04/07/2017 | Yazar: Ali Özbaş

Sinema sanatı adına vasat olsa da arada sıkılmayı göze alanlara izlenilesi bir 2 saat vaat eden bir film.

Sinema sanatı adına vasat olsa da arada sıkılmayı göze alanlara izlenilesi bir 2 saat vaat eden bir film.

“Du forsvinder-Tümör” Danimarka ve İsveç yapımı bir film. Danimarka’dan bir hikâye anlatıyor. Ama tartışılan konulara baktığımızda nerede geçtiği hiç önemli değil gibi. Diğer yandan filmin dert edindiği konuyu düşündüğümüzde tam da nerede geçtiği ve filmi kimlerin yaptığı önem kazanıyor. Allasen BEYİN üstüne bir filmi bu ülkede kim ne yapsın. Beyinsiz karakterlerin sevilen kahraman haline getirildiği filmler dururken, beyne, insanın var oluşuna, insanın hareketlerinden neye, kime göre sorumlu olduğundan, ne gibi durumlarda hayatta kararları kendimizin aldığından, çevresel faktörlere rağmen kararlarımızın bizi bağladığına, doğanın bizi ve kararlarımızı etkileyip etkilemediğine bir dizi beyin yakan tartışmayı izlemek isteyen kaç kişi çıkar? Bu ülkede dediysem de sadece Türkiye diye bakmayın, birçok ülkede seyirciler, birçok ülkenin sinema sektörü de buna dâhildir. Sorarsanız İsveç ve Danimarka sineması ve seyircisi bu tür filmler talep ediyor mu diye, onu da bilmiyorum doğrusu. Muhtemeldir ki bu film seyirci toplamadan, zarar ederek kapatmış bile olabilir vizyon serüvenini (gerçi henüz çok yeni, Nisan 2017 Danimarka’da vizyona giriş tarihi olarak görülüyor, başka da bir bilgi bulamadım). Nihayetinde sanat dalı olsa da eğlence sektörü olarak adlandırılan sektörün en büyük dişlilerinden olan sinemada böylesi filmlere rastlamak çok zor oluyor. Ama kesinlikle arada bu tür kazalara kurban gitmek çok güzel geliyor insana. Beyni açılıyor, ruhu dinleniyor. Samimiyetle bu 2 saat içerisinde sıkıldığım anların da olduğunu belirtmeliyim. Çünkü hızlı bir araba sahnesiyle başlayan film oldukça durgun ilerliyor. Filmin ana kahramanı olan evli kadın ve erkeğin yer yer geren, yer yer soru işaretleri içerisinde bırakan ilişkileri, durumları, kişilikleri kimi anlarda gerilimi doruğa çıkarsa da genel olarak durgun bir film.

Bir kaza ile beyninde tümör olduğu anlaşılan Frederik, müdürlüğünü yaptığı okulun parasını yetkisi olmadığı halde yanlış yatırımlarda kullanarak kaybetmekle suçlanmaktadır. Yargılama sonucu hem zararı geri ödemesi hem de hapisle cezalandırılması istenmektedir. Ancak beynindeki tümör dolayısı ile o dönem aldığı kararlardan sorumlu olmadığı savunmasını yapacaktır. Bu dönemde evleri, malları, maaşlarının da ellerinden kayıp gitmesi tehlikesinden karısı ile de arası bozulmuştur. Uzmanların incelemesi, avukatın savunmayı kurduğu durum, savcının her şeye rağmen zanlının suçunun sorumluluğunda olduğunu ispatlama çabaları aynı zamanda beyin denilen organın nasıl çalıştığını çözümleme çabaları içeriyor.

Bunun yanı sıra film finale doğru ilerlerken doğru bildiğimiz şeylerin yanlış olduğunu, bazı gelişmelerin kadın karakter Mia’nın beyninin bir oyunu olduğunu gördükçe de filmin verdiği haz doruğa çıkıyor.

Ergen oğullarının mahkemede tanıklık ederken; babası ile geçirdiği en güzel zamanların, onun hasta olduğu zamanlar olduğunu, çünkü bir ergen gibi davranan babasının kendisini anladığını hissettiğini söylemesi gibi ekstra hoş anlar da var.

Sinema sanatı adına vasat olsa da arada sıkılmayı göze alanlara izlenilesi bir 2 saat vaat eden bir film, Du forsvinder-Tümör.

Ali Özbaş'ın sinema yazılarının tamamına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler: kültür sanat
nefret