15/11/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

"Bak nasıl kırıyorlar beni, dahası benden çok seni ve kocamı. Biliyorum ayıplıyorlardır bile sizi, benim yüzümden. Bak kocama beni savundu diye nasıl geri adım attırdılar.

"Bak nasıl kırıyorlar beni, dahası benden çok seni ve kocamı. Biliyorum ayıplıyorlardır bile sizi, benim yüzümden. Bak kocama beni savundu diye nasıl geri adım attırdılar. Bak bizim bilgimiz dışında bir bilgin de olamaz, bir sözün de, diye bağırıyorlar yüzüme."

Hep sen bildin be babacığım, doğduğum günden beri hep sen bildin. Annemin kim olacağını da sen bildin, bana konulacak adı da. Senin dünyana doğdum, senin dünyanda büyüdüm.

Ne zaman konuşacağımı da sen bildin, ne konuşacağımı da. Yüzünü kara da çıkarmadım bak; senin bilginle büyüdüm, senin bilginle seçtim, senin bilginle yaşadım kendi hayatımı. Bana, ‘bak bu adam seninle evlenmek istiyor, ne dersin?’ dediğinde bile, hatırlasana, ‘sen bilirsin’ demiştim. Biliyorsun, çocuk sayılırmışım aslında o zaman ama senin bilginin doğruluğuna iman etmiştim, başka bir bilgim yoktu ki!

Kötü oldu diyemem, mutluyum, hem de çok. Kocam da en az senin kadar şefkatli. Sen nasıl kıyamazdın benim üzülmeme; rahat edeyim, yüzüm gülsün diye elinden ne gelirse yapardın, kocam da öyle ilk günden beri. Hakkını yiyemem el üstünde tuttu beni, rahat edip, mutlu olayım diye bir dediğimi iki etmedi. Yeri geldi, benim hakkım için, benim yanımda durdu üniversite kapısında; yasaklara aldırmadan gizlice otomobil bile kullandırttı, ben istiyorum diye. Bak düşlerimizde göremeyeceğimiz bir köşkte yaşıyorum şimdi.

Ama biliyorsun benim isteklerim hep senin bilginden türedi baba, kendi başıma bir şey bilemedim, bilmek de istemedim belki. Senin bilginle kocamın bilgisi birdi; erkeğin bilgisiydi.

Tamam şikayetim yok, rahatım yerinde el üstünde tutuluyorum, saygı görüyorum ama bak, bir kere ben bileyim dedim, başıma gelmeyen kalmadı. Ne saygınlığım, ne konumum, ne senin kızın, ne kocamın hanımı olmak beni koruyamadı. Bak nasıl kızdılar bana, neredeyse ‘elinin hamuruyla erkek işine karışma’ diyecekler, ‘haddini bil, yerini bil!’. Oysa sadece ‘bırakalım kendi kararlarını verebilecekleri yaşa gelsin kız çocukları’ dedim, ‘başka türlüsü cehalettir’ dedim.

Tamam hayatımdan çok memnunum, rahatım yerinde, çok mutluyum ama bak belki de bunu bilmiyorsun ama çok zor oluyor be baba. Çok zor oluyor sadece Baba’nın, Koca’nın, Erkeğin bilgisiyle yaşamak. Çocukluktan kadınlığa geçişe bile erkeğin karar vermesi çok zor aslında, bak bunu sen bile bilmiyorsundur baba.

En zor yanı ne biliyor musun? Babanın bilgisine o kadar inanıyorsun ki, yaşadığının örselenme olduğunu bile bilemeden ruhunda yaralar açılıyor. Çocuksun çünkü, çocuktum ben daha baba, çocukmuşum ben de bilmiyordum o zamanlar. Sana, ‘sen bilirsin’ dedikten sonra yaşadıklarımın, başıma gelenlerin kaçınılmaz olmadıklarını, o yaşların henüz çok erken olduğunu, o yaşlarda kadın, o yaşlarda anne olmanın kendisinin bir örselenme olduğunu çok çok sonra öğrendim ben baba. Ruhumda açılan yaraların ayırtına çok sonra varabildim. Kimse bilemez baba yaralarımı, sen bile bilemezsin, kocam bile bilemez. Biliyorum çok seviyorsunuz beni, biliyorum çok değer veriyorsunuz, yok sizlerden hiçbir şikayetim, mutlu bir evlat, mutlu bir eş, mutlu bir anne olmaktan mutluyum. Biliyorum sizin de bir kabahatiniz yok, ama bak işte siz belki de bir tek bunu bilmiyorsunuz, çocukken birden kadın olmanın ne denli örseleyici olduğunu.

Biliyor musun, düşünüyorum da ben büyüyüp karar verseydim, kendi bilgimle belki, belki değil mutlak bu hayatı seçerdim yine. Hayatımdan, hayat tarzımdan, yapıp ettiklerimden çok memnun ve mesudum. Mesele o değil. Kendi kararımı kendim verebileceğim yaşa gelseydim yine bu hayatı seçerdim, inan. Ama ben kendi bilgimle seçebilmek isterdim baba, kendi özgür irademle karar verebilmeyi. Örselenmeden, yaralanmadan, çocukluğun tüm korkularıyla incinmeden, kendi kadınlığıma ben kendim geçebilmek isterdim.

Tek derdim bu baba; yoksa senin bilginin doğruluğuna şüphem yok. Ama bıraksanız da bir kere de ben bilsem baba, bir kerecik. Aynı bilgiye ben kendi yolumdan gidip ulaşsam ne olur?

Bak nasıl kırıyorlar beni, dahası benden çok seni ve kocamı. Biliyorum ayıplıyorlardır bile sizi, benim yüzümden. Bak kocama beni savundu diye nasıl geri adım attırdılar. Bak bizim bilgimiz dışında bir bilgin de olamaz, bir sözün de, diye bağırıyorlar yüzüme.

Ne olur, bırak bir kere de ben bileyim be baba…


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam