02/01/2019 | Yazar: Jiyan Andiç

Artık gazetelere verdiğim röportajlar için kullanılan fotoğraflarda suç işlemişçesine sırtımı dönmeyi reddediyorum!

İncir Reçeli filmini hepiniz bilirsiniz. Muayene olduğum doktor, bana koridorun ortasında tanımı açıklarken, “Sen AIDS’sin” dediğinde aklıma sadece Duygu’nun Metin ile bankta otururken sallanan kırmızı pabucu gelmişti…

2016 yılının ortalarında giderek artmaya başlayan karın ağrılarım nedeniyle dert yandığım yakın arkadaşımın, benden habersiz hastaneye randevu almasıyla başladı maceram. Üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyordum. Bir gün okuldan eve gitmek üzere çıkarken, arkadaşımın “Randevu aldım, hastaneye gidiyoruz” demesi ile yola koyulduk. Muayene olduğum genel cerrah operasyon yapılacağını, kan vermem gerektiğini ve işlemin iki gün sonra gerçekleştirileceğini söyledi. Kan verdikten sonra hastaneden çıkıp eve geçtim. İki gün sonra işlem için doktorun odasına çıktım. Önlüğü giydiğim esnada doktoru masaya çağıran sekreterin bilgisayar ekranını işaret edip, kısık sesle bir şeyler söylediğini gördüm. Birkaç dakika sonra yanıma gelen doktor işlemi gün içerisinde yapamayacağını, eksik testlerim olduğunu ve tekrardan kan vermem gerektiğini söyledi. Kan verip hastaneden ayrıldım.

Sonrası iki hafta süren belirsizlikten başka bir şey değildi. Kendime sürekli “Neden tekrardan kan vermemi istedi?” diye sorup durdum. Her gün okuldan sonra hastaneye gidip sonuçların çıkıp çıkmadığını sormak rutinim haline gelmişti. İki haftanın sonunda dayanamayıp doktorun kapısını çaldım. Beni gördüğüne bir hayli şaşırmıştı. Kendisine iki haftadır her gün hastaneye gelip gittiğimi fakat herhangi bir sonuç alamadığımı söyledim. Biraz kem küm ettikten sonra enfeksiyon doktorunun izinli olduğunu, açıklamak için onun gelmesini beklediklerini ve onun söylemesinin daha doğru olacağını söyledi. Daha fazla meraklanmam nedeniyle ısrarcı olmam üzerine, tavırları değişmeye başladı. Sekreteri yanında olduğundan rahat konuşamıyordu. Sandalyesini geri çekip eliyle “+” işareti yaptı. Anlamadığımı söylediğimde tekrardan geri çekilip aynı hareketi yaptı. Odasından çıkıp okula doğru yürümeye başladım. Kafamda onlarca soru vardı. Artı ne anlama geliyordu, bana ne olduğunu neden söylemiyordu, ne olduğunu öğrenmenin bir yolu var mıydı...

Hastaneye tekrardan gitmeyi kafama koymuştum. Randevuyu alan arkadaşım ile okul çıkışında hastaneye gittik. 15-20 dakikalık bekleyişten sonra doktor odasından çıkıp kafeteryaya doğru ilerlerken seslenip durmasını sağladım. Sabah geldiğimi, kendisinin sadece “+” işareti yaptığını ve neyim olduğunu anlamadığımı söyledim. Bana “Sende  Acquired Immune Deficiency Syndrome var.” dedi. Kendisine ne söylediğini anlamadığımı söylediğimde eğilip “Sen AIDS’sin!” dedi ve gitti.

Arkadaşımın yanına dönerken aramızdaki iki adımlık mesafe bana kilometreler gibi gelmişti. İkimiz de şok içerisindeydik. Eve dönerken yol boyunca ölümü düşünmüştüm. Baktığım internet sitelerinin neredeyse tamamında bana ömür biçiliyordu. Altı ay, bir yıl, iki yıl, beş yıl… En son girdiğim sitede sekiz yıllık ömrümün kaldığından söz ediliyordu. Mutlu olmuştum. Sekiz yıl uzun bir süreydi. Liseden mezun olabilir, üniversiteye başlayıp bitirebilirdim.

Koridorun ortasında ayaküstü tanı almamın üzerinden iki gün geçtikten sonra hastanenin enfeksiyon biriminden telefon gelmişti. Telefondaki kişi en yakın zamanda görüşmemiz gerektiğinden söz ediyordu. Aynı gün öğleden sonra hastaneye gittim. Tanı almamın üzerinden iki gün geçmişti fakat şoku hala atlatamamıştım. Enfeksiyon Polikliniği’nde sıra beklerken diğer insanları incelemeye başlamıştım. Karşımda oturan; sarışın, solgun yüzlü, zayıfça kadına bakıp “Acaba ben de mi böyle olacağım?” diye düşünürken bulmuştum kendimi. Üstelik o kişinin oraya neden geldiğini dahi bilmiyorken… Birkaç dakika sonra doktor içeri çağırıp, zarfın gelmesi uzun sürdüğünden beklettiklerini söyledi. Sonrasında “17 yaşındaymışsın, annen HIV pozitif mi? Paralı askerler (Seks işçilerini kast ediyor) ile bir münasebetin oldu mu?” diye sordu. Ardından bana ölüm haberimi verirmişçesine “Sana bir şey söylemem gerekiyor.” dedi. Çırpınışlarını gördüğümden tanıyı genel cerrahtan öğrendiğimi söyledim. Rahatlayıp, “Bir eğitim araştırma hastanesine randevu alman gerekiyor.” diye ekledi.

Hemen sonrasındaki gün için randevu aldığım hastanede doktorun form doldururken “Daha önce erkekler ile birlikte oldun mu?” sorusunu, oturduğu koltukta küçülerek sorması üzerine takibimin yapılacağı hastaneyi değiştirdim.

Kendime yabancılaşmam doğru bilgilere ulaşmam ve temas kurduğum derneklerin de etkisiyle bir hafta içerisinde sona ermişti.

Tanıyı aldıktan bir hafta on gün sonra bir akşam vakti salonda otururken anneme sohbet esnasında doğrudan HIV pozitif olduğumu söyledim. Ne olduğunu sorduğunda, eğer ilaçlarımı kullanmazsam AIDS tablosunun görüleceğini söylemem ile ağlaması bir oldu. O an onu sakinleştirmek bana düşmüştü. İlk aşamada benim için endişelenen ev sakinlerinin, edindikleri yanlış bilgiler nedeniyle, sonrasında kendileri için endişelendiklerine de tanık oldum.

Kardeşim ile şakalaşmam istenmiyor, kıyafetlerim diğer kıyafetlerden ayrı ve yüksek derecelerde yıkanıyor, önceleri sarılıp koklaştığım ev sakinleri artık bana temas etmekten çekiniyorlardı.

Bir akşam annem kısır hazırlayıp, tepside sofraya getirmişti. Masaya oturduğumda sadece benim önümde bir tabak olduğunu görmüştüm. Öncesinde bulaş yollarını defalarca anlatsam da hala ötekileştirici tavırlarına devam etmeleri üzerine ilk defa o gün sinir krizi geçirmiştim. Sonrasında örgütlenmeye çalıştığım dernekler aracılığıyla eve getirdiğim dergi, kitapçık, broşürleri okuyan ev sakinleri; ötekileştirici tavırlarına son verdiler.

İki yıldır kapılarını içeriden sıkıca tuttuğum bu dolaptan çok daha erken çıkmayı isterdim.

Artık hikayemi “HIV pozitif” olarak katıldığım etkinliklerin ötesine taşıyorum. Tanı aldığımda kendime sıkça sorduğum “Nerede bu hikayeler? Nerede bu HIV ile yaşayan insanlar?” sorularının artık bir cevabı var: Benim bir hikayem var ve ben buradayım!

Artık gazetelere verdiğim röportajlar için kullanılan fotoğraflarda suç işlemişçesine sırtımı dönmeyi reddediyorum!

Biz dürüst olduğumuzda başkalarının bunu nasıl karşılayacağı korkusu, bizi hayatta bir sürü şeyi yapmaktan alıkoyuyor. Dilerim bütün bu yazdıklarımın diğer HIV pozitiflere faydası dokunur...

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam