17/09/2014 | Yazar: Memo

Babam bir sevgilim olduğunu, ev arkadaşım olarak bildiği adamın sevgilim olduğunu, ‘siz’ diye hitap ettiği erkeğe sarıldığımı, onu öptüğümü, onunla uyuduğumu, seviştiğimi bilmiyor.

Aynur çalıyor. Toprağımın, göbek bağımın kesildiği evimin, kalbimin sıkıştığını hissettiğim anlarımın sesi. Bunları yazabilmem için kendime, özüme, anamın diline, bir Aynur şarkısına ihtiyacım olacağını hiç düşünmemiştim.
 
Bugün babam geldi. Ve ben buna sevinemiyorum. Aslında babam yılda dört beş kere gelir ve ben hiç birinde mutlu olmam. Hiçbir zaman dört gözle beklemedim gelişini. Çünkü heybesinde neleriyle geleceğini çok iyi biliyorum. Gene geliyor. Evde bir telaş, kalbimde bir korku var. Yatak odamda sevgilime ait her şeyi başka bir yere taşıma, o gittiğinde ise tüm eşyaları yerine geri koyma zamanı. Birbirimize yazdığımız notlar, resimler, kıyafetler, kül tablası, lens solüsyonu ve yastıklar. Babamın gelişi yatağımdaki yastıkları azaltıyor. Aynı başı koyduğumuz, kokladığım yastıkları kaldırmam lazım. Babam bir sevgilim olduğunu, ev arkadaşım olarak bildiği adamın sevgilim olduğunu, “siz” diye hitap ettiği erkeğe sarıldığımı, onu öptüğümü, onunla uyuduğumu, seviştiğimi bilmiyor. Bilmemeli. Ahmet Yıldız’ı hatırlıyorum, Roşin Çiçek’i ve diğerlerini. Ben ölmek istemiyorum. Kötü olsa da sesim, şarkı söyleye söyleye yürüyeceğim yollar, üstüne uzanacağım çimler, altında ıslanacağım yağmurlar, bırakmak istemediğim birçok insan var.
 
Az önce buluştuk Kadıköy’de. Bana kaçak çay, İran pirinci, çörek ve bahçeden topladığı birkaç salkım üzüm ile yumuşacık sarı sarı armutlar getirmiş. Eve gelmek istedi, işe gideceğimi söyledim. Üçüncü ev arkadaşımız Tuğçe’nin iki arkadaşı var. Kahvaltı yapıyorlar. Ki babam bir kadınla, Tuğçe’yle aynı evde yaşadığımı da bilmiyor. İkisi de açık tenli ve sarı saçlı olduğu için Tuğçe’yi sevgilim Faruk’un kız kardeşi olarak tanıştırdım. Önceki gelişinde Tuğçe yoktu ve onunla ilgili tek merak ettiği şey başörtülü olup olmadığıydı.
 
Otelde kalacak bu gece. Ben de gideceğim. Gitmek zorundayım. Amcalarım, diğer akrabalarım babamın bende değil de otelde kaldığını öğrenirlerse bana çok kızacaklarını biliyorum. Başka çarem, yöntemim yok maalesef. Zorunlu seyahatler dışında Faruk ile bir gece bile ayrı uyumadık. Bu gece, alacağım nefeslerin sayısını arttırmak için Faruk’un nefesinden, kokusundan uzakta kalmayı göze alıyorum. Bunu hep yaptım. Hep kaçtım, ödün verdim, feragat ettim bir şeylerden. Neden mi? Erken ölmemek için.
 
Annem çok sever beni. Bir an önce dönmemi, evlenmemi, onlarla beraber yaşamamı istiyor. Ona olan sevgimden dolayı zaten onu en mutlu edecek şey olan düğünümün hiçbir zaman olmayacağı gerçeği altında eziliyorken öte yandan da bu konuşmaları geçiştirmenin mücadelesi veriyorum. Düğünler çok olur yaşadıkları yerde. Gider düğünlere, benden bahseder bekâr kadınlara, gördüğü güzel genç kadınların fotoğraflarını çeker, bir sonraki gelişime kadar saklar fotoğrafları. Evlenmem neden annemle babamı bu kadar mutlu edecek ki?
 
LGBTİ cinayet haberleri uykumu kaçırıyor. Annemle babamı görüyorum rüyamda. Uyanık olduğum zamanlarda da gözümün önüne geliyor. Annemin sesi değişmiş. Babam nefes nefese. Ben ağlıyorum. Ellerinde taşlar. Bana atıyorlar. Ölüyorum, bitiyorum.
 
Teoriler, okuduklarım, izlediklerim beni avutmuyor. Soğutmuyor yüreğimi hiçbir şey. Her şey orada, apaçık ortada. Ne yapacağımı bilemiyorum. Kimse bana ne istediğimi, nasıl mutlu olacağımı sormuyor. Çok istediğim bir şey yok, olmadı. Hayal kurmak istiyorum. Geleceğimden endişelenmeyeyim istiyorum. Daha güzel rüyalar görmek istiyorum, kalan nefeslerimi saymaksızın. Okuduğum bölümü ailem bilsin istiyorum. Yazdıklarımı adımla birlikte paylaşayım, var olayım…
 
Bitmeyen bir oyun bu. Bu oyunun ne zaman biteceğine seyirciler karar veriyor. Çok prova yaptım. Seyirciler efsunlanmışçasına izlemekte. Uyanmamaları, bunun bir oyun olduğunun farkına varmamaları lazım. Benimse olabildiğince sahnede kalmak için mücadele etmekten başka yapacak hiçbir şeyim yok.   

Etiketler:
İstihdam