız mı yok’ diyene ‘Zor beğenirim’ diyorum

Aileye açılma sürecinde insan neler hissediyor?

Can: Annemin farkında olup olmadığını bilmiyordum. Lambdaİstanbul’a çağırdığım zaman geldi. Kenara çekip bambaşka bir şeymiş gibi söylememek gerektiğini düşünüyorum. Öyle söyleyince bambaşka bir şey algılanıyor. Bence her anne baba hissediyor ama illa çocuğundan duyması gerekiyor. Ama ben açılmadım anneme. Lambdaİstanbul’a gittikten sonra bir konuşma yaptık.

Ailelerin karşılaştığı baskılarla çocuklarınki farklı değil mi??Mesela okulda çocuklar çok acımasız şakalar yapabilir...
İllaki yaşadım ama dert etmedim. ‘Okul bitecek buradan kurtulacağım’ diye düşündüm. Bir de sonuçta bir eşcinsel kendini gösterecek ne yapabilir? Travesti, transseksüel olmadıkça görünürlük olmuyor. Lise sonda bir arkadaşım olmuştu, onunla çok şey paylaşmıştık. Birbirimize direkt açılmamıştık ama anlamıştık. Birbirimize destek olduk o dönemde. Mahalledeki arkadaşlarım bile bilmezken o bilirdi. O bile çok büyük bir şeydi benim için.

Kendini kabul ettirme eğilimi
kız arkadaş bulma gibi kaçışlar olmuyor mu?
Arkadaşım denemişti. Ailesi çok baskıcıydı. Psikiyatra götürdüler, hormon kullandılar. Tabii bir işe yaramadı. Üniversitede bir kız arkadaşım oldu ama ispat isteğiyle değildi. ‘Sana kız mı yok, doğru kadını görmedin, üzülme geçer, değişirsin zamanla, bu da bir dönem’ diyenler oldu. Soranlara ‘Ben zor beğeniyorum’ diyordum. Çünkü yüzde yüz gey, yüzde yüz lezbiyen, yüzde yüz heteroseksüelliğe inanmıyorum. Zaten biyolojik bir kadınla ilişkim olduktan sonra aslında hepsinin ne kadar birbirinin içinde olduğunu gördüm.

İlk aşk ne zaman?

17 yaşında. Ben o dönemin insanı çok beslediğine inanıyorum. Benimki uzun sürdü, üzüldüm ama sonrasını düşündüğüm zaman o olmasaydı çok daha çocuk kalabilirdim. Âşık olduğum insan da buna karşılık veren bir insandı, heteroseksüel birine âşık olmadım.

"Evcilik oynayan her erkek eşcinsel olmaz"

LGBTT bireylerin hasta olduğunu düşünen görüş yaygın. Eşcinsel hakem tartışması da buradan çıktı. Siz nasıl cam duvarlarla karşılaşmadınız?

Karşılaşan çok aile var. O sorunlar daha ziyade travestiler, transseksüeller için geçerli. Burada en önemli şey ailenin çocuğuna sahip çıkması. Tanıdığımız bir trans annesi, o kendi ailesinin, çocukluğunun geçtiği mahallede oturuyor. Annesinin desteğiyle bir gün önce bakkalın, manavın önünden erkek geçen çocuk ertesi gün kız çocuğu olarak geçti. Ama anne o kadar sağlam durdu ki arkasında kabullenmek zorunda kaldılar. Babası hekim olduğu halde çocuğunu kabul etmedi.

Babalar bu çalışmanın neresinde?

Babalar daha zor kabulleniyor gibi ama bizim LİSTAG grubunda iki baba bir dede var. Hem de bir trans dedesi. Kızı ona durumu açıkladığında, ‘Tamam kızım’ deyip destek veren bir dede. Babalar arasında eşinden önce fark edip ona destek olanlar var. Tabii ki daha azınlıkta.

Erkekler bu konuda kadınları suçlamıyor mu?

Tabii, tabii. O hepimizde yaşandı ilk başta. Biz de yaşadık çok hafif dozda olsa bile. Ama kadınların çocuklarının üzerine düşmesi çocuğun eşcinsel olması için yeterli neden değil. Yoksa babası ölen, çok kız kardeşle yaşayan çocuklar eşcinsel olurdu. Aynı yumurta ikizlerinden biri eşcinsel biri heteroseksüel olabilir. Bizim babamız da başlangıçta çok kısa olsa da, suçladı ve görmezlikten geldi, kabullenme sürecinde biraz yok sayma yaşandı. Can’la ilk konuştuğum zaman, ‘Benim konuşmama gerek yok’ diye kaçamak bir yanıt verdi. Ama toplantılarımıza katılıyor. Evimize Can’ın bütün arkadaşları geliyor. Onun için özel olan insanlar da geliyor. Mesela Can çocukken arabalarla çok oynardı ama evcilik de oynardı. Çok sosyaldi. Taklidi çok severdi. O yüzden bana hiç garip gelmemişti çocuğumun evcilik oynaması.

Ailesinde şiddet görenler olmuyor mu?

Gelen aileler içinde kardeş tehdidi vardı. ‘Öldürürüm’ diyordu. Polisti. Anne baba kabul etmiş, ‘Bu da bizim çocuğumuz’ diyor fakat ağabey ‘Benim olduğum yere gelmeyecek’ diye tehdit savuruyor. Bir de çocuk aileye ‘Ben eşcinselim’ dediğinde ‘Demek kadın gibi olacak’ düşüncesi kafalarında canlanıyor. Seks işçiliği yapacak, başına kötü şeyler gelecek diye düşünüyorlar.

Aileye açılmak çocuk için de travma yaratabilir. En son hakem meselesinde çocuk ailesinden önce Türkiye’ye açıldı.
Bence önce aileye açılmaları önemli. Bütün medyaya açılıp sonradan ailenin duymasından kötü bir şey olamaz. Önce yakınlarının duyması lazım.

"Çocuğunu ezdirmeyen köylü anneler var"

İnsanın ‘Keşke çocuğum eşcinsel olmasaydı’ diye sorduğu olmuyor mu?

Çok var ama bizim LİSTAG grubu içindeki aileler genelde bunu halletti. CETAD’la yaptığımız aylık toplantılar çok anlamlı. Burada aileler cinselliği konuşuyor. Her türlü soruyu sorup, doğru bilgileri alıyorlar. Çünkü bazı ailelerde ilk his, kayıp hissi. Aslında biz anne babalar çocuklarımızı koruyalım derken, o sınırları aşıp onların özel alanlarına çok daha fazla giriyoruz. Özellikle açıldıktan sonra çocuklarımız daha tedirgin oluyoruz.

Sizin kabullenmeniz bu konuda sıradışı bir örnek değil mi? Bazı ailelerde erkeklerin yemek yapması bile mesele olabilir.

Bazı öyle anneler var ki köyde yaşıyor ama çocuğunun arkasında duruyor. ‘Çoğunuz gizli yapıyorsunuz bu işi, benim çocuğum o kadar dürüst ki bana söyledi’ diyor. Annenin sevgisi çünkü koşulsuz bir sevgiye dayanıyor.


Etiketler: insan hakları, aile
nefret