19/10/2017 | Yazar: Yasemin Öz

Bence konu Elif Şafak değil, olayımız kendimiziz. Ama kendimizle yüzleşmek zor olunca biz ancak Elif Şafak konuşuruz.

"Bence konu Elif Şafak değil, olayımız kendimiziz. Ama kendimizle yüzleşmek zor olunca biz ancak Elif Şafak konuşuruz."

Elif Şafak cinsel yönelimi konusunda açıldığından beri gerek ana akım gerek muhalif gerekse sosyal medyada LGBTİ+ hareketin ülkede yirmi beş yıldır yapamadığı oldu ve biseksüellik gündemden düşmeyen bir başlık haline geldi (mi?). Ortada bir “biseksüel” kelimesi geçiyordu hiç geçmediği kadar ama biseksüellik konuşulmuyordu, LGBTİ+ aktivist çevrelerin gayreti olmasa. Zira cinsel yönelimini açıklayan şahıs iktidar yanlısı olmuş, tutumlarıyla topluma zarar vermiş, dikkat çekmeyi seven, popülist, bu ülkede bedel ödeyenlerin yanında asla durmadığı halde kendine mağdur kimlikler edinmeye çalışan (!), liberal çizgide, beyaz bir Türk. Hayatta gösterdiği tavırlara bakınca bunlar önyargı değil yargı safhasına ulaştı muhalif çevrede. Ben de kendisini farklı algılamıyorum. Ve fakat konum o değil.

Elif Şafak açıldığında, açılma eyleminin kendisi neredeyse hiç konuşulamadan, şahsına duyulan ve belki de pek çoğu haklı tepki açığa çıktı. Açılması da olumsuz bulunan tavır ve özellikleriyle özdeşleştirildi. Başta LGBTİ+ fobikler olmak üzere, cinsel yönelimler konusunda pozitif anlamda ağzını açmaya gerek duymayan ve görmezden gelen ikiyüzlü gazeteciler, köşe yazarları ve ana akım medya, hazır açılan kişi Elif şafak gibi taşlamak istedikleri biri olunca, açılması ve cinsel yönelimi de dâhil saldıracak bir alan bulduk yarışına girdiler. Hele muhafazakâr basında öyle yazılar var ki –malumunuz Yeni Akit-, iddialarına göre Fethullah Gülen’in kendisi de dâhil “FETÖ” içinde ne kadar LGBTİ+  varsa, bunları tecavüzcülerle de yan yana sıralayıp ifşa edelim dediler. Oysa bundan üç dört yıl önce bunları başkaları yazsa hep beraber taşlarlar, ağızlarını açtırmazlar, kendi iddialarına göre suikasta kurban ederlerdi. Şimdi aynı havuza girdiklerini cinsel yönelimleri üzerinden vurma gayretindeler. Bugüne kadar Fethullah Gülen’in temsil ettiği çizgiyle asla yan yana gelmeyen ve siyasi çizgilerini eleştiren gruplardan biri de LGBTİ+ harekettir. Ama “FETÖ” cemaatiyle hiçbir zaman aynı havuza girmediğimiz ve her daim siyasal İslam’ın her tezahürüyle aramızdaki çizgiyi net bir şekilde koruduğumuz halde, bu meselede de mantık düzleminde yan yana gelmeyecek şeyleri analiz etmek ve meseleye sağduyulu yaklaşmak elbette LGBTİ+ harekete kaldı. Zira kendi içlerinde ve dışlarında neler çevirdikleri belli olmayan karanlık iktidar ve güç ilişkileri ağının her zamanki kirliliğini ve bifobisini kusmaktan başka bir şey yapmasını bekleyemeyiz. “Dün onlarla yan yana olan sizdiniz” cümlesinin onlara karşı yüz binlerce kere kurulmuş olmasının o cenahta bir anlam ifade etmeyeceği de ortada. Onların tutumlarının yanında Elif Şafak’ın cinsel yönelim açıklamasının, hangi saikle yapılmış olursa olsun, esamisi bile okunmaz. Çünkü yararı da zararı da yalnızca kendine. Ve asıl konuşulması gereken konu Elif Şafak değil onlardır. Aslında burada yazdıklarımın çoğu da onlara değil, aynı düşünce ve algı düzeyinde değiliz. Birbirimizi anlamamızı beklemiyorum. Burada yazdıklarım daha çok o cenaha mensup olmayan muhalif çevrelere.

Meseleyi mantık ve hakkaniyet düzleminde ele almak gerekirse, dikkat çekmek için açıldı diye saldıran basına ve insanlara şunu sormak istiyorum; hadi Elif Şafak dikkat çekmek için açıldı, bunu haber yapanlar ve yorumlayanlar değiller mi bunu konu haline getiren? Hiç haber yapılmasaydı, hiç yorum yazılmasaydı söylendiği bile fark edilmeyecekti. Cinsel yönelimin kendisinin dikkat çekici varsayılması değil mi asıl sorun olan? İnsanların LGBTİ+ kimliğe sahip olması neden dikkat çekmek olarak algılanıyor? Çünkü “normal” değil ve sansasyonel bir haber malzemesi değil mi? Oysa “normal” karşılanması ve konu olmaması gerekirdi. Ve bunu normalleştirmeyen Elif Şafak değil, sizlersiniz. Burada dikkati Elif Şafak değil ona tepki verip bunu konu edenler yarattı.

Dikkat çekmek için seçilen kimliğin mağdur kimlik kabul edilmesi de ikinci sorun. Ve fakat maalesef öyle, mağdur kimlik. Toplum olarak bizzat bizim mağdurlaştırdığımız. Ama LGBTİ+ kimliklerin neden mağdur kimlik olduğu konusunda ağzımızı açmaya gerek yok değil mi? Elif Şafak bir mağdur kimlik daha edinmek istiyor diye saldıralım, işimiz bitti.

Bir kimliği mağdurlaştırırsak, o kimliğe sahip kişiler bu mağduriyet, görünmezlik ve dayatmadan sıyrılmak için kimlik mücadelesine girer ve kimliğini ön plana çıkarır. Zira öbür türlüsü bir görünmezlik, baskı, şiddet, linç, kendini var edememe döngüsüdür. LGBTİ+ hareketin olmadığı yıllarda bizler baskı ve korkudan cinsel yönelimimizi, bazen kendimiz de dâhil kimseye söyleyemezdik. Bu kendini ifade edememe ve heteroseksüel varsayılma hali hem üzerimizde evlenmemiz beklentisi ve buna bağlı aslında tecavüze uğrama ihtimali dâhil bir şiddet korkusu yaratırdı hem de diğer LGBTİ+'larla birbirimize ulaşıp sosyalleşemezdik bile. Bunun anlamını ve hayattaki karşılığını heteroseksüellerin pek çoğunun kafasında canlandırmasını beklemiyorum. Çünkü onlar her ortamda sosyalleşme hakkına doğuştan sahip oldukları için, kendi doğalarını yaşayacakları insanları özel olarak arayıp bulmaları gerekmiyor. Kendi doğaları derken, pek çok heteroseksüelin aklına hemen cinsellik gelebilir. Sanki heteroseksüellik cinsellikle sınırlı gibi! Anlamayanlar için dip not yazayım; âşık olmak, dertleşmek, dertleştiğiniz insanın sizin ne hissettiğinizi anlaması gibi şeyler de sosyalleşmeye dâhildir! O yüzden heteroseksüeller için gerekli olmayan (ne de olsa herkes heteroseksüel varsayılıyor) “açılma” kavramı LGBTİ+’lar için var. Elif Şafak üzerine süren tartışmalar bana homofobik olduklarının farkında dahi olmayan, farkında olsa da önemsemeyen, yüzleşmek gereği duymayan heteroseksüellerin “Sürekli LGBTİ+ kimliğinizi vurgulamak zorunda mısınız” yaklaşımını hatırlatıyor. Heteroseksüellerden “Biz hep heteroseksüelliğimizi vurguluyor muyuz?” cümlesi duymayan LGBTİ+ birey var mı? Niye vurgulayacaksın? Hayatın her anı sana vurgu zaten. Hayat senin üzerine kurulu. Senin üzerine kurulu olduğunun dahi farkında olmayacağın kadar sana ait tüm hayat. Ve o hayatın kapı dışında bıraktıklarına da bakma tabi. Bir paylaşım görmüştüm bu konuda da tam hatırlayamadım ama yerine oturmuştu. “Ayrıcalığa sahip olanlar ona sahip olduklarını fark etmezler” gibi bir şeydi.

Elif Şafak’a saldıranların önerdiği alternatif ne onu merak ediyorum ben mesela. Duruşunu sevmediğimiz için, reklam yaptığı için, samimi bulmadığımız için, LGBTİ+’lar bu kimliğin bedelini öderken tuzu kuru bir hayat sürdüğü için, buradan prim yapacağı için cinsel yönelimini açıklamaması mı? Neredeyse cinsel yönelim testine girecek. Cinsel yönelim matah bir şeymiş gibi. Herhangi bir özelliğimiz ama bu gezegende bedeli yaratılmış bir özellik. Bazı aktivistler “Bizim mücadelemiz üzerinden prim yapıyor” tepkisinde. Ben şahsen kendim için mücadele veriyorum ama baştan beri her LGBTİ+ birey bizim mücadelemiz üzerinden hayatına olumluluk katsın da istiyorum. Kitap satışı arttırmak da günah değil. Dikkat çekmek istemek de. Veya kimliği üzerinden ulaşmak istediği bir yer varsa oraya ulaşmak da. Keşke olsa da biz de ulaşsak. Ya da hep ezasını çekecek değiliz ya, arada sefasını sürenler de olsa. Bence bu açıklamanın primi kadar bedeli var. Bir insanın içinden ne geçirdiğini asla bilemeyecek olduğumuz için varsayımlarımızın tamamının abes olduğunu bir yana koyuyorum, iyi kötü tahmin ettiğimizi varsayalım, bende yukarıdaki sorular var. Keşke sayesinde cinsel yönelim prim yapan bir şey haline gelse. Ben varım.

Benim kendisine mesafem siyasi duruşundan. Siyasi duruşuna uzak olduğum pek çok LGBTİ+ birey var. Her LGBTİ+ sevdiğimiz, şirin bulduğumuz, yan yana yürüyebileceğimiz insanlar olmayacaktır. Ama mesele cinsel yönelim üzerinden bir olumsuzlanma ise, burası kırmızı çizgi olmalı. Elif Şafak’ın duruşuna karşı tepki duyulmasını anlıyorum. Ama bunun cinsel yönelim açıklamasıyla bağını kuramıyorum (reklam yapıyor itirazları hariç ki bu reklamın olumlu olduğu kadar olumsuz yansımalarını da tartmak gerekir, reklam bile olsa). Elif Şafak gibi açılmamış tonla LGBTİ+ birey var. Niye bugüne kadar açılmadın diye bir siyaset kurabilir miyiz? Ki açılmamak sonuna kadar hakları bu toplumda. Onları konuşmuyoruz ama. Basınımız bunları konuşmaya değer görmüyor. LGBTİ+ bireylerin neden açılmalarına izin vermiyoruz? Niye LGBTİ+’lar için güvenli bir dünya yaratmıyoruz? Ülke basını şimdiye kadar bu soruları da sormuş olsaydı, Elif Şafak’a cinsel yönelimi üzerinden bir kez daha yüklenen basın ve heteroseksüellerimizin niyet okumasını yapmak zorunda kalmayacaktık. Bu konunun benim için en konuşulması gereken tarafı, bu ülkede kim olursanız olun açılmanız zordur.

Dikkat çekmek istemesine ise niye bu kadar tepki duyuluyor onu da anlamıyorum. Velev ki öyle, dikkat çekmeyi seviyor. Dikkat etmeyiz olur biter. Bu öfke niye? Sosyolojik ve toplumsal psikolojik epey mevzu var bu olayda velhasıl. Ve asıl onların konuşulması lazım. Hele Onur Yürüyüşüne gitmeyi LGBTİ+ harekete destek bilip (çoğu ona da gerek duymaz ya) LGBTİ+’lar için hayatında tırnağını oynatmamış insanlar bu mevzuda yorum yapmıyor mu, herkes kendini Elif Şafak’tan daha matah sanıyor. Bence konu Elif Şafak değil, olayımız kendimiziz. Ama kendimizle yüzleşmek zor olunca biz ancak Elif Şafak konuşuruz.

Bu tartışmanın bir hayrı varsa, o da bunların konuşulmasına vesile olması. LGBTİ+ bireyleri kendilerine ait güvenli alanlarda sıkıştırıp gizli homofobi, bifobi ve transfobilerini kusan mahallelilerin her birimize yaşattıklarına karşı bir anda tepki gelişti aktivist çevre içinde. Çünkü biz Elif Şafak’ın değil asıl bunların konuşulmasını istiyorduk. Bizlere tek tek yapılanlar Elif Şafak konusundaki yorumlarla topluca açığa çıktı. Konu üzerine LGBTİ+ aktivistlerden öyle güzel cevaplar geldi ki, demek ki ancak biri meseleyi toplumsal gündem yapınca dönüp kendimize yapılanları da aynı anda gözden geçirebildik. Özellikle LGBTİ+ çevrede bile en dezavantajlı kimlik olan biseksüellikle ilgili yüzleşmenin, biseksüel aktivistler tarafından bizlere de eleştiriler getirilerek yapılması için bir kez daha vesile oldu.

Velhasıl, Elif Şafak’ı da savunmak yine bizlere kaldı. Çünkü bizler mantık, vicdan, adalet ve tarafsızlık terazisi şaştığında ne olduğunu çok iyi biliriz. Ve bu dünyada iletişim ve insanlar arası ilişkideki en büyük sorunlardan biri bence tutumları, tavırları değil doğrudan kişileri ve karakteri eleştirmek, karakter linçi yapmak. Bir kişinin birbiriyle ilişkili olmayan yanlarını iç içe geçirmek. Oysa temel ve basit bir gerçeklik var ki, her insanın bir diğerine yansıyan olumlu ve olumsuz özellikleri vardır. Bunlara karşı geliştirilen tutum da, karşıdaki her ayrı insana göre değişir. Elif Şafak’ın tutumları ile cinsel yönelimi arasında mantık düzleminde hiçbir bağ yok. Ne sanıyordunuz, her LGBTİ+ melek mi olacaktı? Hem niye olsun ki, heteroseksüeller hiç değilken? Bizim sizlerin onayından geçip “cinsel yönelim kusurumuzu (!)” örtmemiz için başka hiçbir kusurumuz olmaması mı gerekiyor? Kusurlarımızı konuşacaksanız bunu konuşmak için açıldığımız anı kollamayın yeter. Her insanın her kusuru konuşulabilir yoksa. Cinsel yönelimini açıklama ve kendini ifade etme hakkını kimsenin elinden alamayız. Cinsel yönelim açıklamak hak etmek veya etmemek üzerinden tanımlanabilecek bir eylem değil çünkü.

Bu ülkede cinsel yöneliminin bedelini her daim göğüslemiş Murathan Mungan gibi kişileri hiç konuşmaya gerek duymazken, sahi biz niye Elif Şafak’ı konuşuyoruz? Bütün bu tartışmada bence konuşulması en gerekmeyen kısım Elif Şafak. Ben açılmasını kendi içsel saikleri ne olursa olsun olumlu buluyorum. Toplumda ses getirecek veya toplumda ses getirmeyip kendi çevresinde ve etki alanında küçük değişimleri başlatacak her LGBTİ+nın açılabileceği bir dünyamız olsaydı, bir süre sonra açılmak kavramını değil, kendini ifade etmek kavramını kullanmaya başlardık. Dilerim ki bir gün her LGBTİ+ açılacak güvenli bir ortamı ve maalesef insani bir dünyada hiç ihtiyaç duymaması gerekecek cesareti bulur. İşte o zaman toplumlar “normalleşmiş” olur ve Elif Şafak’lar konu dahi olmaz.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler:
nefret