18/07/2019 | Yazar: Hilal Demir

Arkadaşlarla, partnerlerle, değişim için birlikte yürüdüğümüz dostlarla yaşadığımız çatışmaları, şiddeti ele almak hiç kolay değil, hatta belki en zoru.

İfşanın bir eylem olarak kullanılması konusu çok eskiye dayanan bir yöntem değil bildiğim kadarıyla, eskiden kullanılmadığını söylemek de hata olur ama günümüzdeki kadar yoğun kullanılan ve bilinir bir yöntem değildi. Eylem yöntemlerinin, zamanın ve teknolojinin sağladıkları imkânlara göre şekillenmesi kaçınılmaz. Teknolojinin sağladığı imkanları kullanan bir çok yaratıcı eyleme tanık olduk. İfşanın ise günümüzde yaygın kullanılan bir yöntem olmasının nedenlerinden biri günümüzde sanal dünyayla kurduğumuz ilişkinin yoğunluğu ve bilgiyi paylaşmanın eskiye göre çok daha kolay olması. İfşanın yöntem olarak kullandığı taktik, failin yaptıklarının bilgisini kamuoyuyla paylaşmak ve günümüzde bilgiyi aktarmak çok çok daha kolaylaştı sanal ağlar sayesinde. İfşanın bu kadar sık kullanılan bir yöntem olmasının sebebi sanırım arkadaşlar, partnerler arasında şiddet arttığı için değil; elimizin altındaki bilgi paylaşma imkânlarıdır diyebilirim. Lakin buna sevinemiyoruz çünkü ilişkilerde şiddet mevzusunu çözmek konusunda yüzyıllardır pek büyük bir fark yaratamadık.

Bu yazıyı yazma nedenim bu konuya biraz kafa yormak, bir sonuca ulaşmak değil. İfşa metinleri yazmak zorunda kalmışlara, ifşanın hedefi olmuşlara ben bir söz söyleyemem; tek amacım bir (şiddetsiz) eylem olarak ifşa etmenin kendisini tartışmak ve biraz da şiddetsiz bir yaşam kurma yolunda getirdikleri, götürdükleri üzerine değinmek.

LGBTİ+ hareketinde, ilk kamusal ifşalarla, homofobik mekanların ifşa edilmesiyle tanıştık sanırım. Bu kamusal ifşalar, adaletsizliği görünür kılıp kamusal baskı yaratma yoluyla adaletin gerçekleştirilmesi temelini oluşturuyordu ki bu aslında kamusal alanlarda ifşanın eylem olarak yapılmasının temelidir. İspanya'da ekonomik kriz nedeniyle ev kredilerini ödemeyen işçilerin evlerini elinden alıp sokağa atan bir bankaya dair yapılan ifşa eyleminde de aynı adaletsizliği görünür kılmak ve kamusal baskı yapmak vardı. İfşa edildikten sonra kamusal olan durumda artık eylem, failin kamu önünde utanmasına, dışlanmaktan korkmasına, kurumsal bir yerse kurumsal profilin korunması için çabalamasına neden olacaktı ki bu sayede adaletsizlik son bulsun.

Kişiler arasındaki olayları anlatan ifşa metinleriyle de sosyal medya ve e-posta gruplarında tanıştık tahminimce. En azından ben bu şekilde tanıştım. Tanıdığımız veya tanımadığımız arkadaşlarımızın ilişkilerinde yaşadıkları şiddeti veya olayları anlatan metinlerdi bunlar. Çoğunlukla tek taraflı oldu bu metinler. Metinlerdeki failin sizin de başınıza benzer dertleri açmasın diye uyarı niteliğinde olan metinler, söz konusu fail örgütlüyse örgütten uzaklaştırılması talebi olan metinler, faili kamusal alanlardan dışlama talebi olan metinler vardı benim okuduklarım arasında. Bu metinlerle ne yapacağımızı pek de bilemedik aslında; söz konusu arkadaşlar, tanıdıklar olunca ve de tek taraftan gelince. İfşanın eylem olarak gücü olan kamusal baskı yaratma yoluyla adaletin gerçekleştirilmesi konusu kişilere gelince nasıl işleyecekti bilemedik. Mümkün de değildi aslında. İfşa metinlerindeki tarif edilen adaletsizlik özel bir ilişkideki psikolojik, fiziksel şiddetti. Özel olan kamusaldır dedik, özel ilişkilerdeki şiddetin de kamusal alanda tartışılır olması gerektiğini söyledik de bunun için nasıl bir mekanizma işletmek en sağlıklısıdır pek de bilemedik.

Kişilerin toplumdan dışlanması sanırım çok ağır bir ceza. Onarıcı adalet dediğimiz, failin onarıcı yöntemlerle topluma “kazandırılması”  şiddetsiz bir hayat kurma yolunda önerilen mekanizmalardan biri. İfşa metinlerdeki “fail”in çok hızlı biçimde kamu gözünde yargılanması ve dışlanması ifşa metinlerinin hem gücü hem de onları tehlikeli yapan bir özelliği. Zaten sosyal medyanın hızı nedeniyle, bilgi çok hızlı tüketiliyor ama ifşa metinlerinde bu hızla tüketilenler kişilerin sosyal hayatları oluyor. Biz gerçeğin tamamına hakim olmadan metni kaleme alan “kurban” tarafında olmaya eğilimliyiz çünkü kurbanla dayanışmak gerekir. Bu eğilim, bizi yani kamuyu harekete geçiren şey ama azıcık durup düşünüp, kişi olarak ben bu sorunun çözümü için ne yapabilirim diye sormak lazım.

Şiddet hepimizin hayatlarının yarası, bazen tarifi çok zor. Özel ilişkilerin karmaşıklığı ve ilişkilerdeki dengelerin farklılığı, yapılan anlaşmaların çeşitliliği şiddeti tanımlamakta işleri daha da zorlaştırabiliyor. Hal böyleyken fail olmak her an herkesin başına gelebilecek bir durum. İfşa yoluyla failliğin kamuya açılması sanırım birinin failliğiyle yüzleşme imkânını elinden alıp cezalandırmanın en son noktası oluyor. Olaylar bir kere kamuya yansıdığında “düzeltme” yapmak çok geç oluyor. Kişiler arası adaletsizlikler için ifşa metnini bir yöntem olarak kullanmadan önce bu adaletsizliği (adaletsizliği, şiddetsizlik literatüründeki birçok durum için kullanıyorum, buna şiddet de dahil) düzeltebileceğim diğer yollara da bakmanın özellikle benzer dünya hayaliyle birlikte yürüyenler arasında biraz daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çok eskiden bir yazı okumuştum şimdi bulamadım, “Sosyal hareketleri bitirecekler yine aktivistlerin kendisi olacak.” diye. Başka şeylere de değinmişti bu yazı ama özet olarak değişim için uğraşan kişilerin kendi aralarındaki çatışmaları çözme yöntemlerinin bu değişim hayalini yeterince yansıtmamasının yıkıcılığından bahsediyordu. Dolayısıyla üzerimizde bir sorumluluk da var. Tam da bu noktada özel olan kamusaldıra çıkıyor yollar yine.

İfşa metinleri önüme düştüğünde içimdeki huzursuzluk büyüyor, sorular çoğalıyor. En önemli sorum “Benim onarıcı adalet anlayışım nedir?”, “Nasıl bir mekanizma işletebilirim?” oluyor.

Arkadaşlarla, partnerlerle, değişim için birlikte yürüdüğümüz dostlarla yaşadığımız çatışmaları, şiddeti ele almak hiç kolay değil, hatta belki en zoru. En beklemediğimiz yerden aldığımız bir darbe belki de. Bıraktığı iz, yarattığı acı herhalde karşıtımdan gelecek darbeyle kıyaslanamaz. Kişiler arası çatışmaların kaçınılmazlığı gerçeğini unutmadan bu çatışmaları ele almak, bir kişinin hem fail hem kurban olabileceğini kavramak, uğradığımız şiddetin failini “cezalandırmada” geri dönüşü olmayan yolların belki de son çare olması gerekliliği bir şiddetsiz hayat yolunda benim kişisel çıkarımlarım olarak burada not olarak kalsın.

Kaos GL dergisine nasıl ulaşabilirsiniz?

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin 165. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Basılı halini edinmek isteyenler ise önümüzdeki haftadan itibaren kitapçılardan yeni sayıyı satın alabilirler. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene yayınları ile iletişime geçebilirsiniz.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam