19/09/2017 | Yazar: Umut Stackhouse

Ya uyarladığın dizinin anlattığı şeyi hiç anlamamışsın, ya da daha beteri dizinin temel çatılarını pub’ı veya eşcinselliği bile isteye, art niyetle saklayacak kadar kötüsün.

Dünyanın en çok izlenen dizilerinden birisi olan Amerika yapımı Shameless, aslında İngiliz yapımı Shameless dizisinin, Amerika tarafından dünyaya da ihraç edilmek üzere yeniden ambalajlandığı, Amerikan kültürüne bir uyarlamasıdır. "Uyarlama" adapte etmek demek. Bir eseri kendi ifade yeteneğine ve koşullarına göre adapte edersin. Bu bağlamda Chicago'nun gettolarında geçen Shameless uyarlaması, Manchester gettolarında geçen Shameless'dan başarıyla adapte edilerek, aslı bozulmadan servis edilmiş bir yapımdır diyebiliriz.

Daha önce Umutsuz Ev Kadınları (Desperate Housewives) ve İntikam(Revenge) gibi, kimi diğer Amerikan yapımı dizileri de uyarlamaya soyunan Türkiyeli yapımcıların, "Türk Kültürü"ne adapte etmeye çalıştıkları ilk şeyin eşcinselliği yok saymak olduğuna zaten aşina olduğumuzdan, Shameless dizisinin Türk uyarlamasının yapılacağı haberi ilk duyulduğu andan itibaren de, dizinin en önemli karakterlerinden "Ian"ın eşcinsellik yerine, uyarlamacıların ona denk tutacağı başka bir "ahlaksızlık" ile bize sunulacağından emindik. Burada merak edilen sadece Türk örf ve ananelerinde eşcinselliğe hangi kabahatin tekabül edeceği idi.

Lakin bu sefer uyarlamaya soyunulan yapımın çatısı eşcinselliğin yanı sıra; uyuşturucu, seks, alkoliklik gibi her biri Türkiye’de "ancak yok sayılarak" adapte edilebilecek konseptler üzerine inşa olduğu için, çıkacak sonuca dair merakımız daha fazlaydı.

Yine de felaketin bu kadarını beklemiyorduk. Dizinin önemli mekanlarından Kevin'in işlettiği Pub, bir Kıraathane olmuştu. Bir Pub'ın kültürel adaptasyonu Kıraathane'ye tekabül etmez. Alkolden alınan verginin %50'yi geçtiği bir ülkede Pub gettolara hitap etmiyorsa şayet, bunun kültürel karşılığı da Kıraathane değildir, olamaz. İnsanların Pub'a gitme maksadı ve rutini ile, oralet içip, okey oynamak üzere Kıraathaneye gitmesi arasında en ufak bir korelasyon, herhangi bir motivasyonel bağlantı, uzaktan yakına hiçbir ilişki yoktur. "İkisinde de bir sandalyede oturup bir şeyler içiyorsun" minvalinde bir uyduruk analoji kurmaya çalıştıysa şayet adapte edenler, kıraathane yerine en azından bir tekel büfe önünün bile daha uygun düşeceğini söyleyebilirdik konsepte, ya da söyleyemezdik.

Fiona ve komşusunun gittiği striptiz kulüp ise karşımıza "Kına Gecesi"ne adapte edilmiş olarak çıkıyor. Artık burada adapte edilen şeyin tam olarak ne olduğunu bile anlamak mümkün değil. İki kadın baş başa zaten nereye gidebilir diye mi düşünüldü de kavram yetmedi, çıkarması zor.

Eşcinsel karakterimiz Ian konusunda ise, yapımcılar kafa karışıklığını bir adım öteye taşıyarak, Hikmet'i "evli bir kadınla ilişki yaşıyor" olarak karşımıza çıkardılar. Hani şaraptan uyarlama vişne suyunu fazla kaçırdıysan, belki bir Publa bir Kıraathane veya bir Striptiz Kulüple bir Kına Gecesi arasında özdeşim kurabilirsin de; eşcinselliğin kabahatiyle, evli bir kadınla ilişki yaşamanın kabahatini aynı zeminde buluşturacak hiçbir toplumsal ahlak/ahlaksızlık zemini bulamazsın. Her şeyi geçiyorum, uyarlanan kabahatte, kabahat sahibi bile saptırılmış. Zira 'evli bir kadın', yaratılan ve dayatılan bu toplumsal gerçeklik adaptasyonunda kabahatin ta kendisidir.

Kaldı ki Ian, evli bir kadınla ilişki yaşıyor olarak sunulunca LGBT+'lerin buharlaşıp uçmadığı gibi, velev ki orijinaline sadık kalınarak eşcinsel olarak sunulsaydı da; 2014 yılının yazında yaklaşık 100 bin kişinin yürüdüğü İstanbul Pride'ı hatırlayarak Türkiye gerçekliklerinden birini çok da güzel yansıtabileceğini açık yüreklilikle söyleyebilirdik.

Bir yandan dünyanın en çok izlenen dizilerinden bir tanesini uyarlamaya soyunuyorsun. Diğer yandansa ya uyarladığın dizinin anlattığı şeyi hiç anlamamışsın, ya da daha beteri dizinin temel çatılarını pub’ı veya eşcinselliği bile isteye, art niyetle saklayacak kadar kötüsün. Dizinin karakterler üzerindeki kültürel adaptasyonunda en belirgin değişikliklerin, erkeklerin maçolaşması olduğunu da hesaba katarsak ve Amerikan & İngiliz yapımlarındaki ‘Sheila’ gibi güçlü kadın karakterlerin ezikleştirildiğine dikkat edersek, ikinci ihtimalin ağır bastığını söyleyebiliriz.

Türkiye'de bilhassa son birkaç senedir, karşımıza çok fazla bizi gerçekten utandıracak, bu kadarı da olur mu ya dedirtecek ‘ahlaksız’ haber çıktı. Hiçbirini bir başka kültüre asla adapte edemeyeceğimiz kadar bize özgü, tuhaf durumlarla karşılaştık. Annelerin mezarları açıldı, cenazeleri şehirlerce taşınmak zorunda kalındı, dini vakıflarda toplu çocuk istismarları yaşandı, kız öğrencilerin kapısı kitlendi ihmalkarlıkla içerde diri diri yakıldılar. Bunların hepsi hepimizin gözü önünde oldu. Artık gelenek sayılabilecek kadar sık ve yoğun yaşandılar. Kimseden ahlaksızlık adapte edip kendi ahlakımıza uyarlamaya ihtiyacımız yoktu aslında. Madem Ian'ı saklayacaktınız, en azından onun yerine yerli malı bir Shameless sunsaydınız.

Elbette yerli uyarlama Bizim Hikaye, Türkiye televizyonlarında yayımlanan herhangi bir diziden daha eksik ya da fazla değildir. Burada esas mesele Utanmaz isimli bir diziyi alıp, onu olmayan bir ahlak zeminine çekme teşebbüsüyle, utanmamız gereken onca şeye bir yenisini daha ekleyecek uyarılamama durumudur.

Fiona’dan Feriha yaratan karanlığı sorgulamadan da hiçbir şey olmaz…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam