15/12/2009 | Yazar: Serdar Acar

Koskoca bir boşluktu içim...

Koskoca bir boşluktu içim...

Uzaklarda bir yerdeydi ruhum. Hangi bilinmezlikten sana sesleniyordu. Hangi bahane avutmuştu yüreğimi. Bir gaflet sardı ruhumu. İçlendim durdum sonra...
 
Adın aşk olsun senin istedim. Aramadığım, sadece içimde var olduğunu bildiğim aşk... Dünya bir alem, sensizlik o alemin içinde ayrı bir savunmasız kale...
 
Vuslat aldı gitti ömrümü. Dönüp ardıma her baktığımda yüzün aklımda. Susadım aşkına ey sevgili. Gel kurtar beni bu ateş gibi yakan çölünden. Suyunu ver dudaklarıma... Öp, kokla, sarmala bedenimi. Kana kana içeyim seni...
 
Yüksek uçurumlara koy sonra beni. Tutunduğum, tutunacağım dalım ol. Koru, kolla beni. Sen suyun öte yakasında, sesini yolla bana. Mahrum kalmasın kulaklarım sesinden. İlahim ol yücelt beni...
 
 
Yazdığım her şiirin ilk mısrasısın sen. Senle başlayıp seninle biten bütün şiirlerim seni unutturmayan. Yolculuk uzun sevgili. Geçtiğim köprüler ve o köprülerin altından geçen nehirler bilir her defasında vazgeçişlerimi.
 
Ruh aleminden bana seslenir bütün ebedi aşklar. En büyük aşkmış meğer kavuşulmayan aşklar. Dilinden düşmezmiş. Sevgisi hele hiç bitmezmiş. Öğrendim ya aşk-ı viraneyi... Kor kor yakar yüreğimi. Güzel sevgili...
 
Muhtacım artık sana... İtiraf değil bu, sadece hasret. Gözyaşlarım kurudu uğruna. Aşk bunun adı. Dile düşse de, ben düşürmem aşkını dillere. Soy beni, uzanayım yanına, bırak bari son bir kez doya doya öpeyim. Hep aynı şarkı çalar yatak odandaki radyoda...
 
Uzun uzun dinlerim şimdi aynı nâmeyi; “Tez gel yarim, tez gel kurbanın olam. Gözüm bulutlarda hep seni arar oldu...”
 

Etiketler:
nefret