14/10/2014 | Yazar: Arda Aras

Babam oğlundan bir kız ile evlenmesini istiyor. Ben ise bir erkeği öpüyorum.

"Kusurlu muydum ?" sorusuna verecek cevap bulamadım. Kalakaldım. Sahi, neydi bu "kusur"?
 
Biraz başa döneyim. Soğuk bir gece yarısı babam ile sokakta yürüyoruz. O yine biraz sinirli, belli bir şeye kızmış. Kelimeler ağzından döküldükçe anlaşılıyor, annem ile tartışmışlar. Klasik meselelerden evliliğe geliyor konu ve babam, "Bir gün evlenince anlarsın." diyor. O an içim bir tuhaf oluyor. Evlilik ne de uzak bir kavram öyle. Susmak gelmiyor içimden. Birden, evliliğe karşıyım diyorum babama. Bu cevabı beklemiyor elbette. Sana bir şey anlatacağım diyor bana.
 
"Biliyorsun annen ile evlendiğimizde ben 30 yaşımdaydım. Tabi zaman şimdiki gibi değil. Yaşıtlarım 20’li yaşlarda evlenirken ben bekârdım. Gezdim, gördüm, hayatımı yaşadım, evlenmedim. Belki de karşıma düzgün biri çıkmadı. Bilmiyorum ama bu fikir bana çok uzaktı. Tabi bu sırada insanların ağzı boş durmadı. Laf söz olmaya başladı. Kadınlara karşı bir ilgi duymama gibisinden. Anla işte, adını söyletme bana onların."
 
"Eşcinsel mi?" demek istedim o an. Beklemediğim bir cevap vererek lafı ağzıma tıktı: "Kusurlu olanların." Kendime baktım ve düşündüm. Kusurlu muydum?
 
Bu soruya verebilecek bir cevap bulamadım. Neydi bu kusur? Aşkın iki cinsiyet arasındakinden daha fazlası olması mı? Ben bir erkeğim ve bir erkeğe aşığım. Kusur bunun neresinde? Babam hayatımın neresinde? Ben babamın neresindeyim?
 
Bu cevabından sonra babama evlilik fikrinden niçin uzak olduğumu anlatamıyorum. Kelimelerim renklerini kaybediyor. Ben kendimi kaybediyorum ve oğlu oluyorum. Ona yalan söyleyen sevgili oğlu... Babam oğlundan bir kız ile evlenmesini istiyor. Ben ise bir erkeği öpüyorum. 
 
Babam lafı uzatarak annem ile olan tanışmalarını ve evliliklerini anlatıyor. Ben dinlemiyorum. O sırada aklımda bir dal hayal var. Ağacına sımsıkı sarılı bir dal. Her ne rüzgâr eserse essin yerinden sökülemeyecek bir dal. Sonra düşünüyorum bu dalın yapraklarını öğrense babam, hâlâ oğlu olur muydum? Yaşatır mıydı beni? Yaşatmazdı, laf söz olurdu çünkü. 
 
Babam ile oğlunu yalnız bırakıyorum. Dalıma tutunuyorum ve alıyorum karşıma babamı.
 
"Bir sandalye çek ve otur, bu sefer ben sana bir şey anlatacağım." 

Etiketler:
nefret