25/11/2010 | Yazar: KAOS GL

Birleşmiş Milletler (BM), homofobik üyelerini memnun etmek ile baskı altındaki bir azınlığın insani haklarını tesis etmek arasında kalmış durumda.

Birleşmiş Milletler (BM), homofobik üyelerini memnun etmek ile baskı altındaki bir azınlığın insani haklarını tesis etmek arasında kalmış durumda.


'BM Genel Kurulu, keyfi ve hukuk dışı idamları kınayan bir karar metninden cinsel yönelime dayalı öldürmeleri çıkarma yönünde oy kullandı.'

16 Kasım'daki oylamaya Türkiye katılmadı






Geçtiğimiz hafta, tüm dünyadaki eşcinsel insanların kanlı bir sona daha da itildiğine inanmak çok kolaydı. BM Genel Kurulu, keyfi ve hukuk dışı idamları kınayan bir karar metninden cinsel yönelime dayalı öldürmeler hususunun çıkarılması yönünde oy kullandı.

Eşcinsel hakları aktivisti Peter Tatchell: “Bu, Birleşmiş Milletler tarihinde utanç dolu bir gün” dedi ve ekledi: “Bu karar, fiilen LGBT insanların homofobik rejimler, ölüm timleri ve sözde ahlak bekçileri tarafından sürdürülen cinayetlerine yeşil ışık yakmaktadır."
 
Bu değişiklik her ne kadar nefret uyandırıcı olsa da –ki sonuna kadar kınıyorum– gerçekte durumları daha da kötü yapıp yapmayacağı sorgulanabilir. Her ne kadar “cinsel yönelim” bu U-dönüşüne kadar uzun yıllardır yerli yerinde kullanılıyorduysa dahi, etrafta katledilen eşcinsel insanların çığlıklarına karşılık pek çok hükümet hiçbir şey yapmamıştır. Bunun ötesinde, eşcinsel insanlar teorik olarak hâlâ karar metnindeki “herhangi nedene dayalı ayrımcılık” tabanlı öldürme başlığı altında içerilmektedir.
 
Hayır, bu noktada BM’nin güvenilirliğini sorgulatan ve örgütün pozitif yönde değişim yaratma kabiliyeti hakkındaki iyimserliği zedeleyen daha derin sorunlar mevcut.
Öncelikle, üye devletler arasında halihazırda son derece narin bir diplomatik dans süregelmekte ve pek azı bunu sarsmaya istekli durumda; hem de ne pahasına olursa olsun. “Cinsel yönelim” hususunun karardan çıkarılmasına yönelik önerge Reuters haber ajansının verdiği bilgiye göre Fas ve Mali’den, “Afrika ve Müslüman ülkeler” adına verilmiştir.
 
Uluslararası Af Örgütü’nün açıkladığı üzere: "Gey ve lezbiyen insanların yüz yüze kaldığı baskı sıklıkla hükümetler ya da bireyler tarafından, din, kültür, ahlak ya da kamu sağlığı gibi gerekçelerle savunulabilmektedir... Aynı cinsiyetle yaşanan ilişkiler, ‘Hıristiyanlığa aykırı’ ‘Afrikalılığa aykırı’ ‘İslama aykırı’ ya da ‘burjuva yozlaşmışlığı’ olarak etiketlenmektedir.”
 
İngiltere ve Birleşik Devletler önergeyi kınayıp diğer 68 ülkeyle beraber aleyhinde oy kullanırken (ABD karara yönelik nihai oyda çekimser kalmıştır) görülmektedir ki 79 ülke, diğer kimi üyelerinin kültürel hassasiyetlerini –ki buradan kastım bağnazlık, önyargı ve nefret– incitmektense, savunulmaya muhtaç vatandaşları korumasız bırakmayı tercih etmektedir. Örneğin, cinsel yönelim tabanlı ayrımcılığı ilk yasaklayan ülke olarak bu konuda gururlu bir tarihe sahip olan Güney Afrika, değişiklik lehine oy kullanmıştır.
 
Bu noktada BM, misafirlerden biri “zenciler” hakkında bir espri yaptığında herkesin gergin kahkahalar attığı ve kokteyllerini seyre daldığı bir 1970 orta sınıf akşam yemeği partisini andırmakta.
 
Tek farkı, burada mevzu rahatsız edici bir şaka değil ama ölüm-kalım meselesi. Bir BM toplantısının nazik incelikleri rutin –bir eşcinselin linç çığlıkları içinde çamurlar içinde kırılan kafatası gibi– gerçekliklerden öylesine kopuk ki tek duyabildiğimiz ses çatal bıçak takımlarının çınlamaları.
 
Ancak burada mevzubahis konu sadece korkaklığın ve “kültürlere saygı”nın en tepe noktaya varması değil. Üye ülkeler arasında eşcinselliğin doğasına dair kimi ortak paydalarda ortaklaşılamadan, ilerici diyaloga dair tüm umutlar ciddi derecede zedelenmekte.
 
Pek çok üye ülke, eşcinselliği bir kimlik ya da yönelim olarak tanımamakta. Eşcinselliğin bir batılı “sorunu” ya da “hastalığı” olduğu inanışı da oldukça yaygın. Özellikle Afrika ve Ortadoğu’da bundan daha da yaygını, eşcinselliğin bir “seçim” olduğu inanışı. İşte bu yüzden eşcinselliğin “bozuk” ve dua ve terapiyle “tedavi edilebilecek” bir cinsellik olduğunu düşünen Amerikalı “düzeltici terapistler” Uganda ve Kenya’da eşcinsellik karşıtı hissiyatı güçlendirmek üzere hoş karşılanmıştır.
 
En basit terimler dahi tartışma konusudur. 2003 yılında BM İnsan Hakları Komisyonunda, Brezilya, “cinsel yönelimleri sebebiyle dünya çapında insan hakları ihlallerine kurban giden insanlara dair derin kaygılarını” ortaya koyan bir önerge verdiğinde eşcinsel hakları ilk kez ses bulmuştu. Beş Müslüman ülke önergeyi bloke etti. İçlerinden biri, Pakistan, en temel terminolojiyi dahi kabul etmeyi reddetti. Temsilcisi olan Shaukat Umer, doğru terimin “cinsel yönelim” değil “cinsel yanlış yönelim” olduğunu söyledi.
 
Ancak yanlış yönlenmiş olan aslında BM. Sarhoş ve sağır, üyelerini mutlu etmek ile hoşgörüsüzlüğe karşı durmak, baskı altında bir topluluğun insan haklarını tesis etmek için kimi yerleşik prensipleri kapı dışarı etmek arasında sıkışmış kalmış halde. Yapabileceğinizin en iyisi bu mu?

Çeviri: Hayriye & Çağrı
 

Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam