27/07/2010 | Yazar: KAOS GL

Başbakan’ın açılım ile ilgili olarak kadın STK’larıyla yaptığı ve yedi saat süren toplantıda söz alan birçok kadın, üslubun, şiddet içermeyen bir

Başbakan’ın açılım ile ilgili olarak kadın STK’larıyla yaptığı ve yedi saat süren toplantıda söz alan birçok kadın, üslubun, şiddet içermeyen bir siyaset dilinin önemine; barışçıl/kapsayıcı bir üst dil yaratmanın, muhalefetle, BDP ile görüşmenin gereğine işaret etti. Ancak Başbakan, “uysal koyun” ya da tokat karşısında öbür yanağını çevireceklerden olmadığını (sultanlar da öbür yanağını çevirmedi örneği vererek) anlattı. 

Benim, “Açılım, yerli heronlar ile özel güvenlik timleri/özel ordudaki adamların aşağı sarkık ya da badem bıyıkların muhabbetine indirgendi. Açılımı ilerletmek, daha cesaretli, daha somut adımlar atmak gerek” sözüm, “Tüm ülkelere yerli silah sanayileri gerek”ten ibaret bir yanıt buldu. Tecavüz vb. adli suçlar dışında, siyasal suçlar için genel af düşünülmesi önerime hiçbir yanıt verilmedi. 

Bir kadının, açış konuşmasında, Arjantinli kadınların barışa katkısını örnek vermiş olan “Başbakan’ın bir yanına Cumartesi annelerini, bir yanına şehit annelerini alarak basın toplantısı yapması” önerisine karşılık, Başbakan, Cumartesi annelerini tanımadığını/muhatap almayacağını, onlarla ilgili elinde istihbarat kayıtları olduğunu vurguladı. (Belli ki, Başbakan elinde herkes hakkında istihbarat kayıtlarıyla dolaşıyor ve bunu sakınmasızca dile getirmekten de özel bir zevk alıyor). Sayın Başbakan’ın, devlet tarafından “yok edilen” yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri hakkında söylemiş olduğu bu sözler, iki gün sonra aynı Başbakan’ın 12 Eylül’de idam edilen gençlerle ilgili gözyaşı dökerek anayasa paketine destek isteyen konuşmasını hayretler içinde izlememize neden oldu. 

Ve ne acıdır ki, kadınların “Keşke açılımla ilgili ilk toplantılardan birini kadınlarla yapsaydınız” sitemine, “En doğru kararı vererek finali kadınlarla yaptık” gibi bir yanıt geldi. Böylece bu toplantının açılımla ilgili ses sanatçıları, sporcular vb. serisiyle başlayan açılım toplantılarının sonuncusu olduğu teyid edilmiş oldu.

ANAYASA PAKETİ 
Kadınların anayasa paketiyle ilgili kimi eleştirilerine hiç yanıt verilmedi. Örneğin, benim anayasa mahkemesine bireysel başvuru konusunda “CEDAW için şikayet yolu neden kapatıldı?” soruma yanıt, “Aslında sadece AİHM’e başvuru hakkı sınırlanıyor” uyarılarını teyid etmek üzere verildi. Amaç da buymuş: “Türkiye’yi ekonomik yükten kurtarmak, Türkiye’nin imajını düzeltmek...” “Vatandaş, kendi ülkesinde çözüm arasın” dendi. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkının aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme’sine başvuruların önünü kapatmak için getirildiğini birinci ağızdan duymak iyi oldu!
Neden ülkede “demokratik açılım” tartışılıyorken, anayasa paketinde Kürtler ve Aleviler ile ilgili madde yok, soruma Sayın Başbakan hiçbir yanıt vermedi. 

SİYASAL REFORM 
Toplantıda birçok kadın, “Bütüncül bir siyaset reformu yapılması ve seçim barajlarının indirilmesi gerektiğinden söz etti. Başbakan,“Seçim barajı bizden önce gelmişti, biz getirmedik… Baraj belli ölçülerde indirilebilir; bunun çalışması yapılabilir. Ama istikrar için, özellikle de ekonomik istikrar için, Türkiye’nin biraz daha tek parti iktidarına ihtiyacı var” dedi. (Burada uzun uzun koalisyon dönemleri ile AKP tek parti iktidarının ekonomik göstergeleri örnekleri verildi). “Ama Avrupa’da baraj ya yok ya da çok düşük!” itirazları üzerine, “Hollanda’da hâlâ hükümet kurulamıyor, şu anda birçok Avrupa ülkesi istikrar için baraj getirmek (ya da yükseltmek) istiyor” dedi. Türkiye’deki 28 yıllık baraj uygulamasının 11 yılının koalisyon hükümetleri ile geçtiği, barajın tek parti hükümetlerini garantilemediği sözlerine ise yanıt verilmedi.

Siyasetin ve seçimlerin finansmanı konusunda kadınların, gençlerin, işçilerin, işsizlerin önünü açacak bir reform yapılması konusu, sadece “Biz siyaset yaşını indirerek gençlerin önünü açtık. Haksızlık etmeyin” şeklinde geçiştirildi.

Örgütlenme ve ifade özgürlüklerinin sağlanması talebi için (Gazeteciler bile Kürt açılımı konusunda haber yazdıklarında yargılanıyor diyerek örneklemiştim) yanıt gelmedi. (Ya da terör örgütü ile vatandaş arasındaki açıyı artırmak konusundaki yanıt bunu da içerir diye düşünüldü!) Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda çok net bir yanıt geldi. Başbakan “Sadece milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılamaz. Memur ve asker dokunulmazlıkları konusunda birlikte gelinsin, tamamdır. Biz bunu AKP programında yazdık. Ben bunun arkasındayım. Hep beraber yaparsak tamamdır, kaldırırız” dedi. 

KADIN VE ERKEK EŞİTLİĞİ
Başbakan’ın açış konuşması ve devamında kadının annelik rolüne yaptığı aşırı vurguyu birçok kadın eleştirdi ve ancak Sayın Başbakan, bu konudaki ısrarını sürdürdü. Daha da ileri giderek, toplantıya katılan kadınları, kadının ailedeki rolü, güçlü ailelerin yapılandırılması konusundaki görevlerini anlatmadığı için eleştirdi.

“Çocukların bakımı annenin sorumluluğundadır, kreş eken, huzurevi biçer, kadından anneliği çıkartırsak geriye ne kalır?” diyen bir kadını desteklediği gibi; hızını alamayıp “Kadın ve erkek eşit olamaz. Farklıdır. Mütemmimdir. Ben kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanmıyorum. Ben fırsat eşitliğinden yanayım. Biz muhafazakar demokratız. Halkımız bize bunun için oy verdi. Bizim bu politikalarımıza halk bu oyla destek veriyorsa, istiyorsa, biz bu oyların gereğini yerine getiririz” dedi. Başbakan böylece, tüm kadın temsilcilerin huzurunda, kadın-erkek eşitliğine inanmadığını bir kez daha vurgulamış oldu. Başbakan’ın bu konuşması sayesinde, geçtiğimiz yıl Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu kurulması için kadın örgütlerinin yıllar süren çabası sonucunda TBMM’deki beş partinin (AKP, CHP, MHP, DTP, DSP) Anayasa Komisyonu’nda yaptığı tarihi uzlaşmanın, yasa TBMM’ye gelirken bir anda komisyonun adının “Fırsat Eşitliği” olarak değiştirilmesinin, bu beşli uzlaşmanın parçalanmasının nedeninin bizzat Başbakan’ın kendisi olduğunu da öğrenmiş olduk! 

Başbakan bu sözleri söylerken, solunda eski “Kadından Sorumlu Devlet Bakanı”, sağında yenisi, biraz ötesinde haklarını ve güvenliğini korumakla sorumlu olduğu yurttaşların yarısını kadınların oluşturduğu “İçişleri Bakanı” oturuyordu. Hiçbirinden tek bir itiraz gelmedi!
Zaten, Başbakan konuşması sırasında, Türkiye’de kadınların “Karar mekanizmalarında yeterince olduğunu” iddia etmiş; Avrupa Konseyi’nin Ocak 2010 tarihli “Kadınların seçim listelerinde eşit, ama en az yüzde 40 oranında yer almasını” isteyen kararının hatırlatılmasına bile, “Avrupa Konseyi kararları bizi bağlamaz, bilgi kirliliği yaratıyorsunuz” demişti. Şu anda kadınlar Başbakan’ın bu sözlerini protesto etmekle; Başbakan’a “yakın çevreler” ise “Kadınlar Başbakanının eşitlik konusundaki sözlerini yanlış anlamışlar” diyerek konuyu kapatmaya çalışmakla meşgul.

Hülya Gülbahar / Anayasa Kadın Platformu*

kirkyama@evrensel.net

Etiketler: kadın
İstihdam