29/07/2011 | Yazar: Özlem Sönmez Ertem

Ben, insanlarla ilişkiye geçebileceğim bir bölgeye taşındım: yaşadıkları yerlerde yolumu bulmaya çalıştım. Bisikletle ara yollara daldım.

Bu kaydın da merkezinde, tıpkı bir öncekinde olduğu gibi bisiklet bulunuyor; yolu yine kadınlarla kesişiyor. Robin M. LeBlanc, “Bicycle Citizens: The Political World of The Japanese Housewife” isimli kitabı için bisikleti, politik bir “araç” olarak kullanıyor. Japonya’daki kadınların politikaya katılım süreçlerini incelemek için yola çıkan yazar, bloga, kitabın içeriği ile değil kullandığı metod ile konuk oluyor.

Yazarın, Tokyo’nun kuzeybatısında 3 yıllık bir yaşam deneyimi ve 18 aylık bir çalışmanın sonunda ortaya koyduğu tablo, siyaset biliminin geleneksel araştırma yöntemlerini kullanmıyor. Özellikle kadın çalışmaları için problemli bulduğu ve sıklıkla başvurulan anket yönteminin aksine, etnografik bir yaklaşımı, önyargılardan uzak durabilmek için bir fırsat olarak görüyor. Bisiklet konseptini, politika anlayışımızı sınırladığını düşündüğü alışılagelmiş araştırma tekniklerini değiştirmeye çabalarken geliştiriyor. Araba ile sembolleştirdiği ana akım yöntemleri, bizzat bisiklet selesi üzerinde ve bisiklet aracılığıyla eleştiriyor:
“Bisiklet, Japonya’ya gittikten 2 hafta sonra girdi hayatıma. Haftada bir saat İngilizce dersi vermek için gittiğim evin hanımı, pek de merkezde olmayan evlerine rahat ulaşabileyim diye ödünç verdi eski bisikletini. İlk birkaç hafta yürümekten ayaklarım ve ayakkabılarım aşındığı için, selesi geniş, önünde ve arkasında büyük metal sepetleri bulunan, frenleri sesli çalışan, yeşil renkli bu bisikleti memnuniyetle karşıladım. Bir süre sonra, dar ve kalabalık yollara pek de hazırlıklı olmadığımı anladım. Özellikle sepetler doluyken denge sağlamak çok zordu. Sürekli titreyen ve sallanan direksiyon, kâbus oldu. Yokuş aşağı hızlanırsam, ayaklarımı yere sürtmeden duramıyordum. Bu çalışmayı yaptığım Öizumi’de bisiklete binerken, zigzaglar çizen, çığlık atıp dua eden ve bağırarak özür dileyen garip bir kadındım.
Bu kayıtla örtüştüğünü düşündüğüm karikatür, Jim Borgman’a ait
Çoğu ev kadını diğer bisikletlilerden çok şey öğrendim: Paketler nasıl güvenli bir şekilde taşınır? Yağmurda sele nasıl kuru tutulur? Pedal çevirirken şemsiye nasıl kullanılır? En önemlisi de, araba ve alışveriş caddelerinden ibaret sandığım bu şehirde, bisikletliler için daha güvenli ara yollar nerededir?
 
Önceleri nadir kullandığım bisiklet rotalarına, zamanla yenilerini ekledim. Ulaşımla ilgili algım da, aracım da değişti. Otobüs, tren ya da bir arabanın içinden göremeyeceğim ayrıntılar, günlük hayatımın bir parçası oldu. Bisiklet sadece yaşamımı kolaylaştırmadı, bisikletin üzerinde gördüğüm Oizumi, bu kitap için de rehber oldu.  Zira gördüğümüz, algıladığımız dünya, ona nasıl “ulaştığımız” ile doğrudan ilgilidir. Benzer bir ilişkilendirmeyi sosyal olaylar için de düşünmek zorlama olmaz. Çünkü bir insanın araba ya da bisikleti tercih etmesi, zaten kendi başına bir olgudur; bir kimlik meselesidir. Ben de ana yoldan saptım. Keşfedilmemiş rotalar için pedal çevirdim.
 
Bisikletin aksine araba metodu, çok sayıda veriyi, hızla toparlamaya odaklıdır. Eğitim düzeyi, yaş, aile kazancı gibi göstergeler için sorular sorar. Bunların sonuçlarına göre de sınıflandırmalar yapar. Yüzlerce, hatta binlerce kadının bilgisine ulaşır. Ama bunu yaparken yönlendirici ön koşulları vardır. Hayli göreceli olabilen bu ön koşulları, kişisel değerlendirmeler belirler. Örneklem ve kategoriler arasında zorunlu bir uzlaştırma devreye girer. Kendine özel durumları sıradanlaştırır. Farklılıkları yok eder; düzleştirir. Ve bunu herkes için aynı şekilde iş görecek sorular hazırlayarak daha ilk baştan yapar.
 
Ben, insanlarla ilişkiye geçebileceğim bir bölgeye taşındım: yaşadıkları yerlerde yolumu bulmaya çalıştım. Bisikletle ara yollara daldım. Japon ev kadınlarının bisiklet üzerinde, yavaş yavaş ilerleyen, arabalar tarafından fark edilmeyen politikaya katılım ve hatta politikadan kaçınma reflekslerini modellemeye çalıştım. Evet, kaçınılmaz olarak zaman zaman bu rotaları biraz genelleştirdim. Ne de olsa hepimiz bazen araba şoförü olabiliyoruz!” 
 

 


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam