23/07/2008 | Yazar: Vedat Özdemir

‘Evlendiniz de başınız göğe mi erdi? Aşk sevgi hani nerde? Hani nerde saygı? Mutluluk bayram sabahı içtiğin sarımsaklı paça çorbasında mı? Erkek mi oldun evlenmekle? Tamam.

‘Evlendiniz de başınız göğe mi erdi? Aşk sevgi hani nerde? Hani nerde saygı? Mutluluk bayram sabahı içtiğin sarımsaklı paça çorbasında mı? Erkek mi oldun evlenmekle? Tamam. Peki neden hala gözün dışarda? Yoksa evlenerek ailene, sülalene, eşe dosta ispat ettin de erkekliğini, halen kendin mi ikna olmadın?’ Vedat Özdemir’in kaleminden.

Yüreğim dar geliyor bazen coşkuya sevgiye sevişmeye. Bazen kocaman oluyor yüreğim, genişliyor, az geliyor yüreğime aşk... Kibrit kutusu gibi kapalı küçük, kırk kibrit alıyor oysa en az. Futbol sahası kadar geniş yirmi altı koşturup duruyor. Bazen kibrit kutusu kadar kapalı bazen futbol maçı kadar açık oluyor yüreğim.

Bir bayram sabahı... Gelip gidenler, yakınlar, tanışlar epeydir görmediğim. Yeni nişanlanmış kuzen, kızını benimle evlendirmek için çabaları boşa giden, ancak geçen ay nişanladığı kızı ve eniştesiyle beraber gelen komşu Fadime hanım teyze. Hal hatır, ‘Allah tekrarına eriştirsin’ bayram dilekleri... Ve illaki o soru:

-Evlilik ne zaman?

-Eee böyle olmaz bu gençlik böyle kalmaz…

-Hıı bi de yaşlılık var…

Hık mık edemez oldun epeydir. ‘Elhamdülillah çok şükür bekarım, eee arada sırada evleniyorum…’ deyip geçiştiriyorum. İleri gidiyor akranım nakliye şirketi sahibi dayı oğlu:

-"...giysilerin ütülenir, akşam eve geldiğinde yemeğin hazır olur, düzenin olur..."

Sinirimi gizlemeye çalışarak espiriye vuruyorum:

"Yıllardır ütülü ve doğru düzgün bir şey giydiğini görmedim; evlikte sorunlar mı var dayı oğlu?"

Dayı oğlu pes etmiyor. Evli iki çocuk babası edalarıyla biraz daha cüretkar bastırıyor.

-Gece gelip yastığa sarılıp yatmak da var.

Yüz on kiloyu aşmış, günlük giysileri içinde, dayı oğlunun bol sarımsaklı paça çorbasını tazeleyen yengeye şöyle bir bakıp, rakısını yudumlarken kokusuna koku katan dayı oğluna "Ee her gün döşeğe sarılmaktan iyidir" derken sinirden sesimin çatladığını fark ediyorum. Kürkünü dövemeyen kepeneğini döver misali hıncımı yengeden çıkarmak da pek içime sinmiyor. Bak, diyorum dayı oğlu, beni bayağı düşünmüşsün sağol, lakin o kadar tasa etme. Bilirsin adamın başına ne gelirse ya meraktan ya… Sen merakını yastığıma kadar götürmekle malumu merak etmiş oluyorsun ki senin başın iki kat dertte.

Telefonum çalıyor tam ortam harlanırken, sms. Ne bir şarkıdan alınmış ne bir basma kalıp. Sevgilimin dizeleri yüreğini hissediyorum yüreğim çarparken... Okudukça yüreğimden gelen gülümseme gözlerimde ışık bulup, muzır bir ifadeyle dudaklarımdan yanaklarıma yayılıyor. Etrafıma bakıyorum...

Bunlar beni zavallı mı sanıyor? Ve daha niceleri öyle düşünüyor? Şu yaşa gelmiş. Evlenmemiş. Aşk yok. Sevgi yok. Seks yok. Düzen yok. Mutluluktan bihaberler. Dahasını da düşündükleri belli. Oysa ben ayağımın altındaki bulutlardan doğru düzgün yürüyemiyorum...
Evlendiniz de başınız göğe mi erdi? Aşk sevgi hani nerde? Hani nerde saygı? Mutluluk bayram sabahı içtiğin sarımsaklı paça çorbasında mı? Erkek mi oldun evlenmekle? Tamam. Peki neden hala gözün dışarda? Yoksa evlenerek ailene, sülalene, eşe dosta ispat ettin de erkekliğini, halen kendin mi ikna olmadın?

Bacağının arasında aradığın erkekliğini sakın beyninde ya da yüreğinde unutmuş olmayasın?
Kendime bakıyorum sonra boy aynasında. Kendime kendimi veresim geliyor... Ne ben ne sevgilim hiç böyle kokmadık, asla paylaşmadan sarımsak yemedik. Hiç bu kadar saygısız olmadık. Düğün esvapları giymedik, resmimiz de olmadı herkesin göreceği yere asılan. Lakin yaşıyoruz şıklıkta, yakışıklılıkta, hijyende. Biz aşkı sevgiyi seksi, mutluluğu dünden çok yarından az yaşıyoruz...

Bizim düğünümüz olmadı ama ikimiz de takım elbise giydik. Çok şıktık boynumuzdaki kravatlarımızla. Güzel kokuları sadece birbirimiz için sürdük, söz verirken Allah'ın huzurunda...

KRALCHPLAK

Etiketler:
nefret