27/07/2015 | Yazar: Çayan Azadi

İnanın farkında bile olamadan sınav tarihi geliyor. X’i y ile, o sayıyı şu sayıyla seviştireceğiz derken...

İnanın farkında bile olamadan sınav tarihi geliyor. X'i y ile, o sayıyı şu sayıyla seviştireceğiz derken bu sefer de sınav süresinin son dakikaları geliyor, ağlıyoruz...

Şunda bir anlaşalım dostlar!

Kendimce evrenselleştirdiğim ikiyüzlülüğümüz okullarımızda da devam ediyor.

Zil çalsın diye inancımız doğrultusunda tepelerde bir yerlerdekine/yerdekilere dua ediyoruz. Hepimiz, mutlaka birkaç sayamadığım kadar çoklu sıfırlarca, ders uzunluğunu, teneffüs kısalığını dalgaya alıp aslında isyan ediyoruz.

Bize öğretildiği şekilde davranıp, buna karşı çıkan öğretmenlerimizin ruhumuza ve bedenimize attığı sert tokatları içselleştiriyor; zeka seviyemizin belirlendiği o kağıt parçalarını almaya gittiğimizde ise “büyüktür o aslanım/kuşum, öp elini, af dile” gazıyla çizgiyi çeki veriyoruz o içselleştirdiğimiz davamıza. Sonrasında ne mi oluyor? Zeka seviyemizin başka zeka seviyesi yüksek seçilmiş, ancak insanlığı alçalmış insanlar tarafından ölçülüp verildiği o kağıdı eve götürüp, bazılarımız ruhsal tokatları, bazılarımız fiziksel tokatlarımızı yemeye devam ediyoruz.

Bunların farkına daha varamadan, ailemizin bize belirlediği gelecek doğrultusunda ekonomik özgürlüğümüzü elimize alacağımız söyleniyor. Başlıyoruz bir garip sınava hazırlanmaya. Öyle bir başlıyoruz ki hem de... Yahu tek derdimiz dostlarımızı, yoldaşlarımızı, sıra arkadaşlarımızı elemek oluyor! Tabi biz bu sırada bunun farkında mıyız? İnanın farkında bile olamadan sınav tarihi geliyor. X'i y ile, o sayıyı şu sayıyla seviştireceğiz derken bu sefer de sınav süresinin son dakikaları geliyor, ağlıyoruz... Ancak içten tabi ki ayol, göz aşı dökmeye vakit mi var, seviştir hemen şu sayıları!

Sonrasında ne oluyor biliyor musunuz elediğim, zeka seviyenizi x'i daha fazla boşalttığım için ayaklar altına aldığım sıra arkadaşlarım, yoldaşlarım? Boyutu daha büyük olan paralar kazanacağım son parkuru da bitirdikten sonra ofisimdeki -oturduğumda götüme izini çıkarmayan- koltuğumda sizlere emir veriyorum. Sizler benim zeka seviyemi daha yüksek belirleyen o kağıdım olduğu için emrimde çalışıyorsunuz. Hatta ben size az miktarda, boyutu daha küçük farklı kağıtlar veriyorum. Siz de onlarla çoluk çocuk büyütüyorsunuz. Tabi ben o sırada benim cebimdekilerin boyutu daha büyük olduğu için kendi çoluk çocuğumu umursamıyor, ellerine cebimdekileri verip yolluyorum.

Eh kusura bakmayın da, şu saatten sonra da başkaldırmayayım, tabi ki çoluk çocuğa karışayım! Ne de olsa bana öğretilen bu. Buna karşı çıkıp, sizleri elemeye karşı çıkmayarak evrenselleştirdiğim ikiyüzlülüğümde boyut atlamayayım!

Anlayacağınız dostlar, ikiyüzlülük! Bize öğretilen ne o, ne bu, ne de x'in ereksiyon kat sayısı. Bize öğretilen sadece ikiyüzlülük!


Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam