19/12/2008 | Yazar: Can Yaman

İki kadın oyuncunun sahnede ‘Sürmanşet’ adlı oyunda rol gereği dudak dudağa öpüşmesi, büyük yankı uyandırmış.

İki kadın oyuncunun sahnede ‘Sürmanşet’ adlı oyunda rol gereği dudak dudağa öpüşmesi, büyük yankı uyandırmış. Dönemine göre öncü sayılan Atıf Yılmaz’ın 1963 yapımı ‘İki Gemi Yanyana’ filmi, bir öpüşme sahnesiyle çığır açmayı bilmişti. Suzan Avcı’nın Sevda Nurla öpüştüğü sahne, günümüz çekingenlerine ders verir nitelikteydi. Yazarımız Can Yaman’ı önümüzdeki haftadan itibaren her pazartesi kaosgl.org’da okuyabilirsiniz.

Birçoğumuz için tatil çoktan sona erdi. Fakat tatille süren rehavet önlenemez hızıyla devam ediyor. Buna hız veren magazinsel olaylardan biri, geçen hafta Nurseli İdiz’in söylediği bir söz üzerine gerçekleşti. İdiz’in, Nurgül Yeşilçay’ı hem fiziksel hem oyuncu olarak beğenmesi, ilginin kendisine toplanmasına neden oldu. Bunu söylemesine etken, Beste Bereket ve Dolunay Sert’in oynadığı ‘Sürmanşet’ adlı tiyatro oyunuydu. İki kadın oyuncunun sahnede rol gereği dudak dudağa öpüşmesi, büyük yankı uyandırmıştı. Bu olayı örnek gösteren İdiz’in, Nurgül Yeşilçay’la böyle bir oyunda oynama isteği, birçok oyuncunun kurallarla boğuştuğu bir dönemde şok etkisi yarattı.

İdiz’den yükselen bu çıkış, magazin basınını çok meşgul etti ama beni hiç şaşırtmadı. Aksine gecikmiş bir karar olduğunu düşünüyorum. Hâlbuki Catherine Deneuve gibi batılı yıldızların hiçbir çekince görmediği bu tür roller, şimdilerde bayağı kaçar hâle bile geldi. Bizdeyse ilk günkü heyecanını yitirmiyor, teşviki ve tehdidi elden bırakmıyordu. Fakat Deneuve, vaktiyle tüm klişeleri alt üst edercesine 1983 yapımı ‘Hunger’ filmini çekmiş, gey hayranlarının gönüllerini fethetmeyi bilmişti. Ona eşlik eden Susan Sarandon ve David Bowie ise filme adlarını geçiren efsanelerdi.

Amerika’da bu gibi konuların hâlâ tartışma ve sansasyon yarattığı düşünüldüğünde, ülkemizdeki bağnazlığı hoş görmek lazım. Nicole Kidman’ın genç bir dulu canlandırdığı 2004 yapımı Birth/Doğum adlı filme yönelik Amerikan tavrı, buna bir örnekti. Ölen kocasının bir çocuğun bedeninde yaşadığı ve onla irtibat kurduğu iddiası üzerine çocukla girdiği ilişkiyi cesurca paylaşan Kidman, bazı anlaşılmaz tepkiler almıştı. Özellikle Anna rolündeki Kidman’ın kocası yerine koyduğu çocukla dudağından öpüşüp, onla banyo yapması büyük sükse yapmış, filmin sansürlenmesine yol açmıştı.

Amerika’da aile ve ona paralel ama alternatif olan tüm beraberlikler bir tabu. Hâlbuki Türk sineması tabularını çoktan yıkmıştı. Dönemine göre öncü sayılan Atıf Yılmaz’ın 1963 yapımı ‘İki Gemi Yanyana’ filmi, bir öpüşme sahnesiyle çığır açmayı bilmişti. Suzan Avcı’nın Sevda Nurla öpüştüğü sahne, günümüz çekingenlerine ders verir nitelikteydi. Bu öncülüğe Suzan Avcı gibi bir divanın imza atması, anılarımızı ve ona duyulan hayranlığı tekrar perçinliyor adeta. Teşekkürler Suzan Avcı!

O günün şartlarında yapılmayanı yapanlar sinemasal anlamda ne kadar ileri olduklarını göstermiş, günümüz dizi oyuncularına resti çekmiştir. Açıkçası bu tarz tartışmaların pişirilip pişirilip önümüze konulmasına içerliyorum. Çünkü iki kadının öpüşmesi değil tehdit, ancak sevindirici olabilir. Bir rahatsızlık, ahlaksızlık çokgeninde devrilmemesi gerekir. Zamanında Atıf Yılmaz’ı eleştirenler, onu popülist olmakla suçluyorlardı. Şimdi düşünüyorum da iyi ki popülizm yapmış. Ya yapmasaydı?


Etiketler: kültür sanat
nefret