04/05/2017 | Yazar: Ali Özbaş

Hemen her müzikalin olmazsa olmazı olan, film bittiğinde bile insanın mırıldanmadan edemediği, diline takılan bir şarkı benim açımdan yoktu.

Ya da 31 milyon 536 bin AN. Hepsi mutlu mesut olmayacak elbette, hastalığı da olacak, acısı da, kederi de… Ama bu anlardan çoğunu kendi istediğin gibi geçirmek senin elinde. Son anların da olabilir bunlar, ellerinden kayıp gitmesine izin verecek misin? Bu hayatın sahibi değiliz, kiracılarıyız. Sözleşmenin ne zaman ve nasıl biteceğini bile bilmiyoruz.

Rent filmi yeni çıktığında orijinal video kasetini getirmişti arkadaşın biri. Hâlâ da durur kaset. Ne var ki orijinal dilinde ve altyazısızdı. Bolca da şarkılı türkülü olduğundan pek bir şey anladığım söylenemez. Aklımda kalan filmden sıkıldığımdı.

Yıllar içinde birçok kez CNBC-e ekranlarında gösterildiğini hatırlasam da bu sıkılma mevzusu sebebiyle izlemek için girişimde bulunmadım. Sanırım film, “sen beni yanlış anladın, hatta hiç anlamadın, gel bak, bir kere daha izle” der gibi sık sık sinema kanallarında karşıma çıkmaya başlayınca ister istemez gözüm kaydı. “Yahu hatırladığım gibi sıkıcı bir film değilmiş” derken, yarım yamalak göz attığım bir gün, en kısa zamanda tam halini alıcı gözle izlemeye karar verdim ve nihayet izleyebildim.

1980’lerin sonunda bir yıllık bir hikâye anlatıyor müzikal film. İlk paragrafta yazdığım minvalde bir şarkı ile başlıyor. İster gün hesabı yapın, ister aşk hesabı, isterseniz de yaşadıklarınızın muhasebesi üzerinden değerlendirin; ancak öyle ya da böyle geçecek olan bir yılı, ya da şarkılarında belirttikleri 525 bin 600 dakikayı sizin yaşadıklarınız, yaşamayı seçtikleriniz dolduracak diyor.

New York’un doğu yakasında büyük bir emlak şirketinin ele geçirdiği binada yaşamını sürdüren iki ev arkadaşının çevresinde, bohem sanatçılar, evsizler, biseksüeller, eşcinseller, translar, AİDS’liler, uyuşturucu müptelaları üstüne bir hikâye anlatıyor. Kiracıları çıkartıp dikecekleri plazalarla daha da palazlanmanın hayalini kuran firmanın avukatı da zamanında bu çevrenin elemanıymış. Şirket sahibinin kızıyla yaşadığı aşk ile çevre, sınıf ve bakış açısı değişmiş biridir.

Kiracılar kiralarını da faturalarını da ödememekte, gittikçe yaşam alanlarını kaybetmeye yaklaşmaktadırlar. Bir yandan gelirlerinin olmaması ya da kısıtlı olmasının sonucudur bu, bir yandan da bu bölgenin rant alanı olarak kullanılmasına karşı bir tepkidir. Yine de anarşistçe bir duruşla işgalci oldukları söylenemez.

Kaçınılmaz olarak aşklar, aşk acıları, ayrılıklar, kıskançlıklar da yaşanmakta, filmin dinamiğini oluşturmakta.

Flörtöz Maureen’in protesto performans gösterisinin ve eski erkek aşığı ile şu an birlikte olduğu kadın aşığı arasındaki gerilim, dertleşme, yardımlaşmanın filmin büyük bölümünü oluşturduğunu söylemek gerekir. Benim filmdeki favori karakterimin kendileri olduğunu belirtmek isterim. Elbette adı gibi melek olan trans Angel da iz bırakan karakterlerden.

2 saat 15 dakikalık filmde bol miktarda şarkı var. Ancak hemen her müzikalin olmazsa olmazı olan, film bittiğinde bile insanın mırıldanmadan edemediği, diline takılan bir şarkı benim açımdan yoktu.

Pulitzer ve Tony ödüllü müzikalin sinemanın olanaklarını kullandığı uyarlaması sıkılmadan izlenmeyi hak ediyor.

Ali Özbaş'ın sinema yazılarının tamamına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler:
İstihdam