17/05/2009 | Yazar: Fatma Hacıoğlu

Gecenin 3’ünde kendimi şaşırtır şekilde ayaktayım ve yazasım geldi.

Gecenin 3’ünde kendimi şaşırtır şekilde ayaktayım ve yazasım geldi. Sebebi ne olursa olsun gayet sinir bozucu bir tembellik akımı yaşıyorum, uykuya doyamadığım gibi, sürekli bir yorgunluk ve tembellik halindeyim. Neyse ki yazımı yetiştirebiliyorum.

Yazıyı okuduğunuzda yürüyüş çoktan geçmiş olabilir ama yürüyüş öncesi heyecanımın bir yerlerda kayıt altında olmasını istiyorum. 17 Mayıs Yürüyüşü için heyecanlıyım. Bugün itibariyle, iki defa Homofobiye Karşı Yürüyüşte bulunmuş olacağım (yazması bile garip ama anlaşılır gibi geliyor), ilki geçen yıl Meksika’da Dünya AIDS Konferansından önce gerçekleşen yürüyüştü.

Konferans için orada bulunan insanların da katıldığı, gerçekten rengârenk geçen bir yürüyüştü. Sayı binleri bulunca dünyanın her yerinden medyanın ilgisini çekmeyi de başarmıştık. Kullandılar mı bilmem ama bir yerlere röportaj bile vermiştim. Keşke her gün yürüsek diye bitirdiğimiz, tadı damağımızda kalan bir yürüyüş olmuştu. Umarım bugünkü ki yürüyüş de böyle olacak, rengârenk, sıcacık, tadını damağımızda bırakan türden.
 
Mum dibini aydınlatamaz denir ya, ben de yaptığım iş, savunduğum şeyler için aynı şekilde düşünüyorum. Kendimi çok da aydınlık birşey gibi düşünmesem de, çevremdekileri değiştirme gücüme baktığımda aynen böyle hissediyorum. Bir eğitime çıktığımda, siteye gelen bir soruya yanıt verirken, yeni tanıştığım birine derdimi anlatırken daha çok önyargıyı değiştiriyormuşum gibi geliyor.
 
Ya en yakımdaki arkadaşlarım kaya gibi kırılması zor önyargılara sahip ya da ben başarısızım. Yoksa yakınımdakilerden çok mu şey bekliyorum? Örneğin ben, arkadaşlarımın yaptığı iş, sevdiği şeyler hakkında öğrenmeyi severim. Benim için de aynısı geçerli olsun istiyorum; cinsel sağlık, üreme sağlığı hakları hakkında biraz da olsun okumaya başlasınlar istiyorum, diliyorum, umuyorum.
 
Bu alanda çalışmak o kadar garip ki, eve iş götürmemek gibi bir ihtimaliniz yok. Yaptığınız herşey sizi rüyanızda bile takip ediyor. İşte ben, en azından yakın arkadaşlarımla başka konular hakkında konuşmayı beklerken, zaman zaman, kendimi 1 satır bile okumadığı halde yıllardır aynı konuyu aynı şekilde tartışmaya çalışan insanlarla tartışırken bulunca üzülüyorum/kızıyorum/hayal kırıklığına uğruyorum/yoruluyorum.
 
Size, dünyada ve Türkiye’de gençler ile cinsel sağlık ve üreme sağlığı nasıl konuşulur, neler konuşulur hakkında saatlerce konuşabilirim, başarı öyküleri anlatabilirim ama benim yakın çevrem hakkında değişim yaratmam konusunda gerçekten yardıma ihtiyacım varmış gibi hissediyorum kendimi.

Konumuzla ne alakası var diye düşünmeyin, adı geçen tartışma eşcinsellik üzerinden gelişmişti. Aslında gelişemedi de, neyse. Başka bir platformda yaşadığım örnek ise yeni bir teknoloji ile ilgiliydi.
 
Erkekler için doğum kontrol iğnesi yolda[1]. Muhteşem bir haber bence. Bunca zamandır, kadın bedeni ile ortak anılan doğum kontrol teknolojisinin, erkekler için de kapsamlı olmaya başlaması beni çook mutlu etti. Erkeğin biyolojik durum durumu nedeniyle ancak kondom ve vazektomi olur başka da olmaz diyenlere, İSTEYİNCE OLUYORMUŞ diye haykırasım geliyor. İşte bu heyecanla, haberi ilk okuduğumda facebook iletime de yazmıştım. Gelen yorumların bazıları ki genellikle yakınlarımdan gelmişti, beni yukarıda söylediğim hezeyana uğrattı. Neymiş efendim, onu kullanacak erkeği nerede bulacakmışız?
 
Peki, istenmeyen gebelikleri önlemenin yani doğum kontrolünün mantığı nedir, sperm ve yumurtanın birleşmesini önlemek değil mi? Eee bundan sonra spermi önleyelim, fena mı? Bence süper. Kadınların artık yepyeni, bomba gibi alternatifi olacak. Şu anda deneme aşamasında olan iğneler ne zaman piyasaya düşer ve ne zaman ülkemize gelir bilemeyiz ama ben, ihtimalin gerçekleşmeye başladığını gördüğümden, bu aracın elimize ulaşacağı günün de çok uzak olmadığını biliyorum.
 
Herneyse, bana ‘erkekler nasıl kullanır ki bunu’ diyen erkeklere aşı çıktığında grip iğnesi diyerek korsan olarak doğum kontrol iğnesi yapmayı/yaptırtmayı planlıyorum.

Kıssadan hisse, ben Meksika’da homofobi karşıtı yürüyüşlere katılıp televizyonlara demeç verebiliyorum, homofobi karşıtı sloganlar atıp, insanlara ayrımcılık anlatabiliyorum ama kendi gerçekliğime döndüğümde arkadaşlarımın heteroseksüellikle ilgili bağnazlıklarına birşey yapamıyorum.
 
İşte o nedenle bugünkü yürüyüş için çok heyecanlıyım. Belki sen ya da yürüyüşte olan başka biri öyle bir demeç verir ya da slogan atarsın ki benim arkadaşlarım nihayet okumaya ve kalıpların dışında düşünmeye başlar. 


Etiketler:
nefret