12/05/2011 | Yazar: Gülnaz DUMAN BİLGE

Ufuk Bektaş Karakaya’nın darbecilerin işçi, devrimci, komünist ve Kürt avına çıktığı yıllardaki işkenceleri, sürgünleri, ölümleri ve direnişleri

Ufuk Bektaş Karakaya’nın darbecilerin işçi, devrimci, komünist ve Kürt avına çıktığı yıllardaki işkenceleri, sürgünleri, ölümleri ve direnişleri soluk soluğa anlattığı “Ölüm bizim için değil” adlı kitabı çıktı. “Yaşanacak güzel bir dünya ihtimaline feda etmiş bir kuşağın” hikâyesinin anlatıldığı kitap aynı zamanda ölüme bir gün kalana kadar yaşanmış bir ölüm orucu deneyimini de ilk kez birinci ağızdan dile getiriyor.

İşçi-devrimci ve komünistleri düşlerden uyandıran 12 Eylül’leri, ama aynı zamanda 12 Eylül’lerin karanlıklarını yaran gün ışıklarını okuyucuda soluk bırakmaksızın anlatan bir kitap. Tamamiyle bir örgüt yaşantısını da olayların fonunda bize sunan kitabın yazarı, aslında kendi hayatıyla birlikte, belgesel-roman tarzında yakın geçmişimizi, objektif bir fırsat yaratarak bize sunuyor.

Filmlere konul olacak kadar heyecan, deneyim ve derslerle dolu olan, bizden bir kuşak öncesi devrimci hayatı sanki harflerle değil de, gözlerimizin önüne film karesi gibi yansıtan bir kitap.

Kitapta anlatılan kişiler, şair Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşk’ın Yüzü Oluncaya Dek” isimli, kuşkusuz en sevilen şiir ve kitabını atfettiği kişi ve olayları kapsıyor.

...

Yazar, tıpkı Yılmaz Güney’in Fatoş Güney’e yazdığı mektubundaki öz gibi; acının dibine batsa da, kedilere ağlayıp kuşların yasını tutarken; seven... sevinen... ama sevilende okkalı bir mesaj atıyor belleklerimize...

...

Bu, bir kısmımız için toplumsal hafıza, bir kısmımız için muamma, devlet tarafında ise hala sorumlularının yargılanmadığı cunta olan yılları, özellikle gençlerin, gerçeği arayanların ve o gerçekte kendi hatıraları ile acılarını köşeye saklayıp da, arada bir çıkarıp yalnızca bir tutam hüzünle tarayanların okuması gereken bir kitap.

...

Ufuk Bektaş Karakaya’nın “Ölüm Bizim İçin Değil” adlı 520 sayfalık kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Yazar hakkında: Ufuk Bektaş KARAKAYA, 1957, Malatya-Kuluncak’ta orta halli bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Halkın Kurtuluşu hareketinin ayrışma sürecinde “Devrimci Proletarya” saflarında yer aldı. Politik faaliyetleri dolayısıyla, 1978’den - 17 Eylül 1988’de, Kırşehir E Tipi Cezaevi’nden 18 koğuş arkadaşıyla birlikte tünel kazıp kaçışına kadar birçok cezaevinde yattı. 4 devrimci-komünistin yaşamını yitirdiği’84 Ölüm Orucu Direnişi’nde ilk grup olarak, 73 gün boyunca süren direnişte son ana kadar yer aldı.

Kitapta, 12 Eylül öncesi yükselen devrim yıllarından, hemen ertesindeki ‘askıya alınmış’ ve hala da o askıda duran devrim yılları anlatılıyor. Adana’sıyla, İstanbul’uyla, Malatya ve Kırşehir’iyle, hücre evinden, ceza evine kadar, hücrelerinden, tünellerine kadar, eylemlerinden teslimiyetine kadar, istiklal marşı ve tek tip elbisesinden 84 Ölüm Orucu’na kadar, silahından, bildirisine kadar, bir silahlı eylemin hazırlanışından gerçekleştirilmesine kadar, gözaltına alındığınız o dakikadan 96 gün süren direnişinizin hücre ve koğuşlarda da devam edeceği o bitmek tükenmek bilmez işkence ve direnişlerine kadar, kadar’ların bitmediği ve en iyi ile en kötülerin birbirlerini tetiklediği an be an yaşam ve ölümün çadırını toplayan sürgünlerine kadar...

Bu kitapta Yılmaz Güney’den, İsmail Cüneyt’ten, halkın içindeki senden benden, o ekranın meşhur spikeri, o gazetelerin manşetleri, sloganından cop sesine kadar, seslerin arasında boğulan koca bir ülkeyi okuyacaksınız…
 
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam