28/02/2018 | Yazar: Janset Kalan

Hiçbir zaman sünnet olmak istemedim. İnsanların bana gerçek bir erkek olacağımı söylemesini istemedim. Ben bir kadınım.

Trans ve interseks bedenlere zorla uygulanan (rıza dışı ya da mecbur kılınarak) tıbbi müdahaleleri konuştuğumuz ve 8 Mart’ın yaklaştığı şu günlerde bir yere aşağıdaki satırlarımı yorum olarak paylaşmışım. Yorum yazdığım paylaşım sünnetle alakalı bir haber. İzlanda çocuklara zorla yapılan sünneti yasadışı ilan etmiş.

Bedene zorla ya da rıza dışı ya da kişi mecbur bırakılarak, kişiye şart koşularak yapılan müdahalelerin hepsi beden bütünlüğüne zarar vermek olarak geçiyor. İyi kötü tüm demokratik devletlerin yasalarında beden bütünlüğünün ihlali suç olarak tanımlanıyor. Ne yazık ki çok azında trans ve interseks bedenlere zorla yapılan müdahaleler de bu kapsamda değerlendirilip, ilgili kanunlarla trans ve interseks bedenlerin bütünlüğü de güvence altına alınıyor. Geri kalan çoğunluk ise ek kanunlarla ya da dışlayıcı uygulamalarla trans ve interseks bedenlere zarar vermeyi koruma altına alıyor.

Ne kadar da ironik!

Kadın sünneti olarak mı Türkçe’de geçiyor emin değilim ama vajinanın klitoris ile beraber bir kısmının kesici bir aletle geri dönüşü imkansız bir biçimde sakat bırakılması dini, kültürel ya da toplumsal gelenekler öne sürülerek bazı topluluklarda uygulanıyor. Buna karşı yürütülen kampanyalara birçok kişi gönül rahatlığı ile destek olabiliyor. Seslerini yükseltip itiraz ediyorlar. Ancak konu erkek sünneti denilen penisin glans bölgesini çevreleyen derinin kesilip atılmasıyla sonuçlanan cerrahi işlem olunca ortalık karışıyor. Önce Müslüman ve Yahudi cemaatlerinden öfkeli sesler yükseliyor. Yahudilikte penisin daha bebekken sünnet edilmesi farz kılınmış. Nasıl kılınmış, neden kılınmış bilemiyorum. Nazi Almanyası’nda “Ben Yahudi değilim” diyen erkeklerin pantolonları indirilip sünnet olup olmadıklarını teyit ettikleri insanlık onurunu aşağılayıcı vakalar var. Yine İsrail Devleti kurulduktan sonra Etiyopya’dan İsrail’e iltica eden esmer Afrikalı Yahudiler’den erkek olanların sünnetlerini beğenmeyen din adamları, devletin görevlendirdiği cerrahlarla topladıklarını yeniden sünnet etmişler.

Ne korkunç!

İslam’da ise durum adı üstünde bir sünnet. Farz olmasa da farzmışçasına algılanıp uygulanan bir yöntem. Hatta Müslüman toplumlarda erkekliğe ilk adım, adam olmanın önünde açılması gereken ilk kapı olarak da yorumlanıyor. Peki Müslüman bir toplumda doğmuş, büyümüş, orada yaşayan Müslüman olan ya da olmayan bir trans kadın için sünnet nasıl bir anlama gelebilir?

Trans erkeklerin Türkiye’de sünnet kutlaması yaptıklarını biliyorum. Hiç katılmadım, davet edilmedim ama erkekliği vaftiz ettikleri bir kutlama diye düşündüm hep. Ritüeller falan olduğunu hayal ettim. Bilmiyorum tabi ama fantastik bir çağrışımı var nedense bende.

Türkiye’de Müslüman ailelerde dünyaya gelmiş trans kadınların ise kendi sünnetleriyle alakalı en çok neyi hatırladıklarını, bugünden düne dönüp baktıklarında neler düşündüklerini hiç sormadım. Kendiminkini de sormamıştım aslında. Hatırlamak istemiyordum. Adeta hiç yaşamamışım gibi hafızamın arkalarına itelemiştim. Halbuki hayatımda deneyimlediğim ilk ve tek cerrahi müdahale buydu (diş hekimi ziyaretlerimi saymazsak).

Sünnetle ilgili kafamı yormuşluğum, üzerine okumuşluğum, birtakım kampanyaları takip etmişliğim vardı. Ama kendi hikayem ve kendi sünnetim üzerine hiç düşünmedim. Ta ki biraz sonra okuyacağınız yorumu bir anda paylaşma ihtiyacı bende hasıl olana kadar.

Ne ilginç!

Ben sünnet olduğumda 9 yaşındaydım ve bu benim için travmatik bir deneyimdi. Bir gece öncesinde kına gecesi yapılmıştı; ertesi gün ise misafirler geldi, yediler, içtiler ve beni kesmek için hazırlarlarken onlar eğlendiler.

Bana bir kirve atamışlardı. Hazırlanmam bittiğinde karşımda salak bir gülümseme ifadesiyle duruyor ve beni bekliyordu. Herkes bana “bak işte şimdi gerçek bir erkek olacaksın” diyordu. Birdenbire bu kirve ağzıma baklava tıkamaya başladı, bacaklarımdan tuttu, ayırdı ve çömelir bir pozisyona getirdi beni kucağında kendisi otururken. Başka bir adam (kendisi sünnetçi imiş) karşıdan bacak arama doğru yaklaşmaya başladı. Çok korkmuştum. Sonra herkes hep bir ağızdan aynı ilahiyi söylemeye başladı. Aynı zamanda, herkesin birbirini iterek neler olup bittiğini izlemeye çalıştığını fark ettim; çocuklar, erişkinler, yaşlı ve genç kadın ve erkekler, yabancılar, aile üyeleri, her kim olursa artık. Aşırı derecede utanç ve dehşet içindeydim. Elbette tüm bunları yaşarken ağzım tıka basa baklava doluydu.

Sünnetçi çantasını açtı. Bazıları bakmamamı telkin ediyordu, bazıları ise “bırakın izlesin, erkek oluyor artık” diyorlardı. Cehennemin dibine! Tabi ki de bacaklarımın arasından eğilip aşağıya bakmaya çalıştım. Ben ki fahişelik yapıyorum ve hayatımda birçok farklı pozisyona girdiğim oldu ama emin olun hiçbiri bu kadar absürt bir pozisyon değildi. Her neyse, önce bölgesel anestezi için bir şırınga çıkardı, penisimin etrafına iğneyi birkaç defa saplayıp anesteziyi enjekte etti. Sonra glansımı çevreleyen deriyi bir neşter ile kesti ve geri kalan parçaları iğne iplik ile dikti.

Beni kocaman ve süslenmiş bir yatağa yatırdılar, yanımda benden 2 yaş küçük erkek kardeşim uzanıyordu. Penisimin üstüne bir şapka koydular ve herkes ellerinde hediyeleri ile geçmiş olsun ziyaretlerini sunmak için yanımıza yaklaşıyordu. Sonraki birkaç gün başka türlü bir acıydı. Sünnetçi pansumana her geldiğinde farklı bir acı.

Tüm bu berbat tören boyunca hiç kimse bana rızam olup olmadığını sormadı. Yahudiliği bilmem ama İslam’da bir zorunluluk değil bu. Adı üstünde Sünnet yani bir gelenek, Peygamber’in yaptıkları; yani uygulamak zorunda değilsiniz ama uygularsanız Peygamber’in hayatını onore ettiğiniz için iyi bir şey yapmış sayılıyorsunuz.

Cehennemin ta en dibine!

Ben İslam’a inanmıyorum. 12 yaşından beri Agnostiğim. Hiçbir zaman sünnet olmak istemedim. Asla böylesi bir travma yaşamak istemedim. İnsanların bana gerçek bir erkek olacağımı söylemesini istemedim. Ben bir kadınım.

Dinler de insanlar da beni ilgilendirmiyor. Hiç kimse, kimsenin beden bütünlüğüne müdahale edememeli. Bırakın çocukları da kendi kararlarını kendileri erişkin olunca verebilsinler.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
nefret