17/08/2016 | Yazar: Irmak Keskin

Her an bir haber bekleyerek yaşamaya devam etmek zorunda bırakıldık.

Biraz müzik olsun bu yazıya da...

Ali’yle konuştuk bir gün, “İstanbul’a döneyim yanındayım anında” dedim, döndüğüm gün bir kaç kişi dışarı çıktık, sabahtan gidecektim yanına, bir toplantı vardı, biri yanıma geldi, haberin yok mu? diye sordu, gülüşmeler, sohbetler boğazıma dizildi, midem yumru oldu, sadece oradan çıkabildim. Birlikte olduğum bir trans erkek vardı o arada, eve dönerken taciz edildik, dayak yedik. Kalktığımızda artık her şey bitmişti, ağrılarımızı aldık, hayatını cinsel şiddetle mücadeleye vermiş bir dostla vedalaşmaya gittik.

Falcılar bazen kendi geleceğini göremiyormuş, oysa o bana fal bakmayı öğreten insandı, 1 Ocak sabahı yeni bir yılın umuduna uyanacakken ansızın geldi haberi. Ezel, öncesizliğiyle sonsuza gitti, kafası başka hallerdeymiş, belki de hissetmeden geçmiştir öylece sessizliğe.

Bir gece yarısı, sonradan cinsiyet kimliğimden dolayı şiddet göreceğimi bilemediğim sevgilimle rakı içmişiz gelmişiz, gene o “ansızın haber” çaldı kapıyı. Doğa’yı cinsiyet geçiş ameliyatında kaybetmişiz, ben bir kaç damla yaş döktüm. O bana sarıldı, öylece uyuduk ya da uyur gibi yaptık.

Bir kahvenin kırk yıllık hatırı vardır ya, keşke olmasaydı o hatır, orada kalsaydı ve unutulsaydı. Biricik arkadaşımın Yel değirmeni’nde çalıştığı kafeye, içimde kopan huzursuz kıyameti sakinleştirmek için gittim, akşam bende kal, bir gariplik var dedim, beraber eve geldik, geldiğimiz gibi çıktık: Boysan, Zeliş Mert, trafik kazası…. 

Çok aşık olduğunuz sevgilinizle oturuyorsunuz, translık zor buralarda, siz bir de iki yapmışınız sayıyı da tutturmaya çalışıyorsunuz hayatı. Sığınmışsınız birbirinize, dışarısı kıyamet zaten, girişimler, senaryolar, baskınlar, bir şeyler bir şeyler, gene de karşınızdakine bakıp da küçük bir mutluluk alanı yaratmışınız kendinize. Öyle şeyler yakışmaz size dedi evren, bir video açtı o, bir trans erkek gözlerimizin önünde bıraktı kendini boşluğa, videoyu çekenin iğrenç konuşmalarını duyarak nasıl yaşatılmadığımıza bir kez daha tanıklık ettik, oturduk ve sustuk.

Ahmet Yıldız, R.Ç, Okyanus, Eylül Cansın, Wisam Sankari, Çingene Gül, Hande Kader ve tek tek yazmak istediğim, isimlerden fazlası, sayıların ötesi bütün temas ettiklerimiz, göz kırptıklarımız ve ardlarından sustuklarımız...

Her suskunluğumuz yeni bir intiharı, cinayeti, ölümü getirdi. Biz kalanlarsa bir yandan seslerini duyurmak istedik, bir yandan elimiz ayağımız tutmadı, birbirimize sarılarak devam etmek için çabaladık. Seçilmiş ve atanmış ailelerimiz tarafından ulaşılamadığımızda her seferinde bir korku sardı kalplerimizi. Her an bir haber bekleyerek yaşamaya devam etmek zorunda bırakıldık. Gerçekliğimiz renklerimizden dolayı ölüm koktu, kalplerimizin kaosuna inat, dans edebilmeyi öğrendik. Her gün biraz daha öldük, her gün biraz daha doğduk, şarkılar söyledik, gidenlere kaldırdık kadehlerimizi, unutmadık, alışmadık…

İllustrasyon: Zeynothings


Etiketler:
nefret