01/09/2014 | Yazar: Neşe Yavuz

Ey yüksek(!) yerlerdeki insanlar, barışın rengi, dini, dili, ırkı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, etnik kimliği, mezhebi olmaz! Barış herkes içindir, barış huzurdur.

Hepimizin bildiği gibi dünya tarihinin en acımasız ve kirli savaşı 2. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya Barış Günü’ne -yapmaya çalıştıkları ironiyi bir kenara bırakırsak- bu kanlı savaşın tarihini vermek bence barışı baştan kaybetmektir. Barış gibi güzel bir kavramı neden savaşlarla hatırlayalım?
 
Bugün dünyanın bulunduğu noktada Barış Günü’nü kutluyor olmak da abesle iştigal bir durum. Ülkelerin birbirleri ile olan savaşları, ülkelerin kendi içlerinde yaşadıkları çatışmalar ve hatta insanların kendi aralarındaki nefret eylemleri ile Barış Günü’nü kutlamak oldukça manasız bir durum.
 
Dünyanın halini bir kenara bırakarak kendi yaşadığımız yeri eleştireceğim bugün çünkü eğer dünyayı güzelleştirmek istiyorsak önce kendi yaşadığımız yerden faaliyete başlamalıyız.
 
Eğer bir ülkede,
 
-İktidar halkları ötekileştirerek, barışı kendi elinde rehin tutuyorsa
-Halklar arasında nefret söylemleri hiç olmadığı kadar artmışsa
-Bireylerin din, dil, ırk ve cinsel yönelimlerine bakılıyor ve buna göre iletişim kuruluyorsa
-Sırf cinsel yönelimleri kendilerinden farklı diye o insanın canına kıyılabiliyorsa
-Sadece kendi halkından olmadığını düşündüğü için bir bireyin ana diline engel olunabiliyorsa
-Cinsiyet çatışması ile beraber kadına şiddet her geçen gün artıyorsa
-LGBTİ intiharlarının sebebi politik sürecin izlediği yollarsa
-Halklar birbirlerine karşı kışkırtılıyorsa
-Mezhep savaşlarının sürmesinin sebebi iktidarsa
-İktidar ülkenin bulunduğu bölgede barışın değil de savaşın aktörü olmuşsa
-Emperyalist ülkelerin çıkarları uğruna, ülkede ve bölgede kan dökülüyorsa
-Yoksulluk had safhadaysa
-Ülke ekonomisinin gelişmişliği, devletlunun cebine giren para ile doğru orantılıysa
-Bir iktidar faşistçe kendi halkına saldırıyorsa
-Kapitalizm uğruna bir sürü can yok oluyorsa
-İnançlar ağızlara sakız edilerek halkı kandırmak için kullanılıyorsa
-Partiler sırf rant için birbirleri ile çatışma halindeyseler
-Özgür medya kavramı tamamen unutulmaya yüz tuttuysa
-Temel hak ve özgürlükler sürekli olarak çiğneniyorsa
-Baskı ve zulüm devletlunun en büyük özelliğiyse
-Ekonomik kaygılar ekolojik kaygıların önüne geçtiyse
-Asker ve polis, halkı korumak yerine onlara zulmediyorsa
-İşçi eziliyorsa
 
O ülkede barıştan söz edilebilir mi? O ülkede Barış Günü kutlanabilir mi? O ülkenin siyasileri, aydınları Barış kelimesini rahatlıkla ağızlarına alabilirler mi?  
 
Ey yüksek(!) yerlerdeki insanlar, barışın rengi, dini, dili, ırkı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, etnik kimliği, mezhebi olmaz! Barış herkes içindir, barış huzurdur.
 
Devletlu bunu göremiyorsa daha doğrusu görmek istemiyorsa, barışın renginin olmadığını onlara biz göstermeliyiz. Barış Günü’nü kutlamaktan ziyade bugünü DİRENİŞ gününe çevirmeliyiz. Savaşlara karşı direnmeliyiz, birlik olmalıyız. Hangi dinden, hangi halktan olursak olalım bir olup tek bir kişiye, BARIŞIN KATİLİNE karşı direnmeliyiz. 

Etiketler:
İstihdam