31/08/2009 | Yazar: Remzi Altunpolat

‘Eğitim emekçilerinin sorunlarına samimi bir yaklaşım, tam da ataması yapılmayan öğretmenlerin dillendirdikleri gibi, başta ücretli ve güvencesiz tüm istihdam biçimlerinin kaldırılması ve öğretme

‘Eğitim emekçilerinin sorunlarına samimi bir yaklaşım, tam da ataması yapılmayan öğretmenlerin dillendirdikleri gibi, başta ücretli ve güvencesiz tüm istihdam biçimlerinin kaldırılması ve öğretmen açıklarının bir an önce güvenceli-kadrolu istihdam biçimleriyle kapatılmasıyla mümkün kılınabilir.’
 
Eğitimde Esnek İstihdamı Kurumsallaştırmak: Ataması Yapılmayan Öğretmenler...
Küreselleşme sürecinde sermaye birikiminin ve üretimin değişmesine paralel olarak kapitalizm kendisini yeniden yapılandırmış, düzenleme rejimleri dönüşüme uğramıştır. ‘esneklik’ olgusunu gündeme getiren bu süreç, istihdam ilişkilerinde ‘esnek istihdam’olarak yansımasını bulmuştur. Esnek istihdam; esnek bir personel rejiminde, istihdam edilenlerin üretim sürecinde bulundukları konumların dışında daha başka işleri de yapabilmesi anlamına gelmektedir.
 
Türkiye, ulusal ve uluslararası sermayenin talepleri doğrultusunda hazırlanan ‘24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları’nın yaşama geçirilmesini sağlayan 12 Eylül askeri rejiminden bugüne kadar uygulanan politikalarla küresel kapitalizme eklemlenmiştir. Bu politikaların en kararlı savunucusu olan AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti ‘kamuda reform’ söylemi altında hukuki mevzuatı değiştirerek idareyi/kamu yönetimini yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Bu sürecin sacayaklarından biri de kamu personel rejiminin ve buna bağlı olarak kamuda istihdam biçimlerinin değişikliğe uğratılmasıdır. Kamu personel rejiminde gerçekleştirilecek dönüşüm, kamu personelinin sayısının azaltılması,  esnek istihdam ve kamu personelinin idare hukuku/ kamu hukuku kapsamında statü hukukuna tabi olmaktan çıkartılarak sözleşmeler hukuku formuna geçiş gibi düzenlemeleri içermektedir. Daha önce kamusal bir hizmet olarak tanımlanan eğitim de söz konusu sürecin dışında kalamamış, giderek artan ölçüde ticarileşerek piyasa mekanizmasına dâhil olmuş, eğitim çalışanlarının istihdam biçimleri farklılaşmıştır. Eğitim çalışanlarının sosyal refah devleti döneminde elde ettiği haklar tırpanlanmakta, iş güvencesinden yoksun olarak çalışmaya mahkûm edilmektedir.
 
Kamu kurumları arasında en fazla sayıda emekçinin istihdam edildiği kurumlardan biri olarak Milli Eğitim Bakanlığı, başta öğretmenler olmak üzere eğitim emekçilerini giderek farklılaşan istihdam biçimlerine tabi kılmaktadır. Bu istihdam biçimlerine bakıldığında karşımıza kadrolu öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, vekil öğretmenler, ek ders ücret karşılığı görevlendirilen öğretmenler ve kadrosuz usta öğreticiler gibi farklı adlar altında farklı rejimlere bağlanmış eğitim iş görenleri çıkmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kadrolu öğretmen istihdam etmek yerine daha fazla sayıda sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen ve usta öğretici istihdam etmesi; temizlik, güvenlik gibi diğer hizmetleri taşeron firmalara devretmesi; iş güvencesi ve iş tanımı, çalışma süreleri, ücret eşitliği, sigortalılık gibi çalışma koşullarının değiştirilmesi esnek istihdam uygulamalarına geçildiğinin göstergesidir. Aynı işi yapmalarına rağmen kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, vekil öğretmen, ücretli öğretmen ve usta öğreticilerin ücretlerinin birbirinden farklı olması, kadrolu öğretmen dışındaki kategorilerin iş güvencelerinin olmaması bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Kadrolu öğretmenler açısından belli bir saat çalışma süresini doldurmayan öğretmenlere kendi alanları dışında ders yükü konulması, bu uygulamanın sözleşmeli ve ücretli öğretmenleri kapsayacak biçimde genişletilmesi esnekliğin görüngüleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğretmenler dışındaki diğer eğitim iş görenlerinin durumları da daha farklı değildir. Taşeronlaştırma ve alt-sözleşme ilişkileri çerçevesindeki hizmetli personel istihdamı yoluna gidilmektedir. Bu süreçte egemenler cephesinden elde edilecek sonuç; eğitim emekçilerinin, kendi aralarında farklı sınıflandırmalara tabi kılınarak emek mücadelesinin bölünmesi ve bu sürece karşı çıkabilecek olan emek örgütlenmelerinin etkisizleştirilmesidir.  
 
Son zamanlarda ortaya koydukları eylemlilikler ile gündeme gelen ‘ataması yapılmayan öğretmenler’ söz konusu sürecin bir sonucudur. Üniversite öğrenimlerinin bitiminde eğitimini aldıkları alanda kadrolu olarak atamaları yapılmayarak ya iş güvencesinden yoksun biçimde çalışmaya ya da diplomalı işsizler arasına katılmaya zorlanan bir kesimi oluşturmaktadır ataması yapılmayan öğretmenler. Öğretmen açıkları her yıl artmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu ve iş güvenceli öğretmen istihdamına gitmemek hususunda ısrarcı davranmaktadır. Üstelik eğitimin niteliğini düşüren ve emek sömürüsünün yoğunlaşması anlamına gelen güvencesiz-esnek istihdam biçimleri, öğretmen açığını kapatmanın bir yolu olarak meşrulaştırılabilmektedir.
 
Oysa eğitimin en önemli bileşenlerinden biri olmaları hasebiyle eğitim emekçilerinin sorunlarına samimi bir yaklaşım, tam da ataması yapılmayan öğretmenlerin dillendirdikleri gibi, başta ücretli ve güvencesiz tüm istihdam biçimlerinin kaldırılması ve öğretmen açıklarının bir an önce güvenceli-kadrolu istihdam biçimleriyle kapatılmasıyla mümkün kılınabilir.
 
Ataması yapılmayan öğretmenler ile ilgili daha fazla bilgiye şu adresten ulaşılabilir: http://www.atamasiyapilmayanogretmenler.org

Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret